AB üyeliği söz konusu olduktan sonra, artık federasyonun kesinlikle gündemde olmaması gerekir

Yayın Tarihi: 20/09/25 07:30
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Kıbrıs Türklerinin Türkiyesiz AB'a girmesi halinde, Prof. Haluk Kabaalioğlu’nun ortaya koyduğu gerçeklere rağmen  tek çözüm seçeneği olarak federasyonu dayatanların  gerekçelerini halkımıza açıklamaları gerekir.

Jean Monnet Profesörü, Ada Kent Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. HALUK KABAALİOĞLU AB’a üyelik konusunda sunduğu bildiride şöyle demiştir.

“1960 Anayasası ve kurucu antlaşmalar, Türkiye ve Yunanistan’ın aynı anda üyesi olmadığı bir uluslararası örgüte, Kıbrıs’ın katılamayacağını hükme bağlar.

Başka bir deyişle, 1960 Anayasasına göre, Kıbrıs Türklerinin de tam katılımıyla oluşturulan “Kıbrıs Cumhuriyeti, veto yetkisi olan cumhurbaşkanı yardımcısının Türk olduğu, Kıbrıs Türklerinin parlamentoda, 70/30 oranında temsili, on bakandan oluşan kabinede üç Türk bakanın olduğu, orduda, güvenlik güçlerinde 60/40 oranında temsili, bir Rum ve bir Türk ile Alman Profesör Forstoff’un başkanı olduğu Yüksek Anayasa Mahkemesinin güvencesinin de olduğu ortamda dahi, o 1960 tarihinde kurulan “Kıbrıs Cumhuriyeti”, herhangi bir uluslararası siyasi veya ekonomik teşkilata üye olamazdı.(Burada kasıt açıkça AET idi.)

KKTC'nin, (iki toplumlu, iki bölgeli federasyon esasına dayanan) AB üyesi “Kıbrıs Cumhuriyeti” içine girmesi halinde Türk federe devleti, hiçbir şekilde Avrupa birliği kurumlarında etkili olabilecek şekilde temsil edilmeyecektir.

Federe Devlet’in, AB’nin icra organı Avrupa Komisyonu’nda temsil edilmesine imkân yoktur. AB’nin çıkardığı yasa (Regulation, Directive vs) tasarılarını hazırlama yetkisi de münhasıran Komisyon’dadır.

Ayrıca Bakanlar Konseyi’nde de Kıbrıs’lı tek bir bakan olacaktır. Federe Devlet bakanı ilke olarak bu toplantıda bulunamaz.

Avrupa Adalet Divanı’nda da sadece “üye Devlet”, yargıç ve advocate general atayabilir. Federe Devletin böyle bir yetkisi yoktur.

Avrupa Adalet Divanı’nda sadece üye Devletler dava açma yetkisine sahiptir. Üye Devletler dışında federe Devletlerin dava açma yetkisi yoktur.

Her konuda Yunanistan tam üye olarak tüm gidişatı yönlendirebilecektir.

SİYASİ EŞİTLİK BİR ŞEY İFADE ETMEZ

Politik eşitlik veya siyasi eşitlik AB içinde hiçbir şey ifade etmez.

“Federasyon içinde AB üyesi olalım” diyenlerin bu ve benzeri konuları bilmedikleri anlaşılmaktadır. Aslında AB konusu çok özel ihtisas gerektiren bir husustur.

AB üyesi Devletler, yasama, yargı ve yürütme konusunda egemenliklerini, ya tamamen, ya da kısmen, AB kurumlarına devretmekte, kendi temsilcileri de o kurumlarda yer alıp ortaklaşa karar almaya çalışmaktadırlar.

Kıbrıs Türk federe devleti olarak Avrupa Birliğine üye olursanız federe devletlerin kesinlikle Lüksemburg’daki Adalet Divanına dava açma yetkisi yoktur.

O bakımdan, AB üyeliği söz konusu olduktan sonra 1977 deki parametreler temelden, kökünden değişmiştir. Artık iki bölgeli, iki toplumlu federasyonun kesinlikle gündemde olmaması gerekir.

Oluşturulacak Kıbrıs Anayasasında Türk federe Devleti için o checks and balances dediğimiz dengeler ve kontrol sistemi içinde istediğiniz güvenceyi getirin, supra national uluslarüstü yetkileri olan AB içinde etkili olmayacaktır.

 Avrupa Birliği’ne üye olursanız onların hiçbir etkisi olmaz.

Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre ülkedeki sanayi, ticareti ilgilendiren tüm yasaların yüzde 80’i Avrupa Birliği kurumları tarafından çıkarılır ve Avrupa Birliği kurumlarının çıkarmış olduğu yasalar doğrudan yürürlüğe girer, ulusal hukukun üstündedir ve doğrudan etkisi vardır.

O bakımdan Avrupa Birliği üyeliği söz konusu olduğunda Kıbrıs’ta hiçbir şekilde federal bir sistem söz konusu dahi edilmemelidir.

Birleşik Krallık, “büyük Devlet statüsüyle” AB içinde bütün ağırlığı ile temsil olmasına rağmen yeterince etkili olamadığını savundu. “Brüksel karar veriyor biz uymak zorunda kalıyoruz” dediler. Hem de, önemli konularda üye Devlet olarak veto yetkisi olmasına rağmen! Oylamalarda büyük bir ağırlığı olmasına, Parlamentoda da en büyük gruplardan birine sahip olmasına rağmen.!

Onun için bir federe devlet olarak “Kıbrıs Türk Devleti” nin “Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” şemsiyesi altında AB’de bulunması durumunda hiçbir şekilde söz hakkı olmayacaktır. olmayacaktır.

Bir de diyorlar ki, “Kıbrıs Rumlarının ağırlıklı olduğu Federal Kıbrıs Cumhuriyeti, Türklerin haklarını ihlal ederse, Türklere baskı, taciz ve katliam yaparsa, AB, o Kıbrıs’ı cezalandırır.”

Oysa, bir üye Devlet, AB hukukunu ihlal ederse ona ceza verilebilmesi için, o Devlet hariç, oybirliği gerekir. Ancak, Federal Kıbrıs’ın oy vermemesi sorun olmaz; zira tam üye olan Yunanistan her türlü kararı engelleyebilecektir.’

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Orhan AYDENİZ yazıları