Son 65 gün: Değişimden kaçan halk ve seçimi belirleyecek sessiz çoğunluk!
MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Geçmiş seçimleri hatırlayanlar iyi bilir… Sandık başına gidene kadar meydanlarda en çok bağıranın, sosyal medyada en çok paylaşım yapanın, televizyon ekranlarında en çok görünenin kazanacağı sanılırdı. Ama sonuç gecesi geldiğinde, hiç kimsenin hesap etmediği sessiz çoğunluk bir anda tüm tahminleri altüst ederdi. 2010’da, 2015’te, hatta 2020’de, seçim öncesi anketlerde önde görünenler değil; kararsız seçmeni son anda ikna edenler sandıktan galip çıkmıştı. O günlerde de gözden kaçan gerçek aynıydı: Bu halk, büyük değişim vaatlerine kolay kolay kanmıyor!
Şimdi, 2025 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine sadece 65 gün kala, sahnede yine benzer bir tablo var. Zaman hızla daralıyor, ancak siyasi arenada değişen pek bir şey yok. Meydanlarda, televizyon programlarında, sosyal medyada artan hareketlilik, gerçekten önemli sorulara net yanıtlar veremeyen bir seçim atmosferini yansıtıyor.
Sağdan sola, soldan sağa tüm adaylar, vaatlerini somut adımlarla desteklemek yerine, fotoğraf kareleriyle seçmeni etkilemeye devam ediyor. Gülümseyen yüzler, samimiyet imajı veren selamlaşmalar, kalabalıklar içinde sıkılan eller, kucaklaşmalar… Ancak bu görüntülerin ardında, halkın geleceğini şekillendirecek ciddi politik vizyon eksikliği, kendini hissettiriyor. Kolay olan tercih ediliyor; zor olansa sürekli erteleniyor.
Bu kolaycılık, artık sadece bireysel bir tercih değil, toplumsal ve ülkesel bir alışkanlık haline gelmiş durumda. Uzun vadeli plan yapmak, zor sorulara dürüst cevap vermek yerine, günü kurtarmaya odaklı stratejiler hep ön planda. Ve bu alışkanlık, halkın zihninde değişime dair güçlü bir direnç oluşturuyor.
Kıbrıs Türk halkı, tarihinin en kritik seçimlerinden birine ilerlerken, çok fazla değişimi kolay kolay onaylamıyor. Bunun nedenleri derinlerde: Geçmişte yaşanan savaşlar, belirsizlik korkusu, nesilden nesile aktarılan travmalar… Bu topraklarda değişim, umut kadar tedirginlik de barındırıyor. Haliyle, güvenli ve bilinenin korunması, halkın bilinçaltında öncelikli hale geliyor.
Tüm gözlemler, tüm analizler, tüm samimi değerlendirmeler aynı gerçeği ortaya koyuyor: Halk değişim istemiyor!
Peki, halk ne istiyor?
Halkın büyük bir bölümü, mevcut düzenin sunduğu imkanların sürmesini istiyor. Düzenli maaşını KKTC devletinden alıp, güneyde harcama yapabilmek, Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportuyla dünyanın dört bir yanına özgürce seyahat edebilmek, tatillerini yurt dışında geçirmek, çocuklarını ve torunlarını bu pasaport sayesinde iyi üniversitelere gönderebilmek… Mevcut yaşam biçiminin devamı, değişimden çok daha cazip geliyor.
Yeri gelmişken, buradan tüm değerli okuyucularıma da gönülden teşekkür etmek istiyorum. Köşe yazılarım yayınlandığı günden bu yana bana ulaşan sayısız olumlu mesaj, yalnızca kelimelerden ibaret değildi; her biri, bu kalemin doğru yolda olduğunun sessiz ama derin bir teyidiydi. Sizlerin gösterdiği bu ilgi ve destek, bana yüklenen sorumluluğu daha da ağırlaştırırken, bir o kadar da anlamlı kılıyor.
Bu yüzden bir kez daha altını çizerek söylüyorum: Ben, bu toprakların sessiz ve kararsız çoğunluğunun sesi olmaya devam edeceğim. Kalemim, ne iktidarın ne muhalefetin dili olacak; yalnızca gerçeğin, adaletin ve halkın dili olmaya devam edecek. Sizden aldığım güçle, gören gözün, duyan kulağın ve hisseden yüreğin kalemi olmaktan asla vazgeçmeyeceğim...
Bu noktada asıl soru da netleşiyor: Peki hangi aday kazanacak?
Cevap süslü sloganlarda değil, gerçekçi gözlerde saklı: Gerçeği görebilen, geleceği okuyabilen, herkesin göremediğini görebilen aday kazanacak. Laf cambazlığı yapmadan, çelişkili ifadelerden kaçınarak, sahici bir duruş sergileyen… Ve hepsinden önemlisi, kararsız seçmeni etkileyebilen aday, sandıktan galip çıkacaktır.
İşte altını defalarca çizmemiz gereken gerçeklik: Bu seçimin kaderini kararsız seçmenler belirleyecek!
Kararsız seçmen, yüksek sesle konuşmaz; sessizce izler, düşünür, değerlendirir. Sosyal medyadaki yapmacıklığı, doğaçlama konuşmalardaki tutarsızlıkları hızla fark eder. Ve en ufak bir güvensizlik işareti, onu uzaklaştırır.
Adaylar için tehlike açıktır: Altı boş sözler, tutarsız açıklamalar ve yapmacık halk fotoğrafları, kararsız seçmeni kendinizden tamamen uzaklaştırır. Her kelimenin, her görüntünün, her hareketin stratejik bir zeminde kurgulanması gerekir.
Bir diğer kritik nokta ise; çocuklar üzerinden yapılan siyasetin riskleri. Bu tür hamleler, bazen duygusal bağ kurmak yerine, seçmende olumsuz algı yaratabilir. Halk siyasette samimiyet arar; yapaylığı ise hızla fark eder.
Tüm bunlar yaşanırken, siyasi kulislerde olası bir erken genel seçim sürecinin işaretleri de konuşuluyor. Bu ihtimal, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini çok daha hassas hale getiriyor. Adaylar, atacakları adımların sadece 19 Ekim’i değil, sonrasındaki siyasi tabloyu da şekillendireceğini unutmamalıdır.
65 gün kala tablo net: Halk değişim istemiyor, seçim ise kararsız seçmenlerin elinde şekillenecek. Bu sessiz çoğunluk, sandıkta ülkenin önümüzdeki beş yılını belirleyecek. Sesini yükseltmeyen ama oyuyla son noktayı koyan bu büyük grup, seçim sonuçlarının kaderini tayin edecek.
Artık bu seçim bir slogan yarışı değil; bu seçim, sessiz çoğunluğun güvenini kazanma mücadelesidir. Çünkü 65 gün sonra sandıktan çıkacak sonuç, en çok bağıranın değil, en çok güven verenin zaferi olacaktır. Bu ülkenin geleceğini belirleyecek olan; meydanlarda yankılanan gürültülü vaatler değil, insanların yüreğinde sessizce yer eden güven duygusudur.
Tarih, bize defalarca gösterdi: Seçimleri kazananlar, duyguların iniş çıkışlarına kapılmadan, halkın kalbine güven duygusunu yerleştirenlerdir. O güven, bir sözden, bir bakıştan, bir duruştan doğar; oy pusulasına ise bir karar olarak yansır.
Unutmayalım ki, sandığın dili sessizdir… Ama sessizliğin içinde öyle bir güç vardır ki, en yüksek sloganları bile susturabilir. 19 Ekim gecesi zafer çığlığı atacak olan, bu sessiz gücü yanında tutmayı başaran aday olacaktır. Çünkü bu seçim, kelimelerin değil, kararsızların son kararıyla yazılacak bir hikâyedir.
Ve bu hikâyenin satır aralarında acı bir gerçek var: Değişim istemeyen halkın kaderini, değişimi değil, güveni temsil edenler belirleyecek.
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.