Bakalım kaç kişi gelecek!

Biz beklerdik ki sadece El-Sen değil tüm sivil toplum örgütleri bu çağrıyı yapsaydı…

Sadece Teknecik değil Kalecik önünde de büyük kalabalıklar oluşturulsaydı!

Anladığımız kadarıyla çok örgütlü bir buluşma olmayacak…

Yine de başlangıç olarak memnuniyet vericidir!

Umarız da devamı gelir…

Sendika Başkanı Tuğcu diyor ki;

Gelin ve yaşananları gözlerinizle görün…

Çünkü santralda sorunlar artık diz boyu olmuş, çalışanların güvenliklerinin yanı sıra bacadan çıkan kara duman ve hem insanlara hem de çevreye verdiği zarar artık dayanılmayacak boyutlara gelmiş!

En çok da neyi merak ediyoruz biliyor musunuz?

Sendikanın çağrısını kimler dikkate alıp da yaşanan sorunları gidip gözleriyle görecek…

Öyle değil mi ya?

Santralin kara dumanı ve günde en az iki kere kesilen elektrikler şu sıralar sosyal medyanın en başında yerini koruyor…

…

Belki de Teknecik bacasından çıkan kara dumanlar konusunda en ciddi ve kapsamlı çalışmayı Çatalköy-Esentepe Belediye Başkanı Ceyhun Kırok başlattı…

Tamamen konunun uzmanlarından oluşan geniş kapsamlı bir toplantıyla başlangıç yapmış oldu!

Başkan aylardır uyarıyor;

Bölgede yaşayanların yarısı kanser hastası diye…

Öyle sallamıyor da!

Ekibini kurmuş, kapı kapı gezmiş ve bilimsel verileri masaya koyuyor…

Kanserden ölüyoruz diye feryat ediyor!

Bundan sonrası da onun değil kesinlikle devletin sorumluluğundadır…

Peki devlet bugünden itibaren neyi bekliyor!

…

Pazartesi günü Teknecik önündeki buluşma onun için önemlidir, hayati değere sahiptir…

Aynı zamanda şikayet eden toplumun da sınav tarihi olacaktır!

Hele de sosyal medyada yeri göğü inletenlerin…

Verilen tepkilerin ne kadar ciddi olduğu da böylelikle ortaya çıkacaktır!

Santralde bazı şeylerin iyi gitmediği de artık ortaya serilmiştir…

Kimi yanlış yakıt derken kimi de arızalardan bahsetmektedir!

Anlayacağınız komedi ötesi bir durum vardır ortada ve bunların su yüzüne çıkarılması için de şikayet eden toplumun katılımına ihtiyaç vardır…

Destek verirsek ve kararlılığımızı gösterirsek ne ala!

Ya da boş verin ölüp gidelim demek te elbette başka bir seçenektir…

Anlatabildik mi acaba?

…

Son günlerde okul onarımı için devletten iş alan müteahhit arkadaşlardan sürekli mesaj ve telefonlar geliyor…

Ortak sıkıntıları hala devletten tek kuruş alamadıkları yönünde!

Eğitim yılının başlamasına artık sadece bir ay kadar süre kaldı…

Hem çalışma saatlerini hem de çalışan sayısını artırdılar!

Ama devlet ön ödemeyi yapmayınca hem malzeme alımı hem de çalışanları ödemekte zorluk çekmeye başladılar…

Haliyle aklımıza deprem fonunda toplanan paralar geliyor!

Eğer okul tamiratları eğitim yılı başına yetişsin diyorsanız en azından alacaklarının bir kısmını ödeyin, onlara nefes olun…

…

Bu arada kimilerinin Külliye kimilerinin de Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi dediği dev bina gerçekten de muhteşem denilecek kadar görkemli…

Tüm Kıbrıs’ta böyle bir bina yok!

Bina belli ke gerçekten de görkemli olacak ama…

Okulların hali de acınacak halde!

Yani burada bir tezat var…

Ha keşke bu binaya gösterilen ilginin yarısı okullara da gösterilseydi!

Hani bir laf vardır ya…

Ayranı yok içmeye tahtereravan ile gider bilmem nereye diye!

Tıpkısın aynısı…