Gizli tanık

Yayın Tarihi: 15/03/24 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Sağlıklı, şeffaf bir süreç sonuçlanana kadar, yaşanan olayları normalleştirmemek gerek.

Biliyorum, bu düşünceyi çok seslendiriyorum.

Normalleştirmemeyi, çünkü bu çok büyük bir tehlike.

Son yaşanan üniversite, sahte diploma, sahtecilik, görevi kötüye kullanma iddiaları hafife alınacak meseleler değil.

İddialar hukuken bir noktaya bağlanan kadar, sadece iddiadır.

Ama bu tartışma, gelinen aşama, bu ülkeye çok fazladır.

Ve elbette suçlanan insanların da kendini savunma hakkı vardır.

Hukuki savunmayı elbette yürütecekler, ancak kamuoyuna yönelik, algı ve bilgi kirliliğini de ortadan kaldırmaları lazım.

Bu sebeple, bu suçlamalara taraf olan herkes konuşmalıdır.

Konuşmalıdır, konu kapanmasın, doktorlar, eczacılar olaylarında olduğu gibi gündemden düşmesin, bu kriz bir fırsata dönüşsün.

Şimdi, hızlı hareket ve kararlar alma zamanıdır.

Eğitim kalitesini öne çıkaran, kaliteyle yarışan, anılan ve ülke için çok önemli olan eğitim konusunun, içine düştüğü kaotik durumdan kurtarmanın yolları aranmalıdır.

Popülizm, siyasallaştırma, magazinleştirme, hepsinin alasını yaşadığımız bu günlerde, üniversiteleri korumanın, doğru işi yapanları ayırmanın çabasını da göstermeliyiz.

Reçete olayı gibi, içinde çıkılmaz bir noktaya, bu konuyu da getirmeyelim.

Yeri gelmişken soralım;

Doktorlar, eczacılar, onlarca iddia, sağda, solda atılı bulunan ilaçlar, yargı tarafı bir kenara, sistemin yeniden inşası için ne yapıldı, son durum nedir?

En kötüsü nedir bilir misiniz?

Toplumsal algı, inanış şudur ki;

“Nasıl olsa bir şey çıkmaz, zamanla unutulur, hani eczacılar, doktorlar, reçete konusu ne oldu, iyilerle, kötüler ayıklandı mı, hele de kendi meslektaşları tarafından?”

İnanç yok, beklenti yok, “mutlaka birleri istedi de bunlar yaşanıyor” diyen genel bir çoğunluk var.

Oysa bunun normali, bu süreçlerin, sistemsel bir denetimle, en başından yapılması, yapılabilmesiydi.

Değinmek istediğim bir başka nokta daha var.

Yine bu konularla alakalı, bir “gizli tanık” meselesi var.

İnternet ortamında bir gezinti yaptım, genel olarak şu tanım, ortaya çıkıyor;

“Gizli tanık, suç konusu olay hakkında görgü ve bilgisine başvurulan, ancak güvenliği nedeniyle kimliği saklı tutulan kimsedir. Her olayda gizli tanık dinlenilemez. Gizli tanık deliline yalnızca bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda başvurulabilir.”

Tabi ki bilgi ve belge sahibi birilerinin bunları paylaşması, iddiaları bunlarla desteklemesi, polisini, yargının önünü açıp, işini kolaylaştırması önemlidir.

Ancak bir başka konu ve belki de daha önemlisi güvenilirliği değil midir?

Kime, göre, neye, göre, çok hassas ve önemli bir konu.

Çok büyük, çok geniş bir alanı dizayn ediyorsunuz, bu sebeple önemlidir?

Gizli tanık, kimdir, tutuklanan birisi itirafçı mı oldu?

Açıklanmasını tabi ki beklemiyorum, ilgili kurumlara işlerini öğretecek de değilim.

Anlatmaya çalıştığım, güvenilirlik şartı.

Hakkındaki iddialar sebebiyle tutuklanan ve devamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan YÖDAK'ın eski üyesi Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, Mahkeme çıkışında bazı açıklamalar yaptı;

“Polislerin içinde kaç tane subay bu diplomaları aldı? Kaç ordu mensubu aldı? Kaç müdür müsteşar aldı? Bulacak mıyız yoksa mezarlıktan çıkmak için bizi mi çıkış bileti yaptınız?

İran ordusuna da diploma satıldı mı? Bunları açıklasınlar.”

Bu cümleler çok önemli.

Bu cümlelerde mesajlar var, bunların da aydınlatılması, önemli bir eşiğin aşılması olur.

Olduğu gibi bırakmak değil, yeniden ayağa kaldırmak, güven ve kaliteyi üst düzeye çıkarmak, bunu başaracak insan potansiyelimiz var.

Gerisi bu potansiyeli kullanmaya kalıyor.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları