Bir araştırma ve sonuçları
Kamusal eğitimde bir hafta gecikme ile okullar açıldı.
Pazartesinden itibaren, bir yanda telaş, bir yanda heyecan ve ne yazık ki trafikte kaos, karmaşa yeniden başladı.
Tekrardan sormak gerek, okulların geçen hafta değil de, bu hafta açılması, eksiklerin giderilmesini sağladı mı?
Onlarca okul, yüzlerce, öğrenci, eğitimci, çalışan, öğrenci aileleri, yeni eğitim dönemine eksiksiz başladı mı?
Bu soruları, dün Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’na da sordum.
Bakan Çavuşoğlu’nun cevabı şu oldu;
“Öğretmen zafiyetinin giderilmesi zaman aldı, eksik başlamak daha kötü olurdu. Atamaların tamamlanmasından sonra okulların açılmasını, hükümet olarak daha sağlıklı bulduk. Çok az miktarda eksiklik olabilir, ama eğitimin kesintiye uğramasına yol açacak bir sorun yok.”
Özellikle kamusal eğitim, en önemli insan ve vatandaş hakkı.
Bu sebeple önemi bir o kadar daha fazla.
Altyapı ve yönetimsel sorunları konuşup tartışmaktan, eğitimin ve yetişen nesillerin kalitesini, düzeyini konuşmaya gelemiyoruz.
Eğitim, gerçekten, ülkenin geleceğini mi şekillendiriyor, ya da bu amaçla mı yönetiliyor?
Yoksa bir eksikliği doldurmak yeterli mi?
Hep yöneticileri ön plana çıkarıyoruz, ya da öğretmenleri, çalışanları, sendikaları ve onların taleplerini.
Hepsi bir planlama ister, maddi kaynak, insan potansiyeli, bunların hepsinin bir araya gelerek, bir strateji ile değiştirmek gerek.
Bu memlekette kolay mı, değil tabi ki.
Amaç insan yetiştirmek, bilim adamı, işçi, doktor, eğitimci, bir bütün olarak, ülkeyi toplumu yönetecek, kalkındıracak, sadece bugünü değil, yıllar sonrasını şekillendirecek nesilleri geleceğe hazırlamak.
Peki ya çocuklar, gençler, öğrenciler, onlar ne düşünüyor, ülke hakkında, aldıkları eğitim, okudukları ortam, gelecek hayalleri, düşünceleri, günlerinin önemli bir bölümünü geçirdikleri okulları, onların dünyasında neler var?
Kıbrıs Türk Öğretmenler sendikasının önemsediğim bir araştırması var.
Şöyle ki;
Öğrencilerin %86’sı uygulanan programdan memnun değil. Hatta okula gitmek istemiyor.
Zevk almıyor, akran zorbalığı var, oyun, spor alanı yok. Güven ortamı yok.
Öğrencilerin sadece %10,2’si okulunun fiziksel olarak yeterli olduğunu düşünüyor.
%78.8’i okul kantininden faydalanamıyor, %62’si yemek ihtiyacını karşılayamıyor.
Fiyatları pahalı buluyor, maddi durumu iyi değil, kantin hizmetinin yeterli olmadığını ve denetimsiz bırakıldığını söylüyor.
%90,6’sı şu an uygulanan müfredat için uygulanamaz diyor, en önemli sıkıntın ise bir düzene girmemiş tam gün eğitim denemesi.
Söz buraya gelmişken, tam gün konusu ne olacak, geçen yıldan edinilen tecrübe ile bu yıl nasıl bir planlama yapıldı.
Söz konusu araştırmadan bazı başlıklar paylaştım, bunları söyleyen bizzat öğrenciler, çocuklar, gençler.
Ailelerin de daha farklı düşünmediğinden emin olabiliriz.
Kamusal eğitim, devlet okulları, aynı zamanda fırsat eşitliği demektir.
Özel okullarda eğitim alma şansı, maddi kaynağı olmayan binlerce çocuk, devlet okullarından çıkarak, çok önemli yerlere gelecek.
Kamuda, sorun sadece okullar, fiziki binalar değil.
Eğitim bir politika olacaksa, devletin politikası olmalı ve öyle kalmalıdır.
İktidarlar değişse de, eğitim politikası değişmemeli, değiştirilmemelidir.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.