Kısa vadede önümüze bir plan gelecek
Uluslararası çıkarlar neyse, nerede ise, dış ilişkileri onlar belirler.
Dış dünyaya karşı, kendi çıkarlarını önde tutmayan bir tek biziz herhalde.
Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu, uluslararası alanda değil, kendi içindeki siyasi çekişmelerin belirlediği bir toplumsal yapı.
Dünya değişiyor, ulusal çıkarlar, kazançlar, ne hukuk, ne etik ne de insan hakkı tanıyor.
Küresel güçler, dünyaya yön veren büyük ülkeler, kendi öncelikleri doğrultusunda, yıllar sonrasının planını yapıyor.
Bu uğurda, coğrafyalar, sınırlar değişiyor, değiştiriliyor, insanlar, toplumlar, bir başka coğrafyaya kaçmak zorunda bırakılıyor.
Yerlerine başka başka, yapılar, nüfuslar, etnik kökene dayalı topluluklar yerleşiyor.
Kıbrıs adası gibi stratejik önemi her dönem daha da iyi anlaşılan bir ülkenin bu olanlardan etkilenmemesi mümkün mü?
Değil tabi ki, peki, kim ne kadar farkında?
Kendi içinde kaynattığı kazanlarla, kendi içinde kazandıklarını başarı sayıp, günü kurtaran, adanın yarım yamalak bölgesi, kuzey Kıbrıs.
Bölünmekten, kamplaşmaktan, kendi doğrusunu empoze etmekten, her türlü başarısızlık ve dibe vurmaktan sonra dahi aynı yolu yürümekte ısrar etmekten, hiçbir kazanım olmayacağını anlayamamak.
Etrafımızda yaşananlar, şaka değil, tesadüf hiç değil, krizlerden, her türlü ortamdan kazanç sağlamak, çıkar aramak, fırsatlar yaratmak, işte uluslararası strateji, budur.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis;
“Her şey yerli yerine oturduğunda NATO üyesi olabilmek için fırsat olarak kullanmak üzere ABD ile NATO üyesi sıfatı sunan üç düzeyde görüşüyoruz” diyerek Güney Kıbrıs’ın “NATO’ya giriş yörüngesinde olduğu” söylentilerini doğruladı.
Türkiye'nin de olduğu bir platforma, üye ülke olarak girme adımı, ileriye dönük önemli ve stratejik bir adım.
Üye ülkeler arasında, herhangi bir sorun yaşanamaz.
Esas amaç da tabi ki bu.
Türkiye onay verir mi, yapılan açıklamaları bakılırsa, böyle bir ihtimal yok.
Ama Türkiye'nin söylemle, eylem farklılığını, konjonktüre göre politika değişikliğini düşünürsek, konu her ne olursa olsun, "ihtimal" dışı demek de zor.
Kıbrıs Türk siyasetinin konuyla ilgili olarak yeterli değerlendirmeyi yapmadığını düşünüyorum.
Türkiye'nin tavrı önemli ve önceliklidir, ancak Kıbrıs Türk siyasetinin de konuya yönelik tavrı ve stratejisi de değerlidir, öyle olmak zorundadır.
Siyasetin deneyimli isimlerinden, Serdar Denktaş, Kıbrıs Postası TV de konuğum oldu ve önemli tespitler, uyarılar yaptı, çarpıcı değerlendirmeler de bulundu, işte bir özeti;
"Güney’in NATO üyesi ülke olması halinde, garanti ve ittifak anlaşmalarının fiili uygulamaları ortadan kalkacaktır. Türkiye’nin de NATO üyesi oluşu bu durumu yaratacak.
Zaten Rum tarafının yıllardan beri yapmaya çalıştığı şey, garanti ve ittifak anlaşmalarını fiili olarak yok saymaktır. Bu sebeple İtalya, Yunanistan ve Fransa ile savunma iş birliği anlaşmaları yaptı.
Dışta oluşturulmuş bir plan kısa vadede önümüze getirilecek. Ben olanları böyle yorumluyorum. Biz bunu beklemeyelim. Kendimiz düşünelim ve hazırlayalım. Ankara’nın da desteğini alarak, Birleşmiş Milletlere, Avrupa Birliği’ne Rum tarafına anlatalım. Ama tek bir ağızdan anlatalım.
Çözüm artık ekonomik temellidir. İki toplumlu, iki kesimli federasyon modeli artık varılabilecek bir hedef değildir. Bunun yanında ki devletli çözüme, mevcut yöntemlerle varmak da mümkün değildir. Bu ada üzerinde yaşayan iki halk bir araya gelerek bir iş birliği içerisinde yeni bir organizasyon ortaya çıkarmalıdır."
KKTC de önümüzdeki yıl yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, Kıbrıs sorunu ile ilgili seçim sonucuna etki edecek, konjektorü değiştirecek bazı gelişmeler olabilir.
Bunu da not olarak, buraya düşeyim.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.