Karar vermek gerekiyor…
Gazete haberlerine göre, Rum hükümeti önümüzdeki yıl silahlanmaya 170 milyon Euro ayırmış… Haberi okuyunca, aklıma bir yazım geldi… Aradım, buldum… Önce onu bir okuyalım:
“Nikoforos Tatbikatı ertesinde, bizim komşular bir resmigeçit düzenlediler ki o kadar olur… Oturup TV’den izledim. Neleri var neleri yoksa yollara dökmüşler. Üşenmeyip saydım… On bir adet 155'lik top geçirdiler ki sanırım hepsi o kadar!
Zahmet edip tanklarını saymadım ama topları emsal alırsak, sonuca ulaşırız: Hepsi bu…
Ben korktum ihvanlar…
Bize saldırıp da bir halt edebileceklerinden değil!
Aklıma 1964lerde Makarios’un önünden, omuzda Lee Enfield piyade tüfeği, sten otomatik tabanca, lastik tekerlekli birkaç zırhlı keşif aracı, üç beş GTT, bir miktar bazuka ve 60 mm.lik havanlarla geçen Ethniki Furra fotoğrafları geldi. Muhterem pederin yanında Yorgcis olur, tepesine asılan bir pankartta da “Kiprıs+Ellda= Enosis” yazardı. Arkasında da Grivas!
Rum komşularımız tarihlerine uygun olraak romantik insanlardır. O üç beş kuradanın, bizi toptan yok etmeye yeteceği rüyasını gördüler. 64 Ağustosunda, Başpiskopos 3. Makariotate hazretleri, Pomo’da çör çöpün külleri arasında ağlarken, ayakları yere bastı. O kadarcık silah yetmiyordu. Öyle miydi? Tamam…
Fakirin ekmeği: Umut… Onlar da daha çok silah alırlardı, aldılar da…
1966’da artık resmigeçitlerde, GTT’ler ve Kalaşnikoflar arzı endam etmeye başladı… Bu defa yeter sandılar…
1967 Kasım ayında Geçitkale ve Boğaziçi köylerinde, davrandılar. Bir miktar Türk öldü ama ayaklar bir kez daha yere bastı… Adadaki Yunan tümeni tekmelenen it gibi çekti, gitti. Demek o kadarla da bu iş olmayacaktı! Dedik ya? Adamlar romantik? Can çıkar huy çıkmaz…
70’lerde artık geçit törenlerinde Rus yapısı T 34 tankları obüsler ve hücumbot personeli boy gösteriyordu. Bunlar geçe geçe, kendi romantik ahalilerini dolduruşa getirdiler. Eski huy gene depreşti. Bu kez artık olur sanıp, davrandılar.
Huy çıkmadı, can çıktı… Yirmi yıl ağlaştılar…
Haa… İşte şimdi bu geçit resimleri beni korkutuyor… Zira yine dolduruş gelmeye başladılar. Elin bilmem nesini görmeyenden bahseden o darb-ı meseldeki gibi, o avadanlıklardan başkasında da olduğu, bunların aklına gelmez. Kamuoyu baskısı ile “ Eh canım artık olur” sanarak davranırlar da başımız ağrır diyerek, vallahi korktum.”
Demişim 19.10.1996 günü Yeni Demokrat gazetesinde… Arşivde duruyor. Beş yıl ara ile aynı yazıyı yazmak zorunda kalmak dünyada yalnız bize ait bir hastalık olmalı…
O zaman, “ ben korktum gene müze gerekecek” demiştim.
Şimdi “müzenin yerine karar verelim” diyorum. Bunlar insan olmuyor…
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Doç. Dr. Nazım BERATLI11/10/22 04:26
Adam kendini öldürmek üzere alınan silahı önemsememeyi,barışçı olmak sanıyor! Allah önce beyin versin, iyi kötü bir akıl nasılsa olur ondan sonra...