Aslı Murat: KKTC kadına yönelik şiddetle mücadelede güçlü değil
Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı ve avukat Aslı Murat, Türkiye’de yaşanan ‘kadın cinayetleri ve kadına şiddet’ olaylarının ardından açıklamalarda bulunarak, “KKTC de kadına yönelik şiddetle mücadelede güçlü değil” dedi.
Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı ve avukat Aslı Murat, kadına yönelik şiddetle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Kıbrıs’ın kuzeyinde bu alandaki mücadelenin yetersiz kaldığını belirten Murat, Türkiye’deki durumla kıyaslandığında daha iyi bir noktada olunduğu algısının yanıltıcı olabileceğini vurguladı. Murat, “Ama şunu bilmeliyiz ki, şiddeti meşrulaştıran ve cezalandırmayı gerekli görmeyen toplumsal zihniyet öğrenilebilen ve tekrarlanan bir husustur. Özellikle Türkiye’nin haber kanalları, televizyon programları ve daha birçok propaganda aracı burada etkilidir, ister istemez toplumun algısı da o yönde şekillenir” dedi.
"ŞİDDET MEŞRULAŞTIRILAMAZ"
Murat, Türkiye'deki siyasi yapının kadının insan hakları ve çocuk hakları konusunda geriye giden politikalar izlediğini ifade etti. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmanın şiddete karşı mücadelede olumsuz bir adım olduğunu belirten Murat, bir sözleşmenin devletin taahhüt altına girdiği sorumlulukları yerine getirme zorunluluğunu gösterdiğini söyledi. “Devlet ya şiddete karşı sıfır tolerans ile hareket eder ya da kadınları yalnız bırakıp ölüme mahkum eder” diyen Murat, kadına yönelik şiddetle mücadelede eşitliğin sağlanmasının en temel unsur olduğuna dikkat çekti.
Murat konuşmasına şöyle devam etti:
“Kadına yönelik şiddetle mücadele ederken uygulanması gereken formül çok basittir: Cinsiyetler arasındaki eşitlik her alanda sağlanmalıdır. Herhangi bir noktada eşitsizlik yaşanırsa, şiddet orada ortaya çıkar. Bu yüzden, kadınların toplum ve aile - ilişki içerisindeki yeri - gücü, devletin her türlü kademesinde eşit söz sahibi olabilmesi, karar verici yönetim kadrolarında eşit temsil edilmesi, güncel verilere göre daha fazla yoksullaşan ve daha fazla işsiz kalan kadınların ekonomik manada desteklenmesi çok önemlidir. Çocuklar da çok ender şekilde yabancıların istismarına maruz kalmaktadır. Genellikle aile içinde, yakınları tarafından ihmal, istismar ve şiddete uğramaktadır. Geçmişe nazaran çok daha karmaşık bir toplum yapımız var. Özellikle belli bölgeler, feodal ilişkilerin devlet hizmetlerini kontrol ettiği gettolara dönüştü. Bu garabeti bozma yetki ve görevi devlettedir. Hiçbir kadın veya çocuk, bu konu aile içidir, kol kırılır yen içinde kalır anlayışına terk edilmemelidir.”
Murat, yıllardır faaliyete geçirilmeye çalışılan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin (TOCED) birçok soruna çözüm üretebileceğini vurguladı. 2014 yılından beri çalıştırılmayı bekleyen bu dairenin, şiddeti önleme ve danışma merkezlerinden sığınma evlerinin kurulmasına kadar pek çok hizmeti organize edebileceğini belirten Murat, poliste kurulan kadına yönelik şiddete müdahale biriminin TOCED yasası çerçevesinde hayata geçtiğini, ancak hastanede benzer bir birimin bugüne kadar kurulamadığını söyledi.
Murat, “Mesela polisteki kadına yönelik şiddete müdahale birimi, TOCED Yasası çerçevesinde kuruldu, yasaya göre ayrıca hastanede de benzer bir birimin kurulması gerekiyor ama bugüne kadar mümkün olmadı. Ülkemizde şiddeti önlemekten ziyade, hak ihlali ortaya çıktıktan sonraki aşamaya dair uygulamalar çoğunlukta” şeklinde konuştu.
"KORUMA EMİRLERİ YETERSİZ KALIYOR"
Koruma emirlerinin bazı durumlarda yeterli koruma sağlayamadığını ifade eden Murat, polis teşkilatındaki personel eksikliği ve alarm sistemlerinin yetersizliği nedeniyle şiddet mağdurlarının çoğu zaman korumasız kaldığını dile getirdi. "Koruma emirleri, bir kağıttan ibaret kalıyor" diyen Murat, özellikle mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde koruma emirlerine erişimde yaşanan zorlukların altını çizdi.
Murat, “Polis Teşkilatı içindeki personel eksikliği, istisnai örnekler dışında birebir koruma sağlanamaması ve şiddet uygulayıcısını takip eden bir alarm sisteminin olmaması (mesela bazı ülkelerde elektronik kelepçe gibi uyarı sistemleri kullanılıyor, şiddet uygulayanın veya uygulayacağına dair tehdit edenin koruma emri alan kişinin yanına yaklaşması ile önleyici sistem devreye giriyor), çoğu zaman koruma emirlerinin bir kağıttan ibaret kalmasına neden oluyor” dedi.
Ayrıca mesai saatlerinde Mahkemeye başvurma imkanı olduğunu da kaydeden Murat, “Hafta sonu – resmi /dini bayram günlerinde bu hakkı elde edebilmek için tatilin bitmesini beklemek zorundasınız ama biliyoruz ki şiddet, tatilin bitmesini beklemiyor” ifadelerini kullandı.
Koruma emri düzenlemesindeki en önemli eksikliğin, koruma emri talep eden ile edilen arasında bitmiş olsa bile bir ilişki veya evlilik aranması olduğunu dile getiren Murat, “Yani sizi takıntı haline gelen herhangi bir yabancı aleyhine koruma emri talep edebilmeniz mümkün değil” dedi.
Murat konuşmasına şöyle devam etti:
“Aile Yasası içerisinde adli yardım verileceği düzenlenmiştir ve bunun hayata geçirilmesi için 2018 yılından beri K. T. Barolar Birliği ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında protokol uygulanmaktadır. Bu protokolden yararlanma kriterlerinden biri şiddet hikayesi, bir diğeri de maddi yetersizliktir. Şiddete maruz kalan ve ekonomik olarak güçsüzleştirilen kadınlar (vatandaş olup olmadıkları önemli değil), ikamet ettikleri bölgedeki Sosyal Hizmetler Dairesi’ne başvurabilirler. Eğer haktan yararlanmaları Daire tarafından uygun görülürse Barolar Birliği’ne yönlendiriliyorlar ve adli yardım avukat listesindeki avukatlardan biri ile çalışmaya başlıyorlar. Bu sistemin daha güçlü ve sorunsuz uygulanabilmesi için mevzuat ve bütçe içerisinde güçlendirilmesi gerekir. Önümüzdeki dönemde hazırlanacak bütçe görüşmelerinde bu konunun da ele alınması önemli ve gereklidir.”
“ÇOCUK İZLEM MERKEZİ YASASI'NIN BİR AN ÖNCE MEVZUATA DAHİL EDİLMESİ GEREKİYOR”
Aslı Murat, çocuk istismarının önlenmesi ve mağdur çocuklara müdahale edilmesi konusunda da ciddi yasal eksiklikler bulunduğunu belirtti. Çocuk İzlem Merkezi Yasası'nın bir an önce mevzuata dahil edilmesi gerektiğini söyleyen Murat, bu merkezlerde eğitimli kişilerin adli ve tıbbi işlemleri tek seferde gerçekleştirmesinin, çocukların ikincil travma yaşamalarını önleyeceğini vurguladı.
"EĞİTİM ŞART"
Kadına yönelik şiddetle mücadelede uzun vadeli çözümlerden birinin de eğitim olduğunu ifade eden Murat, ilkokuldan itibaren çocuklara toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları konularında zorunlu dersler verilmesi gerektiğini söyledi. Topluma yönelik bilgilendirici çalışmalar yapılmasının da önemli olduğunu belirten Murat, öğretmenler ve sağlık çalışanlarının şiddet, istismar ve ihmalin fark edilmesinde kritik bir role sahip olduğunu kaydetti.
“POLİS ŞİDDETLE MÜCADELEDE KİLİT BİR ROL OYNUYOR”
Murat, polis teşkilatının şiddetle mücadelede kilit bir rol oynadığını ifade ederek, polislerin toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadele konularında düzenli hizmet içi eğitime tabi tutulmaları gerektiğini söyledi. İstanbul Sözleşmesi'nin en önemli kazanımlarından birinin de, şikayet geri çekildiğinde polis dosyasının kapatılmaması olduğunu hatırlatan Murat, yargı makamlarının da kadına yönelik şiddet davalarında caydırıcı cezalar verdiğini vurguladı.
Murat, “Bizim ceza hukuku sistemimizde şikayete bağlı suç yoktur, yani herhangi bir ihbar neticesinde de polisin işlem yapması gerekir. İstanbul Sözleşmesi’nin bir diğer kazanımı da, şikayet geri çekilmesi halinde işlem başlatılan polis dosyasının kapatılamamaktadır. Geçenlerde Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi’nde kadına yönelik şiddete dair verilen bir hükümde de yargıçlar çok net şekilde ifade etmişler ve çoğu zaman ekonomik sebeplerle şikayetin geri çekildiğini vurgulayıp bu durumun suçun vahametini azaltmadığını vurgulamışlardır” dedi.
Aslı Murat, yerel yönetimlerin kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir role sahip olduğunu belirtti. Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Sığınma evinin diğer belediyelere örnek teşkil ettiğini ifade eden Murat, barınma sorununun da büyük bir problem olduğunu dile getirdi. Kadınların sığınma evinden sonra kalacak yer bulamayıp şiddet gördükleri eve dönmek zorunda kaldıklarını belirten Murat, devletin kadınları ekonomik anlamda destekleyerek bu kısır döngüyü kırması gerektiğini söyledi.
Son olarak Murat, 2018 yılından beri Kıbrıs Türk Barolar Birliği ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında yürütülen Adli Yardım Protokolü’nün şiddete maruz kalan kadınlar için hayati önem taşıdığını belirtti. Protokolün daha da güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Murat, TOCED’in tam kapasite ile çalışmaya başlaması halinde kadına yönelik şiddetle mücadelede ciddi ilerlemeler kaydedileceğini ifade etti.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.