KTEZO: Dayanışma ekonomisine geçici de olsa derhal geçilmeli

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (KTEZO), eğitimin yarım gün, kreşin parayla, sağlığın part-time ve özele kaydığı, toplu ulaşımın ise sıfır olduğu bir ülkede, ne insanların mutlu olamayacağını belirterek, sadece asgari ücretin artmasıyla sorunun çözülemeyeceğine vurgu yaptı.

Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan oda, konuya dair önerilerde de bulundu.

En çok kriz ortamlarında ihtiyaç duyulan “dayanışma ekonomisine” geçici de olsa derhal geçilmesi gerektiği belirtilen açıklamada, “Maaşlar arasında ortaya çıkan toplumsal adaletsizliğe son verirken, kaynaklar; eğitim, sağlık, kreş, ulaşım, barınma ve asgari ücretli için kullandırılmalıdır” denildi.

Açıklamada ayrıca, “Bu yolla sosyal yapı için daha çok kaynak ayırılmalı, alım gücünü ayakta tutmak için temel gıda ve temel ihtiyaçlara müdahale edilmelidir” ifadeleri kullanıldı.

“Yaşam koşulları dikkate alındığı zaman asgari ücretin yeterli olduğunu ne dün söyledik ne de bugün.

Hayat pahalılığında dünyada rekoru elinde bulunduran ülke olarak sadece asgari ücreti artırarak, bazılarının söylediği gibi yaşamı iyileştirmek mümkün değildir. Hatta iddiamız odur ki hayatı daha da beter hale getirirsiniz!

Asgari ücreti mevcut koşullar altında ne kadar artırırsanız artırın yine de işe yaramaz. Geçmişte de yapıldığı gibi para ile maaş ile sorun çözeceğiniz bir düzen kalmadı.

Sadece maaş artışı yaparak(!), maaş artırarak(!), düzene dikiş tutturmaya çalışanların çabaları hakikaten boşunadır. Bunu yapanlar düzenin, kurulu statükonun ayıplarını kapatanlar ve düzenden memnun olanlardır.

Eğitimin yarım gün, kreşin parayla, sağlığın part-time ve özele kaydığı, toplu ulaşımın ise sıfır olduğu bir ülkede, ne insanı mutlu edebilirsiniz ne de sağlıklı bir ülke inşa edebilirsiniz.

Temel gıda ürünlerinin ve elektrik-su gibi temel-yaşamsal ihtiyaçlarının giderlerini de hesaba kattığımız zaman ne verirseniz verin geriye bir şey kalmaz. Bugüne kadar maaşla, artışla, borçla, devlete istihdamla sorun çözdüğünü düşünenlerin bu ülkeyi getirdikleri durumu anlamamak için aptal olmak lazım. Ayağınızın altındaki zemin toprak kaydı gitti.

Nedeni de çok açıktır! Özellikle son zamanlarda devlet her artıştan sonra kendi giderlerini karşılamak, kendi ayıplarını kapatmak için ve kendi borçlarını ödemek için primler, fonlar ve harçlar üzerinden saldırıya geçer, işçinin, emekçinin, kalfanın, ustanın, çırağın, özellikle küçük işletmelerin gelirlerine el koyar.

Ekonomide büyüme var mı?

İşletme bazında ciro artışı, gelir artışı oldu mu? Dönüp bakmaz.

Varsa yoksa kendi giderleri, varsa yoksa kendi cebine giren artışlar...

Daha asgari ücret belirlenmeden kaşıkla verdiğini, kepçe ile geri alırlar.

Son zamanlarda yaşadığımız tam da budur.

Yoksulu eziyor, kendisi semiriyor.

Dolayısı ile önerimiz çok açıktır. En çok kriz ortamlarında ihtiyaç duyulan “dayanışma ekonomisine” geçici de olsa derhal geçilmelidir. Maaşlar arasında ortaya çıkan toplumsal adaletsizliğe son verirken, kaynaklar; eğitim, sağlık, kreş, ulaşım, barınma ve asgari ücretli için kullandırılmalıdır. Bu yolla sosyal yapı için daha çok kaynak ayırılmalı, alım gücünü ayakta tutmak için temel gıda ve temel ihtiyaçlara müdahale edilmelidir”.