DÜNYA
okuma süresi: 3 dak.

Avusturya'da ilk defa aşırı sağcı bir liderin başbakan olma ihtimali endişelere yol açtı

Avusturya'da ilk defa aşırı sağcı bir liderin başbakan olma ihtimali endişelere yol açtı

Avusturya'da İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk defa aşırı sağcı bir liderin başbakanlık koltuğuna oturma ihtimali, hukuk devleti, özgür medya, azınlık hakları gibi demokratik değerlerde ciddi kısıtlamalar yaşanacağı kaygılarına neden oldu.

Yayın Tarihi: 28/01/25 10:56
okuma süresi: 3 dak.
Avusturya'da ilk defa aşırı sağcı bir liderin başbakan olma ihtimali endişelere yol açtı
A- A A+

Avusturya'da 29 Eylül 2024'te yapılan genel seçimleri birinci sırada tamamlayan aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) diğer partilerin kendisiyle koalisyon hükümeti kurmak istememesi nedeniyle başlangıçta hükümet görüşmelerinin dışında kaldı.

Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen'in hükümet kurma görevini dönemin merkez sağ Halk Partisi (ÖVP) Genel Başkanı ve Başbakan Karl Nehammer'e vermesiyle 25 Ekim 2024'te ilk hükümet kurma girişimi başlamış oldu.

Nehammer'in, Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ve liberal Yeni Avusturya Partisi (NEOS) ile üçlü koalisyon hükümeti kurmak için yürüttüğü görüşmeler, 4 Ocak 2025'te başarısızlıkla sonuçlandı.

Bu gelişme üzerine Nehammer, milletvekilliği dahil bütün görevlerinden istifa ederken, merkez sağ ÖVP'nin başına geçen Christian Stocker'in aşırı sağcılarla görüşmeye hazır olduğunu açıklaması, FPÖ'ye hükümet kurma yetkisi verilmesinin önünü açtı.

Cumhurbaşkanı Van der Bellen, 6 Ocak'ta aşırı sağcı FPÖ Genel Başkanı Herbert Kickl'a hükümet kurma yetkisi verdi.

Üçlü koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açan bütçe açığının onarılması hususunda FPÖ ve ÖVP'nin 4 gün gibi kısa bir sürede uzlaşı sağlaması, ülkenin başına ilk defa aşırı sağcı bir başbakanın geçmesi ihtimalini güçlendirdi.

İkinci Dünya Savaşı sonrası koalisyonun küçük ortağı olarak 3 kere iktidarda yer alan aşırı sağcıların bu defa hem koalisyonun büyük ortağı hem de olası kabinede başbakanlık görevini üstlenecek olması ülkedeki birçok kurum ve kuruluşu teyakkuza geçirdi.

Muhalefet partileri, üniversiteler birliği, dini cemaatler, sivil toplum kuruluşları, ticaret ve işçi odaları gibi birçok köklü yapı, henüz hükümet kurulmadan, temel haklar, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler, Rusya'ya yakınlık gibi birçok hususta yaşanabilecek olası sıkıntılara yönelik kaygılarını yüksek sesle dillendirdi.

Söz konusu tepki ve kaygıların gölgesinde süren koalisyon görüşmelerinin şubat ortasında olumlu sonuçlanarak ilk defa aşırı sağcı bir liderin başbakanlık koltuğunu oturması beklenirken, bazı uzmanlar ise iki partinin belirli hususlarda ciddi ayrışmalar yaşadığı ve erken seçim seçeneğinin de hafife alınmaması gerektiği yorumlarında bulundu.

Musevi sanatçı ve yazar Monika Vykoukal, Nazi döneminde Avusturya'da kalarak direniş hareketlerine katılmış bir dedenin torunu olarak aşırı sağcı bir başbakanın ülkenin başına geçme ihtimaline ilişkin kaygı ve düşüncelerini AA muhabirine anlattı.

Vykoukal, aşırı sağcı bir başbakan, dolasıyla iktidarın büyük ortağı aşırı sağcı bir partinin hem günlük yaşam hem de uluslararası konularda ciddi sorunların yaşanmasına yol açacağını söyledi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.