BM: Dünya kadın haklarında geri adım atıyor, acil önlem gerekiyor

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi (UN DESA) tarafından yayımlanan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2025 Durum Raporu, dünya genelinde kadın hakları ve fırsatlara erişimde ciddi gerilemeler yaşandığını ortaya koydu. Rapor, bu durumun bedelini en çok kadınlar ve kız çocuklarının ödediğini belirtiyor.

"2030 YILINDA, 351 MİLYON KADIN VE KIZ AŞIRI YOKSULLUK İÇERİSİNDE OLACAK"

Rapora göre mevcut eğilimler devam ederse, 2030 yılına gelindiğinde 351 milyon kadın ve kız çocuğu aşırı yoksulluk içinde olacak. Kadınlarda aşırı yoksulluk oranı 2020’den bu yana %10 seviyesinde sabit kalırken, çatışma bölgelerinde yaşayan kadın ve kız çocuklarının sayısı 676 milyona ulaşarak tarihi bir rekor kırdı. 2024’te 64 milyon kadın ise erkeklere kıyasla orta ve ileri düzeyde gıda güvensizliği yaşadı.

"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YENİ TEKNOLOJİLER EŞİTSİZLİĞİ DERİNLEŞTİRİYOR"

Raporda, iklim değişikliği ve yeni teknolojilerin eşitsizlikleri derinleştirdiğine de dikkat çekildi. 2050’ye kadar 158 milyon kadın iklim değişikliği nedeniyle yoksulluğa itilebilirken, yapay zekanın kadın iş gücü üzerinde erkeklerden daha fazla etkili olabileceği öngörülüyor.

SİMA BAHOUS: LİDERLERİ YATIRIMLAR YAPMAYA DAVET EDİYORUZ

UN Women İcra Direktörü Sima Bahous, toplumsal cinsiyet eşitliğine yapılan yatırımların toplumları ve ekonomileri dönüştürme gücüne sahip olduğunu vurguladı. Bahous, “BM Genel Kurulu ve Pekin+30 Eylem Planı ile kadın ve kız çocukları için haklar, eşitlik ve güçlenmeye giden bir yol haritası belirleniyor. Liderleri yatırımlar yapmaya ve bu kazanımları tüm toplumla paylaşmaya davet ediyoruz” dedi.

Lİ JUNHUA: TAAHÜTLERİN YERİNE GETİRİLMESİ İÇİN SADECE 5 YIL KALDI

BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi Genel Sekreter Yardımcısı Li Junhua ise toplumsal cinsiyet eşitliği taahhütlerinin yerine getirilmesi için sadece 5 yıl kaldığını belirtti ve eşitsizliklerin önlenmemesi durumunda maliyetlerin daha yüksek olacağını ifade etti.

Raporda, yeterli yatırım ve önlemlerle toplumsal cinsiyet eşitliğinin mümkün olduğu, kız çocuklarının okul tamamlama oranının artırılabileceği, anne ölümlerinin azaltılabileceği ve ekonomik kazanımlar elde edilebileceği de vurgulandı.