Tavuri: Kurban ve Cellat

Usta yönetmen Doç. Dr. Derviş Zaim’in “Tavuri” belgeseli Yakın Doğu Üniversitesi’nde seyirci ile buluştu.Tavuri’yi çocukluğundan beri tanıyan Doç. Dr. Derviş Zaim belgesel sürecini “Çekim süreci bizim için karşılıklı bir tür terapiye dönüştü” sözleri ile değerlendirdi.

Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Film Yapımı ve Yayıncılık Bölümü tarafından düzenlenen belgesel gösterimi ile sinema ve toplum ilişkisi mercek altına alındı. Yakın Doğu Üniversitesi Büyük Kütüphane’de gerçekleştirilen etkinlikte, usta yönetmen Doç. Dr. Derviş Zaim’in “Tavuri” belgeseli izleyiciyle buluştu. Gösterimin ardından düzenlenen söyleşide Doç. Dr. Zaim, belgeselin yapım sürecini ve perde arkasındaki detayları katılımcılarla paylaştı.

Yoğun ilgiyle gerçekleştirilen etkinlik, sinema ve medya sektörüne ilgi duyan öğrenciler ve sinemaseverler için önemli bir buluşma noktası oldu. “Tavuri” lakaplı ünlü dolandırıcı Mustafa Serttaş’ın hayatını konu alan belgesel; hapishane ile dışarıdaki yaşam arasındaki dengeyi gözler önüne sererken; suç, adalet ve ahlak gibi kavramları da derinlemesine ele aldı. Büyük beğeni toplayan belgesel katılımcılara; toplumun suç algısı, bireyin kaderi ve sosyal yapının suç üzerindeki etkileri sorgulattı. Gösterimin sonunda ise Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fevzi Kasap, aynı zamanda Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi de olan Doç. Dr. Derviş Zaim’e teşekkür belgesi takdim etti.

DOÇ DR. DERVİŞ ZAİM: ASLINDA O HEM KURBAN HEM CELLATTI

Tavuri lakaplı Mustafa Serttaş’ı çocukluğundan beri tanıdığını belirten Doç. Dr. Derviş Zaim, “Bu belgesel benim için de zorlayıcı bir kişisel yolculuk oldu. Kendime çok fazla soru sormama neden oldu. Kendi hayatımdan kesitleri tekrar hatırlamak, anılarla yüzleşmek beni zorlayan bir deneyimdi” dedi. Yapılan röportajların ve hayatının anlatılacak olmasının başta Tavuri’nin pek umrunda olmadığını belirten Doç. Dr. Derviş Zaim, “Zamanla işin boyutu değişti. Anıları hatırlamak, geçmişe dönmek onun da hoşuna gitmeye başladı. Çekim süreci bizim için karşılıklı bir tür terapiye dönüştü” ifadelerini kullandı. Tavuri’nin karmaşık bir karakter olduğunu vurgulayan, Doç. Dr. Derviş Zaim, “Tavuri, bir yandan kendini kurban olarak görüyor, bir yandan da ‘Devletin bana 40 sene borcu var’ diyerek mağdur olduğunu iddia ediyordu. Ama aynı zamanda suç işlemeye devam ediyordu. Aslında o hem kurban hem cellattı” ifadelerini kullandı.

ONU BU HALE GETİREN İÇİNDE BÜYÜDÜĞÜ VE YAŞADIĞI SİSTEMDİ!

Tavuri’nin suçlarıyla ilgili pişmanlık duymadığını belirten Doç. Dr. Derviş Zaim, “Yeri geldiği zaman ihtiyacı olan bir insana cebindeki tüm parasını veriyordu ama aynı zamanda lösemili bir çocuğu olan aileyi de dolandırmaktan da çekinmezdi” dedi. Tavuri’nin, toplumun hukuk, felsefe, psikoloji ve sosyoloji gibi alanlar açısından çok katmanlı bir karakter sunduğunu belirten yönetmen, “Onu bu hale getiren sadece kendisi değil, içinde büyüdüğü ve yaşadığı sistemdi. Kıbrıs’ın sosyo-ekonomik yapısı, suç algısı ve adalet anlayışı da onu şekillendiren unsurlar arasındaydı” ifadelerini kullandı.

Belgeselin geleneksel anlatım biçimlerinden farklı bir tarza sahip olduğuna değinen usta yönetmen, “Türk belgesel sineması genellikle anlatımcıdır. Dış sese ve klasik röportajlara dayanır. Ben ise olayların kendi akışında ilerlemesini istedim. Bu yönüyle belgeselin yenilikçi bir tarafı var” diye ekledi. Çekim sürecine dair de bilgi veren Doç. Dr. Derviş Zaim, “Senaryolu bir film çektiğinizde yol haritanız bellidir. Ama bu filmde böyle bir yol yoktu. Film, kendi yolunu kendisi bulacaktı. Bu belirsizlik içinde ilerlemek, karanlıkta yelken açmak gibiydi ve en çok