SAĞLIK
okuma süresi: 7 dak.

Dünya Şizofreni Günü: Şizofreni bir kimlik değil, bir deneyimdir; sessiz gerçeklerin sesi olalım

Dünya Şizofreni Günü: Şizofreni bir kimlik değil, bir deneyimdir; sessiz gerçeklerin sesi olalım

Gelişim Psikoloğu Nisan Erkan, 24 Mayıs Dünya Şizofreni Günü’nde toplumdaki yanlış algılara dikkat çekerek, şizofreniyle yaşayan bireylerin görünür kılınması ve desteklenmesi çağrısında bulunarak, “Şizofreni bir kimlik değil, bir deneyimdir; sessiz gerçeklerin sesi olalım” dedi.

Yayın Tarihi: 24/05/25 11:33
okuma süresi: 7 dak.
Dünya Şizofreni Günü: Şizofreni bir kimlik değil, bir deneyimdir; sessiz gerçeklerin sesi olalım

24 Mayıs Dünya Şizofreni Günü dolayısıyla, Kıbrıs Postası’na açıklamalarda bulunan Gelişim Psikoloğu Nisan Erkan, şizofreni hastalığına dair toplumda yaygın olan yanlış algılara dikkat çekerek, bu hastalıkla yaşayan bireylerin görünür kılınması ve desteklenmesi gerektiğini vurguladı.

Erkan, zaman zaman herkesin zihinsel karmaşalar yaşayabildiğini, duygularını düzenlemekte zorlanabileceğini ve gerçekliği sorgulayabileceğini ifade ederek, “Ancak bu karmaşa bazı insanlar için geçici olmayıp, yaşamlarının kalıcı bir parçası haline gelmektedir. 24 Mayıs Dünya Şizofreni Günü, işte tam da bu sebeple önemlidir: Sessizce, iç dünyalarıyla savaşan insanları görünür kılmak ve onlara uzanacak destek ellerini çoğaltmak için,” dedi.

“ŞİZOFRENİ NEDİR?”

Şizofreninin, bireyin düşünme, duygularını yaşama ve ifade etme, sosyal ilişkiler kurma gibi temel işlevlerini etkileyen ciddi, kronik ve psikiyatrik bir hastalık olduğunu belirten Erkan, şizofreniyle yaşayan bireylerin bazen olmayan sesler duyabildiklerini, kendilerine zarar verileceğine dair güçlü sanrılara kapılabildiklerini ya da gerçekliği farklı anlamlandırabildiklerini söyledi.

Toplumda şizofreninin sıkça “çoklu kişilik bozukluğu” ile karıştırıldığını ifade eden Erkan, bunun doğru bir bilgi olmadığını vurguladı. Şizofreninin kişinin düşünce yapısında, gerçekliği değerlendirme biçiminde ve muhakeme süreçlerinde bozulmaların olduğu bir hastalık olduğunu belirterek, “Örneğin, bir kişi komşusunun onu zehirlemeye çalıştığına inanabilir (perseküsyon sanrısı) ya da bir televizyon programının kendisine gizli mesajlar gönderdiğini düşünebilir (referans sanrısı). Bu düşünceler, dışarıdan bakıldığında mantıksız görünse de kişinin zihinsel gerçekliğinde son derece tutarlıdır,” dedi.

“YANLIŞ TANIMALAR DAMGALAMAYA YOL AÇIYOR”

Şizofreni denildiğinde toplumda ilk akla gelen kavramların “tehlike”, “şiddet” ya da “akıl hastanesine kapatılma” gibi etiketlemeler olduğunu dile getiren Erkan, bu algıların medya ve sinemanın katkısıyla çarpıtıldığını söyledi. Bugüne kadar çalıştığı şizofreni tanılı bireylerin içtenlik, duyarlılık ve sevgiye olan açıklıklarıyla dikkat çektiğini belirten Erkan, onların sadece daha çok desteklenmeye, anlaşılmaya ve kabule ihtiyaç duyduklarını kaydetti.

“TANIMAK, DESTEKLEMENİN İLK ADIMIDIR”

Şizofreni tanısı koymanın uzmanlık gerektirdiğini, ancak çevredeki bireylerin de hastalık belirtilerini tanıyarak destek sürecine katkı sunabileceğini belirten Erkan, erken belirtilerin genellikle sessizce başladığını söyledi. Bu belirtiler arasında kişinin içine kapanması, sosyal çevresinden uzaklaşması, günlük işlevlerinde belirgin bir düşüş yaşanması, dağınık düşünceler ve mantık sırasını kaybeden konuşmaların yer aldığını belirtti.

Bazı bireylerin garip inançlar geliştirebildiğini, örneğin takip edildiklerine ya da düşüncelerinin okunduğuna inandıklarını ifade eden Erkan, bu kişilerin kimi zaman olmayan sesler duyduklarını dile getirebildiklerini aktardı. Bu belirtiler fark edildiğinde kişiyi dışlamak yerine, yaşadığı ruhsal zorluğun anlaşılmaya çalışılması ve profesyonel destek alması için cesaretlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

“SOSYAL DESTEK: İYİLEŞMENİN ANAHTARI”

Şizofreninin kronik bir hastalık olabileceğini ancak bunun umutsuzluk anlamına gelmediğini belirten Erkan, uygun ilaç tedavisi, psikoterapi ve sosyal desteğin, şizofreniyle yaşayan bireylerin daha işlevsel, üretken ve anlamlı bir yaşam sürmesini mümkün kıldığını söyledi.

İlaç tedavisinin özellikle halüsinasyon ve sanrılar gibi belirtilerin kontrolünde önemli olduğunu belirten Erkan, tedaviye uyumun hastalığın doğası gereği zorlayıcı olabileceğini ifade etti. Bu noktada bilişsel davranışçı terapinin (BDT), kişinin yaşantısını anlamlandırmasına, semptomlarını tanımasına ve başa çıkma becerilerini geliştirmesine katkı sağladığını dile getirdi.

Aile, arkadaş, sağlık çalışanları ve destek grupları gibi çevresel faktörlerin ise bireyin tedaviye uyumunu, hayata bağlılığını ve yaşam süresini etkileyebileceğini kaydeden Erkan, “Nitekim yapılan araştırmalar, sosyal destek alan bireylerin yalnızlık, stres ve intihar düşüncelerini çok daha az yaşadığını göstermektedir (Tabak & Babayiğit, 2023),” dedi.

“KUZEY KIBRIS’TA RUH SAĞLIĞI: GÖRÜNMEYEN ALANLAR”

Kuzey Kıbrıs’ta ruh sağlığı hizmetlerinin gelişmekte olduğunu ancak hâlâ yeterli olmadığını söyleyen Erkan, özellikle kronik ve ciddi psikolojik bozukluklara sahip bireylerin düzenli destek alabileceği merkezlerin sayısının ve niteliğinin yetersizliğine dikkat çekti.

Psikolojik ve psikiyatrik desteğe erişimin sınırlı olmasıyla beraber, şizofreni gibi hastalıkların birçok aile için “konuşulmaması gereken” bir konu ve bir tabu olarak kaldığını ifade eden Erkan, bu tür konuların tabulaştırılmak yerine bilimsel yöntemler ve sosyal dayanışmayla ele alınmasının önemini vurguladı.

“FARKINDALIKLA NEYİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ?”

Erkan, şizofreni hakkında doğru bilgi edinmenin, özellikle çocukluk ve ergenlikte ortaya çıkabilen bu hastalığın erken tanı şansını artıracağını belirtti.

Medyada ve sosyal platformlarda yer alan damgalayıcı söylemlere karşı çıkmanın, bireylerin görünürlüğünü artıracağını dile getiren Erkan, “Yakınınızda birinin zorlandığını düşünüyorsanız, onu bir ruh sağlığı uzmanına yönlendirmek hayat kurtarıcı olabilir. Ve en önemlisi, dinlemek, anlamaya çalışmak ve ‘sen değerlisin’ hissini vermek—tedavinin belki de en güçlü adımlarındandır” dedi.

Son olarak şizofreninin bir kimlik değil, bir deneyim olduğunu söyleyen Erkan, bu deneyimin yalnızlıktan değil, anlayıştan güç alarak yaşanabileceğini vurguladı. Dünya Şizofreni Günü’nün sadece bir bilgi günü değil, toplumsal empatiyi büyütme fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Bugün, sessiz gerçekliklerin sesi olalım” dedi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.