SAĞLIK
okuma süresi: 14 dak.

Uzman Psikolog Bleda Tilki: Anoreksiya Nevroza, bedenin iradesini ele geçiren bir düşman gibi

Uzman Psikolog Bleda Tilki: Anoreksiya Nevroza, bedenin iradesini ele geçiren bir düşman gibi

Uzman Psikolog Bleda Tilki, Anoreksiya Nevroza’nın bir yeme bozukluğu türü olmasının yanında, kişinin beden algısıyla ilgili kontrolü ele geçiren ve tedavi edilmediğinde beden fonksiyonlarını hasara uğratmaya başlayıp git gide ölümcül olabilen ciddi bir psikolojik hastalık olduğunu vurguladı.

Yayın Tarihi: 27/06/25 15:18
okuma süresi: 14 dak.
Uzman Psikolog Bleda Tilki: Anoreksiya Nevroza, bedenin iradesini ele geçiren bir düşman gibi

Uzman Psikolog Bleda Tilki, Anoreksiya Nevroza’yı tüm detaylarıyla Kıbrıs Postası’na anlattı.

Bleda Tilki, Anoreksiya Nevroza’nın bir yeme bozukluğu çeşidi olduğunu belirtti.

“KİŞİ NE KADAR KİLO VERİRSE VERSİN NE KADAR ZAYIFLASA DA BUNA İKNA OLMAZ”

Kişinin yaşına, cinsiyetine ve gelişimsel ihtiyacına göre belirgin şekilde düşük bir kiloda olmasının sadece görünür bir belirti olduğunu ifade eden Tilki, “Arka planda kişi ne kadar kilo verirse versin ne kadar zayıflasa da buna ikna olmaz ve kilo almaktan çok yoğun, hayatını etkileyecek şekilde kaygı duyar” dedi.

Tilki, bu nedenle kişinin sürekli önlemler almaya çalıştığını, çıkartma, kendini kusturtma, ilaç veya idrar sökücü kullanma, aşırı egzersiz gibi davranışların görüldüğünü, ancak kilo vermenin temelde aç kalma ile sağlandığını söyledi.

“ANOREKSİYA TEDAVİ EDİLMEZSE ÖLÜMCÜL OLABİLİR”

Anoreksiyanın bir yeme bozukluğu olarak tanımlansa da altta bulunan aşırı kontrol dürtüsünün hem davranışsal hem de bilişsel olarak diğer yeme bozukluklarına kıyasla çok daha katı olduğunu ifade eden Tilki, Bulimia Nevroza veya Tıkanırcasına Yeme gibi diğer yeme bozukluklarından Anoreksiyayı ayıran temel farkların beden dismorfik bozukluğu, zayıflık ile ilgili yanlış ve katı inançlar ve kişinin beden fonksiyonlarını riske atan aşırı zayıf kilo hali olduğunu belirtti. Tilki, anoreksiyanın tedavi edilmezse ölümcül olabileceğini vurguladı.

“EN TEHLİKELİ YAŞLAR 14-18 YAŞ ARALIĞI”

Anoreksiyanın hangi yaş grubunda ve cinsiyette daha sık görüldüğüne dair açıklamasında Tilki, “Özellikle ergenlikle beraber, 12 yaş ve sonrası görmeye başladığımız bir yeme bozukluğu türüdür. En tehlikeli yaşlar ise 14-18 yaş aralığı olsa da 18 yaş üzeri bireylerde de sıklıkla karşımıza çıkıyor” dedi. Son yıllardaki çalışmaların başlangıç yaşının 9 yaşa kadar indiğini gösterdiğini ifade etti.

“ANOREKSİYA VAKALARININ YÜZDE 90-95’İNİ KADINLAR VE LGBTQ+ BİREYLER”

Tilki, Anoreksiya vakalarının yüzde 90-95’ini kadınların oluşturduğunu ancak yapılan çalışmaların son 10 senede erkeklerde de artış olduğunu doğruladığını söyledi. Tilki ayrıca, LGBTQ+ bireylerde de Anoreksiya yeme bozukluğu riskinin giderek arttığını belirtti.

Anoreksiyayı sıradan bir diyet sürecinden ayıran temel farklarla ilgili Tilki, “AN’yı diyetten ayıran şey psikolojik bir hastalıktan bahsediyor olmamızdır. Sıkı diyet durumu, AN hastasının yaşadığı yoğun kilo alma kaygısının sadece bir ürünüdür. Diyet sürecinde irade genelde sizdedir, AN hastasıysanız irade Anoreksiyadadır” dedi.

Toplumda genellikle diyet yaparak bu duruma gelindiği algısı olduğunu ancak tam tersinin doğru olduğunu belirten Tilki, “AN’ya sahip olduğunuz için çok katı, sağlıksız ve normal olmayan diyet davranışları gösterirsiniz. Diyet sadece bir önlemdir ve bu kesinlikle normal ya da sağlıklı bir diyet türü değildir” dedi.

“NİHAL CANDAN’IN ÖLÜMÜYLE ANOREKSİYA DAHA GÖRÜNÜR OLMAYA BAŞLADI”

Anoreksiya neden olur sorusuna Tilki, “Hiçbir psikolojik rahatsızlık için sebebi kesinlikle budur diyemeyiz fakat faktörleri sayabiliriz” diye yanıt verdi. Tilki, Nihal Candan’ın ölümüyle Anoreksiya’nın daha görünür olmaya başladığını ve insanların bunu bir irade meselesiyle karıştırdığını belirtti.

Tilki, depresyon hastasına “kendini mutlu edecek şeyler yap” demenin bir çözüm olmadığını, aynı şekilde AN hastasına da “yemek yemeye başla” diyemeyeceğimizi ifade etti. Tilki, AN’da en temel durumun, kişinin bedeniyle olan ilişkisinin tamamen bozulması ve kişinin kendi beden algısına dair değerlendirmesinin tamamen yanlış olması olduğunu söyledi.

“HASTA ÇOK ZAYIF OLSA BİLE KENDİNİ ŞİŞMAN OLARAK DEĞERLENDİRİR”

“Kişi 35 kilo bile olsa aynada göbeğinin ya da baseninin çok fazla olduğunu söyleyebilir ve buna gerçekten inanır” diyen Tilki, bu yüzden hastanın etrafındaki insanların buna karşı çabasının sonuç vermediğini belirtti. Tilki, Kısaca, “AN değerlendirmesinde karşınızdaki hasta çok zayıf olsa bile kendini şişman olarak değerlendirir” dedi.

Tilki, burada en önemli noktanın, bir insanın bile isteye psikolojik bir hastalığı sürdürmeyeceği olduğunu ifade etti.

Toplumun güzellik algısı, sosyal medya ve medya temsillerinin Anoreksiya üzerindeki baskısıyla ilgili Tilki, toplum, kültür, çevre ve aile gibi etkenlerin tüm ruhsal hastalıklar gibi AN’yı da etkilediğini söyleyerek, toplumsal baskılar karşısında kişinin psikolojik sağlamlık düzeyinin çok önemli olduğunu belirtti.

“Ergenlikte bedenimiz değişmeye başlar, hormonlarımız değişir ve vücudumuzun geliştiğine şahit oluruz. Bununla beraber toplumun algılarına daha hassas olmaya başlarız” diyen Tilki, “Nasıl onaylanırım?” sorusunun temel hale geldiğini ifade etti.

“ÖZELLİKLE KADIN VÜCUTLARININ NASIL OLMASI GEREKTİĞİ DAYATILIYOR”

Tilki, belli kalıplardaki vücutların daha iyi bulunduğunu, özellikle kadın vücutlarının nasıl olması gerektiğinin dayatılıp zayıf bedenlerin övüldüğünü söyledi. Tilki, Bu ölçüleri kapsamayan bedenlerin problem olarak algılandığını belirtti.

Tilki, kilo almanın “güçsüzlük” algısıyla devam ettiğini, “zayıf olan iradelidir” düşüncesinin yemekle ilişkiyi bozduğunu aktardı.

Tilki, erkeklerde de benzer durumun yaşandığını, ideal erkek vücudu üzerinden çocukların birbirini zorbaladığını söyledi.

Sosyal medyanın devreye girdiğini ve küçüklükten beri işlenen güzellik algılarının sosyal medya platformları tarafından her gün pekiştirildiğini ifade eden Tilki, bunun o kadar temel ve görünmez olduğunu, günlük konuşmalarda bile karşı tarafın kilosuna, bedenine bakar hale gelindiğini söyledi.

Tilki, akşam seyredilen dizilerde, programlarda, filmlerde görünür olanların genellikle fiziksel olarak standartların üzerinde insanlar olduğunu belirterek, toplumda ve medyada dış görünüşle var olmanın, saygı görmenin temel kabul edildiğini, bunun da kendimizle ilgili algıyı değiştirdiğini dile getirdi.

“ÖĞRENİLMİŞ ALGILAR YEME BOZUKLUKLARINA ZEMİN HAZIRLIYOR”

Tilki, bu öğrenilmiş algıların çocukluktan beri kendimizle ilgili inançlarla birleşerek yeme bozukluklarına zemin hazırladığını ifade etti.

Aile dinamikleri ve çocukluk travmalarının bu rahatsızlıktaki rolünü anlatan Tilki, çocuklukta edinilen inançların hem kendimiz hem çevreyle ilgili olduğunu söyledi.

Tilki, “Dünyaya geldiğimizde kendimizle ilgili ilk algımız, bakım verenimizin bizi nasıl algıladığı ile şekillenir. Özellikle belli bir yaşa kadar kendimizi bakım verenin gözünden algılarız ve bu kendimize dair inançlarımızı büyük ölçüde şekillendirir” dedi.

Tilki, ebeveyn mükemmeliyetçi ve kontrolcü ise, aile içinde “hata yapma lüksünüz yok” mesajı varsa, çocuğun tek kontrolü olan bedenine yönelerek bu durumu telafi etmeye çalışacağını belirtti.

Tilki, “Başarılı ol, güçlü dur, duygularını bastır” söylemlerinin çocuğun sadece dış dünya onayı ile var olmasına olanak sağlayarak kendine yabancılaşmasına yol açtığını söyleyerek, anoreksiyanın burada devreye girdiğini söyleyerek, “Kontrol edemediğin dünyaya karşı sadece bedenini kontrol edebilirsin” çarpık inancının başlayabileceğini ifade etti.

Tilki, ebeveynin çocuktan yüksek beklentisi olup düşük onay verme durumu varsa, yani çocuğa çok fazla beklenti yükleyip onu duygusal olarak beslemiyorsa, çocuğun onaylanma ihtiyacının gölgesinde kaldığını söyleyerek, “Yeterince zayıf olursam, belki onaylanırım” düşüncesinin devreye girebileceğini dile getirdi.

Ayrıca Tilki, “çocuğun iyiliği için” yapıldığı söylenen masum görünümlü ama zararlı söylemlerin olduğunu belirtti.

“DİKKAT ET KİLO ALMA, AMMA ŞİŞMANLADIN, SÖYLEMLERİ ÇOCUĞUN BEDENİYLE ARASINDAKİ İLİŞKİYİ DİREKT BOZUYOR”

Tilki, “Dikkat et kilo alma, amma şişmanladın, böyle yemeye devam edersen kapıdan sığmayacaksın (şaka niyetiyle)” söylemlerinin çocuğun bedeniyle arasındaki ilişkiyi direkt bozduğunu söyledi.

Tilki, anne veya babanın sürekli diyet yapması ya da bedeniyle ilgili olumsuz konuşmasının çocuk için norm haline geldiğini, çocuğu bedeni üzerinden var ederek bedenle ilişkisinin patolojikleşmesini sağlayabileceğini belirtti.

“ANOREKSİYA NEVROZA BEDENİN İRADESİNİ KONTROL EDEN BİR DÜŞMAN GİBİ”

Tilki, çocuğun geçmişte yaşadığı travmatik deneyimlerin de önemli etkisi olduğunu, sevgiyi hissetmemiş, duyguları bastırılmış, cinsel istismara uğramış, şiddet veya kaotik ev ortamında büyüyen çocukların yüksek risk grubunda olduğunu söyleyerek, Anoreksiya Nevroza’nın bedenin iradesini kontrol eden bir düşman gibi olduğunu, ele geçirip bırakmadığını ifade etti.

Çocuğun kendiyle ilgili algısı ne kadar zayıfsa anoreksiyanın kontrol gücünün o kadar arttığını söyleyen Tilki, Anoreksiya tanısı alan kişinin tedavi süreciyle ilgili tedavinin genellikle kişinin işlevselliğinin ve yaşam kalitesinin düşmesi ile başladığını söyleyerek, ender olarak kişinin kendi motivasyonuyla da başlayabileceğini belirtti.

Tilki, kişinin çoğu zaman kendi isteğiyle tedavi olmak istemediğini, çünkü tedavi olmanın kilo almasına sebep olacağını ve bunun hastada kaygı yarattığını söyleyerek, bazen kişinin değişim isteği duyup nasıl yapacağını bilemeyebileceğini, bunun tüm ruhsal hastalıklar için geçerli olduğunu kaydetti.

Tilki, AN tedavisinde psikiyatrist, psikolog ve uzman diyetisyenlerin birlikte çalışması gerektiğini vurguladı.

Sadece ilaç, sadece terapi veya sadece diyetisyen kontrolünün tek başına yeterli olmadığını, Anoreksiya’nın bütüncül çalışılması gereken bir bozukluk olduğunu söyleyen Tilki, hastaların tedaviyi reddetmesinin yaygın olduğunu dile getirdi.

Tilki, tedavi olmanın kişinin tekrar sağlığına kavuşması ve kilo alması anlamına geldiğini, bunun da kaygı yarattığını belirterek, “Bu nedenle motivasyon sağlamak için profesyonel terapi süreci şart” dedi.

Tilki, anoreksiyanın tamamen iyileşip iyileşemeyeceği sorusuna, doğru müdahale, uzman iş birliği, aile desteği ve hastanın motivasyonuyla iyileşebileceğini söyleyerek, “İyileşme süreci kişinin hızına bağlı ve ön görülemez” ifadelerini kullandı.

“KİŞİ BUNU USTALIKLA GİZLER”

Anoreksiya riski taşıyan birini fark etmek için aile ve bireylerin nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatan Tilki, hastalığın sessiz başladığını ve kişinin bunu ustalıkla gizleyebildiğini söyledi.

Tilki, “Porsiyon atlamak, kalori saymak, aşırı telafi (spor yapma), sosyal etkinliklerden kaçınmak, tek başına ve görünmez şekilde beslenmek, yemek yemeyi açıkça reddetmek” gibi belirtilerin önemli işaretler olduğunu belirtti.

Tilki, bunların yanında aşırı kilo kaybı, enerji düşüklüğü, regl kesilmesi, halsizlik gibi fiziksel belirtilerin de dikkate alınması gerektiğini söyledi.

Tilki, ailelerin özellikle çocuk aniden aşırı sağlık takıntısı geliştirmişse (örneğin gluteni, şekeri kesmek), kilo kaybı olmasına rağmen kendini şişman hissettiğini söylemesi, yemek sonrası hemen tuvalete gitmesi (kusma riski), evde yemek zamanlarının gerilimli olması, ilgi alanlarının sadece “diyet, egzersiz, sağlıklı yaşam” temalarında toplanması ve keyif aldığı şeylerden uzaklaşması durumlarına dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

Eğitim kurumları, aileler ve medyanın hastalığın önlenmesindeki rolüyle ilgili Tilki, ailelerin çocuk ve toplum arasındaki kalkan olduğunu belirterek, çocuğa bedeninden tatmin olmamayı, ideal kalıplara girmesi gerektiğini, göbeğinin veya kalçasının bir kusur olduğunu “iyiliği için” öğretmenin yanlış olduğunu söyledi.

Tilki, çocukların toplumun idealleştirdiği bedenleri öğrendiğini, bununla mücadelenin başladığını belirterek, aile içinde güvende, onaylanmış ve yeterli hisseden çocukların bu algıya karşı güçleneceğini söyledi.

Okulların da farkındalık eğitimleri ve önleme çalışmalarına öncülük edebileceğini ifade eden Tilki, anoreksiya ile mücadele eden kişilere ve yakınlarına psikolojik destek açısından ailelerin uzmanlarla iş birliği yapmalarını, uzmanların uyarılarını dikkate almalarını, çocuğun çalıştığı uzmanları dinlemelerini önerdi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.