Çaresiz miyiz?

İş insanı Simon Aykut ve iki emlakçının Güney Kıbrıs’ta tutuklanması, Kıbrıslı Türklerin ekonomik varlığına açık bir saldırıdır.

Bu olay, hukukun değil, siyasetin ve düşmanca niyetlerin ürünüdür.

Rum tarafı, her fırsatta çözüme engel olan yüzünü şimdi ekonomik cephede gösteriyor.

Rumlar 103 Türk köyünü yaktı yıktı!

Nerede bunların koçanı?

Nerede hak hukuk, nerede insanlık?

Bu konu hiç gündeme geliyor mu?

Rumlar bu konuda tek kelime ediyor mu?

Yıllardır emlak ve mülkiyet üzerinden açılan davalarla, Kıbrıslı Türkler cezalandırılmak isteniyor.

Mülkiyeti silah gibi kullanılıyorlar…

Şimdi de yatırımcıları korkutmak, gelişen KKTC inşaat ve turizm sektörünü çökertmek için tutuklamalar devreye sokuldu.

Bu artık açık bir ekonomik ambargodur.

Yıllardır süren ambargolar Kıbrıs Türklerinin tüm iyi niyetine rağmen azalacağına gün geçtikçe daha da artıyor.

Maraş cevabı zamanında ve yerindedir

Şimdi Türk tarafında Maraş’ın tamamen açılması yönünde adımlar atacağı konuşuluyor.

Bu, Rumların saldırganlığına verilmiş haklı ve yerinde bir cevaptır.

Rumlar nasıl kendi yasalarıyla bize baskı kuruyorsa, biz de kendi egemenliğimiz çerçevesinde Maraş’ı tamamen kullanıma açarız.

Bu hem bir misilleme hem de egemenlik ilanıdır.

Yeter artık yahu düşün bu Kıbrıs Türklerinin yakasından.

İnsanları diri diri kuyulara attınız.

Kıbrıs Cumhuriyetinden kovdunuz.

Annan planında el uzattılar, terslediniz.

Avrupa Birliğine girdiniz.

Doymadınız!

…

İskele’de çarklar durdu!

Tutuklamaların ardından yabancı yatırımcılar geri çekildi.

İskele’de inşaat sektörü büyük darbe aldı. Ancak bu durum geçicidir.

Bu halk, engellenmeye çalışıldığında daha çok direnir, daha çok üretir. Pes etmeyecek Kıbrıs Türkü, geri adım da atmayacak.

İnşaat sektörü gerçekten zor durumda.

İnşaat dediğiniz sektörün birçok bacağı var ve zincirleme olarak ekonomiye darbe vuruyor.

Şimdi KKTC, yatırımcıya daha güçlü güvence sunmalı, hukuk altyapısını güçlendirmeli, Rumların bu ekonomik saldırılarına karşı uluslararası hukuk zemininde karşılık vermelidir.

Bu sadece bir ekonomik kriz değil, milli bir mücadeledir. Ve bu mücadelede artık savunmada değiliz.

Atağa kalkma zamanı.

Şimdi Türkiye’nin de harekete geçme zamanı.

Kıbrıs Türklerinin yanında olduğunu bir kez daha göstermeli.

Kıbrıs Türkü yıllardır ayakta.

Ambargolara, izolasyona, yok sayılmalara rağmen burada bir devlet kurdu ve yaşatıyor.

İster beğenin ister beğenmeyin.

Belki de bu sistemi en çok eleştirenlerden biri olarak söylüyorum.

Çaresiz değiliz.

Rumların her yaptığında onları haklı çıkaracak sebepler bulmaktan vazgeçelim.

Olaylara kendi penceremizden bakalım.

Bu adada Kıbrıs Türklerine uygulanan haksızlık ve zulüm nereden gelirse gelsin tek ses olalım.

…

Kıbrıs denilince akla güzel şeyler gelmiyor artık!

KKTC’nin kumar, fuhuş, uyuşturucu ve kara para aklama merkezi olduğu yönünde yapılan ithamlar son zamanlarda daha da arttı.

Gerçekten bu doğru.

Kıbrıs’ın tertemiz insanları bu yaftalarla anılmaya başladı.

Kıbrıs denilince artık akla kötü şeyler geliyor.

Düşünsenize Türkiye’de insanlar özellikle bu dönemde en çok KKTC deyince hangi başlıkları duyuyor.

Kumar, kaset, Falyalı, cinayet, uyuşturucu, kara para, fuhuş…

Ne kadar üzücü değil mi?

Bu algıyı ve çarpık sistemi nasıl değiştireceğiz?

Ha zannetmeyin ve hemen şunu söylemeyin; Burası tanınmayan bir ülke ve uluslararası hukukun dışında o yüzden bunlar başımıza geliyor.

Evet belki bir miktar bunun da payı var ama Rum tarafına ne diyeceksiniz.

Rumlar kara paranın, uyuşturucu trafiğinin, kumarın ve Rus oligarkların kıskacında değil mi.

Hem de Rumların yanında KKTC’nin durumu devede kulak kalır.

Parayla pasaport dağıtmaktan, Rus zenginlerin siyasete kadar müdahale ettiği ve hatta Avrupa Birliğinin bile görmezden geldiği birçok kirli iş de Güney Kıbrıs’ta dönüyor.

Çuvaldızı kendimize batıralım elbet ama inanın Rumlar daha beter durumda…

Bu durumla mutlu olacak değiliz tabi ki…