Sessiz çığlıklar ve gürültülü suskunluklar

Yayın Tarihi: 09/06/25 07:30
okuma süresi: 3 dak.
A- A A+

Dünya, kendi ekseninde dönerken bizler, bu dönüşün içinde savruluyoruz. Ne yazık ki artık zamanın ruhu değil, çıkarın kanunu yazıyor gündemi. Arakan’dan Sudan’a, Ukrayna’dan Haiti’ye kadar birçok coğrafya; artık sadece haber bültenlerinde kullanılan stok görüntülerin arka fonu haline geldi. Kameralar sussa da kan akmaya devam ediyor. İnsanlık, ekran karşısında gözlerini ovuşturup “ne fena” deyip sonra kanalı değiştiriyor.

Peki, biz bu büyük resmi hangi gözle izliyoruz? Batı medeniyeti hala kendi etik çerçevesini evrensel hukuk gibi dayatmaya çalışıyor. Oysa aynı Batı, silah üreten, savaş çıkaran, ama barışı savunan maskesini takmayı ihmal etmeyen büyük bir çelişkinin tam merkezinde. Bu bir ikiyüzlülük değilse, nedir?

Öte yandan küresel ekonomi, sermayenin birkaç elde toplandığı distopik bir oyuna dönüşmüş durumda. Yapay zekaya, kripto paralara, Mars’a koloni kurma heveslerine milyarlarca dolar aktarılırken; aynı anda Afrika’da bir çocuk temiz suya ulaşamadığı için ölüyor. Ve biz buna “ilerleme” diyoruz. Belki de asıl gerileme budur: Vicdanımızın çürüyüp bunu teknolojiyle kamufle etmeye çalışmamız.

Birleşmiş Milletler, NATO, AB gibi kurumlar çok sesli bir orkestra gibi görünse de çoğu zaman tek bir melodiyi çalıyor: statükoyu koruma. Adalet, yalnızca güçlülerin lehine işliyor. Mazlumun sesi, ancak ekonomik ya da stratejik bir çıkarla örtüştüğünde duyuluyor. Aksi halde dünya sağır.

Tüm bunların ortasında, insan psikolojisi kolektif bir tükenmişlik sendromu yaşıyor. Umut artık özel üretim bir lüks haline geldi. Genç kuşaklar, hem kimlik hem de gelecek arayışında kayboluyor. Dijital evrende hiper-bağlı ama duygusal olarak kopuk bir nesil büyüyor.

Ve biz, bu satırları yazarken bile bir yerde bir çocuk ağlıyor. Belki bizden habersiz. Belki biz bilmek istemediğimiz için.

Ne zaman bu döngü kırılır? Belki de ilk adım, dünyanın sorunlarına “dışarıdan” değil, “içimizden” bakmakla mümkün olur. Çünkü bu çağın en büyük hastalığı dış dünyayı eleştirip iç dünyayı unutmaktır.

Unutmayalım: Sessiz kalmak da bir seçimdir. Ve bazen, en gürültülü suskunluk, en keskin ihanettir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları