Önemli olan politika değil, ülke çıkarı
Son yazımın başlığı şöyleydi;
“Milli politika çöktü, peki yerini ne alıyor?” kendimizi Türk devletlerine bile anlatmadık.
Bunu söylerken, KKTC’nin tanınması noktasına gelecek değilim.
Kıbrıs sorunundan dolayı, Kıbrıslı Türklerin mücadelesi, davası, Kıbrıs adasının yönetiminde söz sahibi olması, her gün elini zayıflatan gelişmeler yaşanıyor.
Bu AB’nin, ABD ve üçüncü ülkelerin, bölgedeki politikalarına hizmet eden gelişmeler.
Hangi ülke olursa olsun, öncelik kendi çıkarlarıdır.
BBC Türkün paylaştığı bir haber;
“Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan, Avrupa Birliği (AB) ile 4 Nisan'da gerçekleştirdikleri zirvede, yalnızca Türkiye'nin tanıdığı "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasını kınayan ve devletlere tanımama çağrısı yapan BM Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarına da bağlı kalacaklarını açıkladılar.
Son gelişme, Kıbrıs sorunu konusunda tamamen farklı pozisyonda olan Türkiye ve AB çekişmesinde Brüksel ve Kıbrıs Cumhuriyeti lehine bir süreci işaret ediyor.
Türkiye ve Türk tarafının son dönemde güçlendirdiği Kıbrıs sorununa "iki devletli çözüm" fikrinin zarar gördüğü de kaydediliyor.”
Türkiye de muhalif kesimden ses verenler olsa da, kamuoyunun geneli sessiz hatta habersiz.
KKTC de yatırım yapan iş insanlarının, şirketlerin, ülke dışında suçlu muamelesi görmesi, bunun karşısında yaşanan tepkisizlik, çaresizlik, ekonomi başta olmak üzere, yıllarca oluşturulan temelsiz politikalara darbe üstüne darbe vuruyor.
Bizim durumumuz daha da acı.
Dünyadan bir haber, bir sonraki seçimlerden başka derdi olmayan, her ortamdan oy devşirmeyi siyaset zanneden, öngörüsüz, sığ popülist siyasi yaklaşımlar.
Milli politika denince ne anlaşılmalıdır? Hele de ülke dışında, ne anlama gelir, gelmelidir.
Tabi ki en başta ülke, toplum, halk çıkarı, bunun sağı, solu, politikası, siyasetçisi, siyasi partisi olmaz.
Ülke yönetiminde farklı programlar görüşler, politikalar olabilir, olmalıdır.
Ancak ülke çıkarları söz konusu olduğunda, tek yürek, tek amaç ve birliktelik olmalıdır.
Makamlar da bunlar içindir, kimsenin, hiçbir siyasetin ilelebet emrinde olan bir makam yoktur.
Bu gelişmeler sonrasında, Cumhurbaşkanı, hükümet, meclis, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, günlük kavgaları bırakarak, durum değerlendirmesi, yol haritası ve Türkiye hükümeti başta olmak üzere, Türk kamuoyunun dikkatini çekecek hamleler yapmalı.
İster federal çözüm, ister KKTC, ister iki devlet veya başka bir görüş savunulsun.
Sonuç odaklı bakıldığında Kıbrıslı Türkler olarak, 60 yıllık bir politikanın kaybetmesi ile karşı karşıyayız.
Bunun sevinilecek, bir politikanın kaybetmesini kazanç sayacak, bir durumu olmaz, olamaz, olmamalı.
Tek mesele bu mu, değil tabi ki.
Kıbrıslı Türkler her gün kaybediyor.
Milli politika sadece dış gelişmeler karşısında yaşanan kayıplar değildir.
Yıllardır, sağlığını, eğitimini, ulaşımını, sosyal uygulamalarını devlet politikası haline getiremeyen bir devlet düzeninde yaşıyoruz.
Vatandaşlarının, sağlığını, eğitimini, barınmasını sağlayamayan, iş güvencesi veremeyen, denetimsiz piyasaya teslim eden, hoyrat, acımasız bir para düzeninin içine hapseden, devlet politikaları sistem oldu.
Herkes de alıştı, normalleştirdi.
Halkını, vatandaşını koruyan sahip çıkan politika, kimler tarafından uygulandığı hiç fark etmez, milli politikadır.
Ve gerçek, ne yazık ki, milli politikanın her alanda kaybettiğidir.

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.