Bu insanları yalnız bıraktık
Güncel konular ve günlük sıkıntılar o kadar çok yoruyor ki bunları yaratan esas sorunlar gözden kaçıyor.
Aslında gözden kaçmıyor, önemini yitirmiyor, ancak çözüm bulunmadıkça, başka sorunları da besliyor ve biz içinde boğuluyoruz.
Sorunsuz, sıkıntısız, adeta gül bahçesi bir ülkeyi kim istemez ki, bütün çaba da bu uğurda değil mi?
Yıllarca çaba, kendini anlatma, koruma, endişe ve korku ile mücadele ediyoruz.
Elbette bu mücadeleyi sadece Kıbrıslı Türkler vermiyor.
Dünya üzerinde başka halklar da varoluş mücadelesi verdi, veriyor.
Bazı konularla çok fazla uğraştığımız bir gerçek, bunun bir başka tarafı daha var.
O da son derece dinamik bir toplumsal yapıya sahip olmak.
İnsanlar sokaklarda, günlerdir devam eden bir dinamizm yaşanıyor.
Başka ülkelerin yıllar önce aştığı meseleler, dönüp dolaşıp önümüze geliyor.
Ve onca karmaşaya rağmen, çözümsüz olarak bir sonra ki krize kadar devam ediyor.
TDT üyesi bazı ülkelerin AB ile yakın işbirliği, Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak, Kıbrıs Rum tarafının politikalarını tanıması, kabul etmesi, destek vermesi, basit bir olay değil.
Kıbrıs’la ilgili, Türk politikalarının kaybetmesi demektir.
Son üç yazımda bunu sürekli vurguluyor, altını çiziyorum.
Türk devletlerine dahi anlatılamayan bir politika kime anlatılacak?
Burada suçlu aramak yok, herkes, her ülke kendi çıkarına göre hareket eder.
Uluslararası hukuk, normlar, kararlar, gerçekte, güçlünün, zorla, kaba kuvvetle, işine geleni, işine geldiği gibi yapmasıdır.
Destek beklenen Türk devletlerinin, Kıbrıs Rum politikalarına, tezlerine destek vermesi büyük kayıptır.
Bunun nedenleri Kıbrıs Türk ve Türkiye siyasetinin başlıca konusu olmalıdır.
Demeçlerle bu konular çözülmez, yapılabilecek karşı hamleler mutlaka vardır.
Mülkiyet konusu ile ilgili yaşanan ve Kıbrıs konusunu daha da çıkmaza götüren tutuklamalar, ülkeye kabul etmemeler, bir başka büyük sorunu ısrarla işaret ediyor.
Yine kimse duymuyor, görmüyor, konuşmuyor.
Bu şirketler, bu insanlar, bu ülkenin, KKTC’nin verdiği izinlerle, kanun ve yasalarla bu ülkeye yatırım yaptılar.
Bu insanları sahipsiz bıraktık.
Hatırlayınız, Temmuz 2024’te, Alman vatandaşı bir kadın, Frankfurt-Larnaka uçuşu sırasında, KKTC’de emlakçılık yaptığını yanındaki yolcuya anlatması üzerine, Larnaka Havalimanı’ndan çıkış yaparken tutuklandı.
Simon Aykut’un, Afik Group Direktörü, KKTC’deki eski Rum mallarını yabancılara sattığı gerekçesiyle, Güney Kıbrıs’ta tutuklandı.
Ciddi sağlık sorunları yaşıyor.
Kıbrıslı Türk avukat Akan Kürşat, 1974 öncesi Rum mülklerinin satışına aracılık ettiği iddiasıyla İtalya’da tutuklanmış ve Güney Kıbrıs’a iade edilmişti.
Tanık bulunmaması nedeniyle de hakkında takipsizlik kararı verildi.
Ekim 2024’te, Rum polisi 38 yabancı emlakçı hakkında daha tutuklama kararı çıkardı.
Bunlar yaşanırken, ne biz ne Türkiye tepki göstermedi, göstermiyor.
Konu tabi ki siyasi ama işin bir de ekonomi tarafı var.
Emlak sektörü ciddi bir yara aldı, satışlarda da ciddi bir düşüş yaşandı, yaşanıyor.
Peki, Türk siyaseti ne yapıyor?
Bu insanlar KKTC yasalarına verdiği haklara göre bu yatırımlara yapmadılar mı?
Hem hukuki, hem ekonomik, hem de siyasi anlamda kaybediyoruz.
Bunların zararı çok, geri dönüşü, telafisi yok.
Siyaset, diplomasi, Türkiye’nin tecrübe ve ağırlığı şimdi kullanılmayacaksa, ne zaman kullanılacak?

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.