Sağlıkta ciddi reformlar yapılıyor...

Sağlık Bakanı Hakan Dinçyürek dün bende konuktu. Ne zaman arayıp davet etsem sağ olsun kırmaz gelir. Bir gün öncesinde sorularımı hazırlamak için haberlere şöyle bir kısaca baktım. Tıp İş’in eylemi vardı, Tabipleri Birliği’nin de açıklamaları vardı. Bakana sırayla eleştirileri sordum. Bakanın performansı son derece iyiydi onu söyleyeyim. Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Ahmet Özant’ı da telefona bağladık ve Başkan Sn. Bakana özellikle Girne ve Güzelyurt hastanesinin ne zaman biteceğini sordu. Haklı da sürekli tarih veriliyor ve bu tarih bir şekilde öteleniyor. Bakan Dinçyürek neden tarihlerin uzadığını anlattı ve bunun Sağlık Bakanlığından kaynaklanmadığını, söz konusu binaların örneğin Girne hastanesinin önceden bir Sağlık Fakültesi olarak çizildiğini ve bunun şehir plancılıktan düzeltilerek yola devam edildiğini anlattı. Güzelyurt Hastanesinin de açılması için ciddi bir çalışma yürüttüklerini anlattı.

Unutmadan Girne askeri hastanesinin sivil halka açıldığını ve bunun son derece önemli olduğunu artık Girne de yaşayan yurttaşların bu hastaneden yararlanabileceğini söyledi. Bakanla süreyi de aştık ama bir bir nereye sağlık ocağı nereye poliklinik nereye hastane yapacaklarını bircik bircik anlattı.

Doktor ve hemşire sıkıntısını sordum. Tam elli doktor ve 110 hemşire alındığını ve yaklaşık yanılmıyorsam 20 civarında da ebe istihdam edilmiş. Neden diye sordum; “yakında Girne Hastanesi'nin açılışı var. Kimler çalışacak bu hastanede ben bunların hazırlığını yapmazsam” diye yanıtladı.

Düşünün elli doktor istihdam edildi. 100 hemşire istihdamı da yolda. Bu son derece önemli bir rakam.

Eğer Karpaz ve köyleri civarında yaşıyor ve kalp krizi geçiriyorsanız hayatta kalma ihtimaliniz son derece düşük. Çünkü ambulans Mağusa’dan çıkıp gelecek ve sizi alacak. Mağusa’dan ambulans gelinceye kadar siz çoktan ölmüş olursunuz. Bakan Pamuklu’ya bir hastane yapacağız dedi ve bunun hazırlıklarının başladığını anlattı. Bir haftaya kadar ihalesine çıkılıyor. Maraş’a bin metre karelik bir sağlık merkezi de yapılıyor. 2024 yılı içerisinde bitecek olan Girne Hastanesi ve yine Güzelyurt Hastanesi'ni bitirmek için kolları sıvamışlar; bunu anlattı bakan uzun uzun. Hastanelere alınan tomografi cihazlarını anlattı, kardiyoloji bölümlerine yapılan yatırımları ve alınan araç gereçleri anlattı.

O kadar çok şey yaptığını anlattı ki ben burada bircik bircik aklımda kalmadı yazayım. Bakan Dinçyürek’i son derece kararlı ve iş bitirici gördüm. Muhalefet tarafından yapılan eleştirilerin anlamsız ve yanlış olduğunu gördüm. Bende yalan yok, eksik bir şeyini görseydim kesinlikle yazardım. Adam ciddi ciddi çalışıyor.

Devlet laboratuvarının da yenileneceğini ve bunun için harekete geçtiklerini artık bu laboratuvar da gıda tahlillerinin yapılabileceğini de söylediğini unutmadan yazayım.

Biz şimdi sırayla Lefkoşa Devlet Hastanesi'ni de toparlıyoruz” dedi ve Burhan Nalbantoğlu Hastanesi'ne yapılanları anlattı. Bakanın amacı sistemi düzeltmek. Mağusa Hastanesi'ne yapılacak yatırımlarla Mağusa Hastanesi'ne giden bir hastanın ya da acil bir vakanın Lefkoşa’ya gitmesine gerek kalmayacak. Pamuklu’ya bir hastane yapıldıktan sonra Mağusa Hastanesi'ne ihtiyaç kalmayacak ve Mağusa’nın yükü azaltılacak. Keza Girne Hastanesi bittikten sonra amiral gemisi olan Lefkoşa hastanesinin yükü azalmış olacak.

Özellikle Lefkoşa devlet hastanesinin acil servisine hemşire ve doktor takviyesi yaptılar. Daha uzun uzun neler yaptıklarını yazabilirim. Mutlu oldum bakanı konuk almakla. En azından kötü giden ekonominin, hızla artan suç oranlarının yanı sıra güzel şeylerde yapıldığını öğrenmiş oldum.

Unutmadan Dikmene bir sağlık ocağının da yapılacağını söyledi ve bunun takviminin 2025 yılında gerçekleşeceğini söyledi.

Sonuç olarak sağlıkta ciddi işlerin yapıldığını öğrenmiş oldum bir saatlik programda. Bakan bayağı iş çıkarmış. Çalışıyor, umarım bakanlıktaki siyasi ömrü uzun olur ve hedeflediklerini yapar.

******************

Günün Sözü

“Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyorum yeniden. Dağ başı yalnızlığı ölümden beter. Hiç kimse aramasa sormasa beni. Sen gelsen yeter.”

Orhan Veli