Korkunun Sermayesi yoktur..

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman dün konuğumdu. Oldukça güzel bir program oldu. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretini de disiplin tüzüğünü de hükümetin çalışmalarını da konuştuk ama asıl programda Kıbrıs sorunu ve mülkiyet davalarına odaklandık. Tufan hocanın Kıbrıs konusu ve mülkiyet davaları ile ilgili yaptığı tespitlere katılmamak mümkün değil. “Biz çok evvelden uyardık” dedi. Diyalogsuzluğun aktif siyaset üretmemenin ve yürüyünde korkmayın sloganlarının sonuçlarını yaşadığımızı anlattı uzun uzun.

Hatırlıyorum bir programda Cafer Gürcafer, Cumhurbaşkanı Tatar’a Siöon Aykut konusunda yeterli girişimi yapmadıkları için kırgın olduğunu söylemişti bana. Peki Tatar yeterli girişim yapmadı mı gerçekten. Cumhurbaşkanı Tatar’la yaptığım son birkaç söyleyişi de özellikle Newyork zirvesinde Simon Aykut konusunu Rum Lider Hrisostodilise açtığını ve Rum liderin yargıya karışamayacaklarını söylediğini bana anlatmıştı.

Yazımı yazmadan haberlere her zaman bakarım ; Rum hükümeti tarafından Geçitkale bölgesinde sözüm ona Rum mallarının üzerine yapılmakta olan inşaatlarla ilgili Uluslararası tutuklama kararı çıkartıldığı haberlerini okudum. Davalar peşi sıra geliyor ve gelmeye de devam edecek. Cafer Gürcaferşe yine son programımızda bu davalara karşın inşaat sektörü durur mu diye sorduğumda bana “İnşaat sektörü duramayacak kadar büyüktür” demişti. Gürcafer elbette ki haklı ama peşi sıra gelen ve gelecek davalar bakın görün bir süre sonra ciddi anlamda tıkanacaktır. Korkunun sermayesi yoktur, yazın bu sözümü bir yana. Rum Hükümeti daha çok dava açmaya devam edecektir ve bu davalar inşaat sektörünü ciddi oranda etkilecektir.

KIBRIS SORUNUNDAKİ ÇÖZÜMSÜZLÜK

Evet eğri oturup doğru konuşmak lazım. liderler KIbrıs konusunda ne yazık ki birbirlerinden hayli uzak pozisyon sergiliyorlar. Evet buluşuyorlar görüşüyorlar ama dişe dokunur hiçbir şey yok. Sözüm ona yeni kapılar açılacaktı. Ne oldu peki, koca bir hiç. Iki lider malum birbirine çok uzaktılar. Ankara ve Atina’nın devreye girmesiyle taraflar zoraki olsun görüşmeye başladılar. Ama bu görüşmeler zoraki olduğu için hiçbir olumlu sonuç çıkarmıyor. Kıbrıs konusunda yaşanan bu buzluk politikası, gelin görün ki mülkiyet davalarına daha fazla davetiye çıkarıyor. Halbuki şu an liderler kapsamlı bir antlaşmanın etrafında mekik diplomasisi yapıyor olsaydı, Rum yönetimi dava dosyalamazdı.

Karşımızda Fedral çözüm isteyen ve bu postu giyip kuzu gibi davranan bir Hrisostodulis var. adam ben çözüm istiyorum, ben görüşme istiyorum, Güvenlik konseyinin şartlarını istiyorum Birleşmiş Milletlerin kapsamında görüşmek istiyorum diyor ancak yalan yapıyor. Rum liderin samimi olmadığını ve gerçek anlamda aslında bir çözüm savunucusu olmadığını defalarca kez şahit olduk. Özellikle Crans Montana zirvesinde Anasatasiades’in kötü polisi Nikos Hrisostodilisten başkası değildi. Ama gelin görün ki şu an adeta bir çözüm havarisi gibi davranıyor.

Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti Devlet Başkanı olduğu için Suriye ile Mısır ile İsrail ile görüşüyor ve anlaşmalar yapıyor. Halbuki Kıbrısta iki eşit halk yaşıyor ama Rum lider tek halk adına kararlar üretiyor ve tek halk adına davranıyor. Biz de bunlara tepki göstersek dahi anti propaganda ve anti hareketler yapamıyoruz. Zayıf kalıyoruz.

Tufan Hocayı dinlediğimde olur da Cumhurbaşkanı seçilirse son derece sert ama  bir o kadar da çözümcü ve takvimle sınırlandırılmış bir müzakere yöntemi sergileyeceğini anlıyorum. Ekim ayında gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aynı zamanda görüşler ve fikirler de yarışacak. Kıbrıslı Türkler Tatar’ın siyasetine mi oy verecek yoksa Tufan hocanın mı siyasetine oy verecek bekleyip göreceğiz.

Kim kazanırsa kazansın benim anladığım birşey varsa şu an ki durum kesinlikle sürdürülebilir değildir. Şu an ki pozisyonumuz bizi bir yere götürmeyeceği gibi çözümsüzlüğü de kalıcı yapmaktadır. Bu durum açıkçası beni umutsuzlandırmaktadır.

*******************

Günün Sözü

En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.

Tolstoy