Mantık zorlayan kararlar
Okullar bir açıldı, bir kapandı. Dershaneler, kreşler, anaokulları.
Bir öyle bir böyle savurdular bizi oraya buraya.
Aç, kapa. Sen bekle, sen sus.
Kapattınız. Ama hiç detay sormadan, bilgi almadan.
Kimine sadaka gibi bir defaya mahsus ₺1500 verdiniz, kimine avuç yalattınız hem de dirseğine kadar.
Hep o meşhur kurul verirmiş o “değerli” kararları. O daha akıllı olan dört beş müsteşar veya başkaları. Bakanlar Kurulu da mecburen kabul edermiş o kararları. Bize hak verip, kurul kararı olduğu için ellerinden bir şey gelmediğini söyleyerek. Yani ülkemizi yöneten bakanlar, başkalarının beyinlerini görevlendirip külfet altına girmemek için yanlış veya doğru tüm kararları başkalarına aldırtıp kendilerini aklamak için kılıfına uyduruyorlar meseleyi. Eskiler bilecek “tutulmayana” derdik bir oyunda yakalanmak üzere olduğumuzda.
Kafamı bir haftadan beri alınmış olan bir karar meşgul ediyor. Ben mi çok yönlü düşünüyorum, yoksa yanlışlar doğru, doğrular da yanlış mı olmaya başladı artık diye çelişkiye düştüm.
Maksadım eleştirmek değil... Sadece mantık arıyorum veya mantık ile denkleştirmeye çalışıyorum bazı kararları.
Sayın Eğitim Bakanı geçen hafta bir TV programında okullar, dershaneler ve kreşlerin kapandığını söyledi, fakat fiziksel veya zihinsel engeli olan çocuklarımız ve gençlerimizin gittiği “Özel Eğitim” okullarının eğitim vermelerine o kurulca bir engel görülmediğini dile getirdi. Sebep olarak da “Özel Eğitim” okullarında eğitmenlerin bire bir ilgilenmesi gerekiyormuş. Temas gerektiği halde risk yokmuş.
Ama bir şeyi hala çözemedim kafamda.
O karaları alan kurul “Özel Eğitim” okullarında mecburen öğrenci öğretmen temaslı, bire bir derslerin yapılmasına izin verirken, bire bir keman, piyano, bateri vs derslerinin temassız ve en hijyen koşullarda yapıldığı Sanat Okullarının kapanması için karar veriyor.
Ben buna bilgisizlik ve ilgisizlik derim.
Yoksa Corona kime bulaşıp bulaşmayacağını mı biliyor.
Bir de bütün bunların yanında Devletin bilgisinde ve umursamazlığında olan ve evlerde verilen kaçak dersler var.
Aynı anda beş, on çocuğa denetimsiz izinsiz bakılan daireler. Sorumsuzca.
Devlet okullarındaki bazı müzik veya diğer branş öğretmenleri, maaşları tıkır tıkır çalışırken okul sonrası evlerinde verdikleri özel enstrüman derslerinden elde etmiş oldukları vergisiz kazanç ile maaşlarını üç/dört katına çıkartıyorlar. Üstüne üstlük 15-20 öğrenci ile de konser salonlarında öğrenci konserleri organize ederek boy gösteriyorlar.
Özel müzik okulları ise vergi ve sosyal sigortaları kıskacı arasında mercek altında tutuluyorlar. Kolay iş.
Reklam olmasın diye adını vermeyeceğim bir müzik okulu çalışanlarının sosyal sigorta ödemelerini yıllarca hiç aksatmadan yaptığı için ₺300 ödüllendiriliyor Sosyal Sigortalar dairesi tarafından. Dürüstlüğü mü yoksa enayiliği için mi diyelim. Vergi dairesi de aynı kuruma övgüler yağdırıyor düzgün ödenen vergileri için.
Teftiş etmesi gereken makamlar ne mi diyor. “Evler özel hane sayıldığı için kontrol edilemiyorlar”
Yanlış anlamıyorsam bir nevi kaçak ders vermeye teşvik ediyor devletimiz öğretmenlerimizi veya dalında herhangi bir eğitimi ve diploması olmadığı halde çocuklara enstrüman dersleri verenleri.
Veliler mi? Eh onlar da vergi kaçakçılığını destekledikleri için suça ortak olmuyorlar mı.
Yoksa kurumsallıktan çıkıp kaçak mı çalışsın herkes. Devlet destekli.
Görevine saygı duyan devlet memurlarımızı bu duruma bir çare bulmaya davet ediyorum.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.