Yeni bir eğitim düşüncesi: Kökten değişim, derinden dönüşüm
Dünya değişiyor...
Ve bu değişim, yalnızca mevsimlerin takvimle yer değiştirmesi değil.
Bu değişim; insan aklının yönü, toplumun dokusu ve genç kuşakların geleceğe bakışıyla ilintili bir kırılma noktası.
Artık bilgiye erişmek değil, o bilgiyi nasıl anlamlandıracağımız, nasıl dönüştüreceğimiz ve en önemlisi insanlığın yararına nasıl kullanacağımız mesele.
Dünya Ekonomik Forumu'nun 2023–2027 için belirlediği yetkinlikler listesi, bize ezberin değil düşünmenin, tekrarlamanın değil üretmenin, uyumun değil fark yaratmanın esas olduğunu söylüyor.
Ancak özellikle çözümsüzlüğün kalın gölgesinde yaşayan coğrafyalarda —örneğin Kıbrıs'ta— bu çağın ruhunu yakalamak çok daha çetin.
Çünkü eski yapılarla yeni dünyaya adım atılamaz.
Bu yüzden eğitim sistemimizi sadece onarmak değil, onu yeniden inşa etmek zorundayız.
Bu inşa süreci nüfus politikalarıyla başlar.
Toplumsal kalkınma planları, kültürel çeşitlilik ve yerel dinamikler dikkate alınarak belirlenmeli.
Eğitim politikaları, halkın yaşam haritasını çizmelidir.
Her çocuk, bu haritada bir yön değil; bir merkezdir.
Bu merkeze ulaşmak için en temel adım şudur:
Çocuklarımıza sadece bilgi değil, kendi potansiyellerini keşfetme fırsatı sunmalıyız.
Onlara sadece öğretmemeliyiz; onların öğrenmesini sağlayacak yollar açmalıyız.
Bu yolların başında sanat eğitimi gelir.
Sanat, yalnızca estetik değil; duyarlılık, hoşgörü ve empati üretir.
Bir çocuk bir müzik aleti çaldığında; yalnızca nota değil, kendini ifade etmeyi de öğrenir.
Resimle düşlerini, tiyatroyla iç sesini, dansla özgürlüğünü anlatır.
Sanatsız bir çocukluk; duygusuz bir yetişkinliktir.
Ve spor…
Spor yalnızca beden eğitimi değil; bir karakter eğitimidir.
Takım olmayı, kurallara saygıyı, kazanmayı, kaybetmeyi, yeniden denemeyi öğretir.
Bir çocuk uygun bir spor dalında aktifse; o çocuk, yalnızca sağlıklı değil, disiplinli ve dirençli bir bireydir.
Üstelik sanat ve spor, çocukları sadece geliştirmez; aynı zamanda yanlış davranışlardan, bağımlılıklardan, akran zorbalığından da korur.
Bunlar eğitimde yalnızca destekleyici değil; temel taşıyıcı unsurlardır.
Bir toplumun ayakta durabilmesi için sanatla ve sporla birlikte bir başka şeye daha ihtiyacı vardır: Yurttaşlık bilinci.
Yurttaşlık bilgisi yalnızca bir ders değil; toprağa kök salmanın, aidiyet hissetmenin ve sorumluluk almanın öğretisidir.
Çocuklarımız ülkesinin coğrafyasını, tarihini, kültürel mirasını ve toplumsal değerlerini bilmeli.
Demokratik haklarını ve sorumluluklarını tanımalı.
Yurttaşlığını bilen birey, dünyayı daha doğru kavrar, yerelden evrensele daha sağlam yürür.
Tüm bu düşünsel sistemin çatısını ise hiç şüphesiz matematik oluşturur.
Ama yalnızca işlem değil, yalnızca sayı değil...
Matematik, bir düşünme biçimidir.
Fonksiyonel bakış açısı kazandırır.
Analitik düşünceyi keskinleştirir.
Örüntüler aracılığıyla yaşamı anlamlandırmayı öğretir.
Ve sadece fen bilimlerine değil, sosyal bilimlere de derin katkı sunar.
Değerli hocalarımızdan Prof. Dr. Oral Sander şöyle derdi:
"Keşke tüm sosyal bilimciler, önce fen bilimleri eğitimi alsaydı."
Ben de bu söze, kendi küçük ama derin bir ek yapıyorum:
O fen eğitiminin başına matematiğin tacını koymak gerek.
Çünkü analitik düşünce yapısı kazandıran en büyük güç matematikle şekillenir.
Mantıkla keskinleşir.
Felsefeyle derinleşir.
Bir çocuğa matematik öğretmek, ona yalnızca denklemler vermek değil; hayatın içindeki ilişkileri görmesini sağlamaktır.
Matematikle büyüyen birey, düşüncesini gerekçelendirir, farklılıklara saygı duyar, alternatif yolları fark eder.
Tüm bunlar bir bütündür.
Ve bu bütünün mimarı öğretmendir.
Öğretmen eğitimi sil baştan ele alınmalı.
Sadece öğreten değil, ilham veren; sadece aktaran değil, yol açan öğretmenler yetiştirilmelidir.
Ölçme ve değerlendirme sistemi, artık ezberi değil; üretkenliği, merakı ve işbirliğini ölçmelidir.
Proje tabanlı öğrenme, yapılandırmacı kuramlar, drama, oyun temelli öğrenme gibi çağdaş yaklaşımlar ana akım hâline gelmelidir.
Ve çağın en büyük aracı yapay zekâ…
Yapay zekâyı sınıfa yalnızca araç olarak değil; öğrenmeyi kişiselleştiren, araştırmayı teşvik eden bir dost olarak entegre etmeliyiz.
Çocuklarımız bilgiyi ezberlemesin; bilgiyi bulmayı, kopyalamasın; yeniden kurgulamayı, emir almasın; soru sormayı öğrensin.
Çünkü sorular cevaplardan daha kıymetlidir artık.
Bir çocuğa bin yanıt verebilirsiniz.
Ama ona bir “neden?” sorusu sordurabilirseniz, o çocuk dünyayı değiştirebilir.
Gelin bu süreci bir metaforla taçlandıralım:
Her çocuk, bir tohumdur.
Sanat onun köküdür.
Spor onun gövdesi.
Matematik onun zihni, yurttaşlık bilgisi ise vicdanıdır.
Eğitim, bu ağacı büyüten ormandır.
Ve öğretmen… öğretmen o ormanın güneşidir.
Yeni bir eğitim düşüncesi, işte bu bütünlükte filizlenmeli.
Bilimsel olmalı, kapsayıcı olmalı, laik olmalı.
Çünkü ancak bu şekilde hem bireyin hem toplumun ruhunu doyurabiliriz.
Ve ancak böyle bir eğitim sistemi, geleceği omuzlarında taşıyacak güçlü, vicdanlı ve yaratıcı bireyler yetiştirebilir.

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.