İç karartıcı haberleri ve ihtiyacımız olan umut
Gündemin iç karartıcı haberleri yerine, bilimi ve felsefeyi tercih ederim. Eskiden gazetelerde 3. sayfa vardı, şimdi ise gazetelerin her sayfası 3. sayfa niteliği kazandı. Hiçbir sayfada ne yazık ki umut ve olumlu düşünce hakim değil. Felaket sunuldukça okunmanın artacağı sanılırken, toplum günden güne zehirlendi. Elbette her şey medyadan kaynaklanmıyor; sonuçta medya sadece bir araç. Ancak, kullanılan okunma ve izlenme kaygılı üslup felaket getirdi. Herkes mutsuz.
Sabah gözlerimizi açar açmaz karşılaştığımız manşetlerde, ekranlarımızda dönen haberlerde, sosyal medyanın her köşesinde aynı karamsarlık. İnsan zihni sabahın erken saatlerinde daha alıcı, daha duyarlı iken, bu bombardımana maruz kalmak ne kadar adil?
Düşünsenize, bir gün boyunca kaç kez içimizi karartan bir haberle karşılaşıyoruz? Sokakta yürürken, kafede otururken, hatta evimizde ailemizle zaman geçirirken bile bu haberlerin gölgesi peşimizi bırakmıyor. Oysa insan doğası gereği umut etmek ister, güzel şeyler duymak, olumlu gelişmelere de tanıklık etmek ister.
Felaket haberleriyle dolup taşan gazeteler, ekranlar, siteler… Elbette bilgilendirilmek önemli, gerçeklerden haberdar olmak elzem. Ancak sürekli felaket, sürekli korku, sürekli umutsuzluk bir insanı ne hale getirir, hiç düşündük mü?
Her şey medyadan kaynaklanmıyor, evet. Ama medya, toplumu şekillendiren, insanları yönlendiren büyük bir güç. Bu gücü olumlu yönde kullanmak varken, neden sürekli karamsarlığı besliyoruz?
Hepimiz umut dolu hikayelere ihtiyaç duyuyoruz. Başarı öyküleri, dayanışma hikayeleri, bilimdeki ilerlemeler, sanatın güzellikleri... Bunlar da haber değeri taşır, hatta belki daha fazla. Çünkü insanlar umutla beslenir, umutla yaşar. Umudu olan insan daha mutlu olur, çevresine de mutluluk saçar. Ama emek ister. Bu tür haberle yapmak bilgi ister, derinlik ister. Felaket haberleri ise birbirinden kopyalanmış klişelerle bir çırpıda hazırlanabilir. Daha az emekle. Hatta bir çok ikinci sınıf medya kuruluşlarında hiç emek sarfetmeden, direkt kopyalayarak.
Medyanın görevi yalnızca haber vermek değil, aynı zamanda toplumu olumlu yönde şekillendirmektir. Gazetecilik etiği, toplumu doğru bilgilendirmek kadar, moral ve motivasyonunu da yüksek tutmayı gerektirir. Okunma ve izlenme kaygısıyla hareket eden medya kuruluşları, aslında kendi varlıklarının altını oymaktadır. Çünkü mutsuz bir toplum, medya tüketiminden de uzaklaşacaktır.
Bir düşünün, her sabah uyandığınızda sizi gülümseten, umut veren bir haberle karşılaşsanız nasıl hissederdiniz? Belki gününüz daha güzel geçer, belki insanlara daha hoşgörülü davranır, belki de hayata daha sıkı tutunurdunuz.
Evet, felaketler de var, kötülükler de. Ama iyilikler de var, güzel şeyler de oluyor bu dünyada. Medyanın görevi, bize her iki yüzünü de göstermektir. Sadece kötü olanı değil, iyi olanı da anlatmalıdır. Ancak o zaman toplum olarak dengeli, sağlıklı ve mutlu bireyler olabiliriz.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.