EĞİTİM
okuma süresi: 11 dak.

Eğitimde sorunlar büyüyor: Sorunların başında kalabalık sınıflar ve yemek problemi yer alıyor

Eğitimde sorunlar büyüyor: Sorunların başında kalabalık sınıflar ve yemek problemi yer alıyor

Eğitimde, akran zorbalığı başta olmak üzere çeşitli olumsuzluklar yaşanmaya devam ediyor. KTÖS'ün yaptığı araştırma çalışması kapsamında, sorunların başında kalabalık sınıflar ve öğleden sonra iki gün eğitsel etkinliğe kalan öğrencilerin yemek problemi yer alıyor.

Yayın Tarihi: 04/05/24 23:00
okuma süresi: 11 dak.
Eğitimde sorunlar büyüyor: Sorunların başında kalabalık sınıflar ve yemek problemi yer alıyor
A- A A+

Kıbrıs postası, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası’nın (KTÖS) eğitimde yaşanan sorunlar ve öğretmenlerin çalışma koşullarındaki olumsuzlukları içeren anketin detaylarına ulaştı.

Kıbrıs Postası’na ziyarette bulunan KTÖS, yapılan araştırmalar doğrultusunda orataya çıkan veri sonuçları hakkında bilgi verdi.

KTÖS, İlköğretim Dairesine bağlı 73 okulda, eğitimde yaşanan, akran zorbalığı, kalabalık sınıflar ve yemek problemiyle ilgili araştırma çalışmasından detaylar paylaşıldı.

Çıkan veri sonuçlarına göre, okulların çoğunluğu öğretmen eksikliği yaşamadıklarını belirtmiş olmasına rağmen, bu durum, mevcut öğretmenlerin yeterli olduğunu ve okulların mevcut öğretmen kadrosu ile idare etmeyi başardığını gösteriyor.

Öğretmen eksikliği yaratan ana nedenlerden birisi de sınıf mevcutlarının kalabalık olmasından kaynaklı olduğu raporlar arasında yer alıyor.

Okullarda, öğleden sonra iki gün eğitsel etkinlik yapılan sistemle ilgili taşımacılık konusunda çeşitli sorunlar yaşandığı görülüyor.

Azımsanamayacak oranda bir kesim taşımacılıkla ilgili sorun yaşadığını ifade etmiş olup, bu durum özellikle okul servislerinin zamanlaması ve organizasyonu ile ilgili problemleri işaret ediyor.

Öğleden sonra iki gün eğitsel etkinlik yapılan sistemde okullarda taşımacılık hizmetleri olmasına rağmen yine de, yüzde 43 gibi önemli bir oranla, neredeyse okulların yarısında, bazı öğrencilerin okulda kaldığını gösteriyor.

Katılım oranlarındaki bu çeşitlilik, eğitim politikalarının ve okul programlarının öğrencilerin farklı ihtiyaçlarına uygun şekilde geliştirilmesi gerektiğine işaret ediyor.

Öğleden sonra iki gün eğitsel etkinlik yapılan sistemde öğrenci katılımının eğitim yılı başına kıyasla genel bir değerlendirme yapıldı.

Verilerde çoğunlukla, katılımda bir azalma yaşandığı belirtildi. Bu, sistemin başlangıcından itibaren öğrenci ve ailelerin ilgisinde bir düşüş olduğunu ve sistemle ilgili süreç içerisinde bazı pratik sorunların ortaya çıktığını gösteriyor.

Öğleden sonra iki gün eğitsel etkinlik yapılan sistemle ilgiki ortaya çıkan veri sonuçlarına göre, okullarda öğrencilerin beslenmesiyle ilgili önemli sorunların olduğunu açıklıyor.

Katılımcıların yüzde 90’lık bir kısmı, sistemin şu anki haliyle verimli olmadığını düşünüyor. Buna karşılık, çok küçük bir kesim (yüzde 4) sistemin verimli olduğunu ifade ederken, yüzde 6'lık bir grup da durumu "diğer" olarak nitelendirdi.

Yüzde 89’luk bir bölüm, sistemin mevcut haliyle sürdürülebilir olmadığını düşünüyor. Bununla birlikte, yüzde 6'lık bir kesim sistemin sürdürülebilir olabileceğini, yüzde 5'lik bir grup ise bu konuda farklı bir görüşe sahip olduğunu belirtti.

Öğleden sonra iki gün eğitsel etkinlik yapılan sistemin sürdürülebilir ve verimli olması için okulların karşılaştığı en öncelikli ihtiyaçları belirgin bir şekilde ortaya koyuyor. Okulların bu ihtiyaçlarının karşılanması, sistemin başarılı bir şekilde işlemesi ve öğrencilerin eğitimden maksimum fayda sağlaması açısından kritik öneme sahiptir. Fiziksel altyapının güçlendirilmesi, okulların en öncelikli ihtiyacı olarak görülüyor.

Okul öncesi eğitimde uygulanan yeni programla ilgili belirtilen sorunlar, bir dizi önemli konuyu ortaya çıkardı. Bu sorunlar arasında taşımacılık zorlukları, uzun eğitim süreleri, çocukların yorgunluk ve beslenme sorunları, öğretmen yardımcısı eksiklikleri ve eğitim materyallerinin yetersizliği gibi konular bulunuyor.

GÜNEY KIBRIS

Güney Kıbrıs’ta bulunan okullarda kıyaslama çerçevesinin bulunduğu ver sonuçkarına  göre, Güney Kıbrıs’ta şu anda 273 anaokul, 331 ilkokul, 9 özel eğitim okulu, 114 ortaöğretim okulu ve 13 mesleki teknik lise bulunuyor.

142 ilkokul, 78 anaokul ve 8 özel eğitim okulu ise gönüllü olarak tam gün eğitim veriyor.

İncelenen okul analizleri raporuna göre, Lefkoşa’daki en yüksek öğrenci nüfusuna sahip olan okul olarak gösteriliyor. Bu okuldaki ortalama sınıf mevcudu ise 21 öğrenci.

Öğretmenler dışında okulda 2 tane özel eğitim öğretmeni ve 1 dil terapisti bulunuyor.

Okuldaki öğrencilerin yüzde 20’sinin yemek masrafları Bakanlık tarafından karşılanıyor.

Güney Kıbrıs’ta yapılan gözlem kapsamında, Lefkoşa’nın en kalabalık okulu ile Kuzey Lefkoşa’nın en kalabalık okulu ile istatistiksel bir karşılaştırma yapıldı.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlik mesleğine ve öğretmen haklarına karşı tutumuyla ilgili olan araştırma raporuna göre, yüksek bir memnuniyetsizlik oranı, mevcut iletişim kanallarının ve diyalog mekanizmalarının öğretmenlerin beklentilerini karşılamakta yetersiz kaldığını gösteriyor.

İlköğretim Dairesi’ne bağlı öğretmenlerle yapılan ankete katılanların yüzde 43,8’i sınıf öğretmeni olarak, yüzde 5,7’si özel eğitim-PDR öğretmeni olarak, yüzde 13,5’i okul öncesi öğretmeni, yüzde 28,2’si özel ders (branş) öğretmeni ve yüzde 8,8’inin ise okul yöneticisi olarak görev yapmakta olduğu belirtildi.

Çıkan veri sonuçlarına göre, yüzde 56’lık bir kısım Milli Eğitim Bakanlığı'nın politika ve uygulamalarını öğretmenlerin mesleki gelişimine "kesinlikle katkıda bulunmadığı" gösteriliyor.

Bu veriler ışığında, Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik politika ve uygulamalarını gözden geçirmesi ve iyileştirmesi gerektiği sonucuna varılabileceği de ifade edildi.

Öğretmenler, yüzde 96 oy ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın yasal hakları ve mesleki özerkliği konusunda yeterli desteği sağlamadığını düşünüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı ile öğretmenler arasındaki iletişim ve diyalog süreçlerine dair elde edilen verilere göre, öğretmenlerin büyük bir kısmının bu süreçleri etkisiz bulduğunu gösteriyor.

Özellikle, yüzde 80,5'lik bir çoğunluk iletişim süreçlerini "etkisiz" veya "çok etkisiz" olarak değerlendirirken, yalnızca yüzde 2,5'lik bir kesim bu süreçleri "etkili" veya "çok etkili" bulduğu, ortaya çıkan veriler arasında yer alıyor.

Öğretmenlerin çok büyük çoğunluğunun (yüzde 89) Milli Eğitim Bakanlığı'nın tutumunun mesleki motivasyonlarını olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor.

Yalnızca yüzde 2'lik bir kesimin Eğitim Bakanlığı'nın tutumunun motivasyonlarını olumlu yönde etkilediğini belirtmesi, bakanlığın olumlu etkiler yaratma konusunda ciddi eksiklikleri olduğu sonuçları orataya çıktı.

Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu Eğitim Bakanlığı'nın çalışma koşullarını iyileştirmek için yeterli çaba göstermediğine inandığını ortaya koyan veri sonuçlarında, sadece yüzde 1'lik bir kesimin bakanlığın çabalarını tamamen desteklediğini, bununla birlikte, kısmen veya kesinlikle katılmayanların toplamı ise yüzde 87 olarak açıklandı.

Eğitim Bakanlığı'nın denetleme süreçlerinin öğretmenlerin profesyonel gelişimine katkı sağladığına dair ciddi şüpheler olduğu gösterilen veri sonuçlarında, özellikle, yüzde 59'luk bir çoğunluk bu süreçlerin profesyonel gelişimlerine hiçbir şekilde katkı sağlamadığını düşünerek "kesinlikle katılmıyorum" cevabını verdi.

Bu veriler, Eğitim Bakanlığı'nın denetleme süreçlerini öğretmenlerin profesyonel gelişimini destekleyecek şekilde yeniden tasarlaması gerektiğini vurguluyor.

Öğretmenlerin yüzde 48’i, Eğitim Bakanlığı'nın denetleme süreçlerini daha çok cezalandırma amacıyla yürüttüğünü hissediyor.

"Kısmen" yanıtını veren yüzde 34'lük kesim, denetleme süreçlerinin bazen cezalandırıcı bir yaklaşım içerdiğini, ancak her zaman böyle olmadığını düşündüğünü gösteriyor.

Öğretmenlerin yüzde 71’lik bir kısmı ise, Eğitim Bakanlığı'nın denetleme süreçlerinin eğitim-öğretimi iyileştirme ve öğretmenlere gelişim fırsatları sunma konusunda yetersiz olduğunu düşünüyor.

Eğitim Bakanlığı'nın denetleme süreçlerinde bir hata arayışı içinde olduğunu düşünen öğretmenlerin oranı veri sonuçlarına göre beklenilenin oldukça üzerinde. Toplamda, öğretmenlerin yüzde 73'ü bu süreçlerin hata odaklı olduğuna inanıyor.

Öğretmenlerin yüzde 90,3’lük bir bölümü ise, Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenler üzerinde demokratik olmayan baskılar uygulandığını düşünüyor.

Son iki yıl içinde öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu, veri sonuçları kapsamında da yüzde 84’lük bir bölümü olarak görülen kısım, ifade özgürlüklerinin kısıtlandığını hissediyor.

Öğretmenlerin yüzde 84 oy birliği ile, hizmet içi eğitim programlarının öğretmenlerin mesleki gelişimi için değil, daha çok bir cezalandırıcı yöntem olarak kullanılmak istendiğini algılyor.

Öğretmenlerin önemli bir kısmı (yüzde 69) Eğitim Bakanlığı'nın öğretmenlere tanınan yasal izinleri verme konusundaki tutumunu adil ve yeterli bulmuyor.

Veriler doğrultusunda, öğretmenler arasında ‘öğretmenin ödüllendirilmesi’ maddesi ve benzeri teşvik edici yasal hakların uygulanması büyük ölçüde yetersiz bulunduğu gösteriliyor.Toplamda yüzde 91’lik bir çoğunluk öğretmenlerin teşvik edici yasal hakların uygulanmasından memnun olmadığını ortaya koydu.

Öğretmenlerin yüzde 68’i, Eğitim Bakanlığı'nın disiplin cezalarını uygulama konusundaki tutumunu adaletsiz ve gereksiz buluyor.

Veri sonuçları, cezaların mesleki ortam üzerinde olumsuz bir etki yarattığını düşündüğünü gösteriyor ve öğretmenler arasında bu tür cezaların uygulanmasına yönelik genel bir memnuniyetsizliğin olduğunu ortaya koyuyor.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Haberi Facebook'ta gör