Festival olmaktan çıkan festival ve “okullara yardım”
Geçen yıl İngiltere’de düzenlenen festivallerle ilgili makalemde aşağıdaki paragraf vardı:
1980li yıllarda düzenlemeye başladığımız festivaller TDK’nin festival tanımlarından biri olan “düzensiz toplantı, curcuna” olarak süregelip gitmektedir. 2017 yılından beri büyük kalabalıkların katıldığı curcunalar düzenlenmektedir.
2023 ve 2024 yıllarında İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi tarafından düzenlenen festivale katıldım. Geçen hafta düzenlenen festivale katılmadım, çünkü geçen yıl görmüştüm ki bu festivaller artık festival olma niteliğinden çıkmış ve açık açık politik amaçlara alet olmaya başlamıştı. Bu yıl yapılan festival bu gerçeği çok daha bariz bir şekilde gözler önüne serdi. Bu sadece benim gözlemlerim değil. Sosyal medyada festival ile ilgili yorumlara bir bakarsanız bunu anlayabilirsiniz. Festivale katılan bağımsız görüşlü kişilerle uzun uzun sohbet ettim. Birçokları gelişen durumdan hoşnutsuz, endişeli. Katılım sayısının giderek düşmesi bunun göstergesi. Ayrıca tüm medya haberlerinde festivalin içeriğinin değil de siyasetçilerin konuşmalarının öne çıkması artan endişelerimizi haklı çıkarmaktadır.
Konsey, samimi amaçlarla başlattığı bu olumlu toplumsal etkinliği maalesef siyasetçilerin partisel amaçları uğruna kullanmalarına izin vererek festivallerin ölüm fermanına imza atmış oldu.
Bu yazımda amacım uzun uzun festivalin eleştirisini yapmak değil. Konu ile bağlantılı başka bir duruma değinmek istiyorum:
Geçtiğimiz günlerde gazete başlıklarından haykıran bir haber şöyle: “Sibel Tatar’ın Girişimiyle İngiltere’deki Türk Okullarına Destek Verilecek: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın eşi Sibel Tatar’ın girişimleriyle İngiltere’deki Türk Dili ve Kültür okullarına kira, kitap, video ve tanıtım desteği sağlanacağı bildirildi.” Sibel Tatar ve Kıbrıs Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Mustafa Tümer'in okullarla uzun süreden beri yapılan görüşmeler sonucu alınmış bu karar.
İngiltere’de faaliyet gösteren Türk dili ve kültürü okullarının yıllar önce girdikleri gerileme devresinden bir türlü çıkamadıkları biliniyor. Değerli eğitimci arkadaşım Barış Uzunahmet köşe yazısında bu durumu ele alıp bazı yapıcı öneriler sundu. Londra Türk Dili ve Kültürü Okullarına yardım - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Bana göre Türk dili ve kültürü okullarının içinde bulundukları durumu yaratan en önemli etken değişime ayak uyduramamalarıdır. Açıkcası kendilerini yenilemeyi bilmemelerinden, devekuşu misali başlarını kumdan çıkaramadıklarından, dışa açılmayı beceremediklerinden (veya kasıtlı olarak bundan kaçındıklarından). Yıllarca pasif bir şekilde oturup kendi eğitim sistemleri büyük bir kaos içinde olan KKTC’den destek beklediler. KKTC Eğitim Bakanlığı gerçekten bu okullara yıllardan beri büyük destek sağlıyor. Sadece öğretmen göndererek değil, ders kitapları sağlayarak da. Ancak bu destek dünyanın en zengin ülkelerinden birinde yaşayan bizleri KKTC’ye bağımlı yaparak okullara ve genel olarak tüm toplumumuza büyük zararlar verdi. Okullar bu ülkenin olanaklarından yararlanmak için kıllarını kıpırdatmadılar. “Buna ne gerek var?” diye düşündüler. Şimdi artık İngiltere’nin olanaklar penceresi de büyük ölçüde kapandı ama yine de aranırsa olanaklar bulunabilir.
Değerli eğitimci merhum Kelami Dedezade Eğitim Konsorsiyumu Başkanı iken okulların kira sorununu gidermek için onların birleşip kuzey ve güney Londra’da okul binalarını paylaşma önerileri yapmıştı. Bu yapıcı öneri okullardan destek görmedi. Çünkü herkes okulunu kendi çocuğu olarak görmekte. “Biz” değil “ben” mentalitesi hakim çünkü.
On yıl kadar süreyle diğer toplum okullarına destek veren bir kurumda çalıştığım için diğer toplumların konuya nasıl baktıkları üzerinde bilgi ve deneyim sahibi oldum. Bu ülkeye yoğun olarak en fazla 20 yıl kadar önce gelen bir Afgan toplum okulu yıllarca kullandıkları okulla karşılıklı yardımlaşmaya dayalı çok sağlam ilişkiler geliştirdikleri için okul kirası ödemediler. Bu okul aynı zamanda çalıştığım kurum tarafından en yüksek kalite ödülünün de sahibi. İran, Polonya, Romanya, Arnavut kökenli toplumlar ve başka etnik grupların okulları da çok az bir okul kirası ödeyerek çalışmalarını sürdürmekteler. Öğrenci sayıları da oldukça yüksek. Şimdiki durumlarını fazla bilmiyorum ama eminim bizim okullardan çok daha güvenli bir konumdadırlar. Bizim okullarımız bulundukları ana akım okullarla bu tür ilişkileri sağlamaktan aciz kaldılar. Bazen de buna sıcak bakmadıklarından. Tüm çabalarıma rağmen çok az sayıda okulumuz çalıştığım kurumun olanaklarından yararlandı. Eğitim Konsorsiyumu bundan kaçındı. Bu durum ancak Nuriye Mertcan’ın Başkanlığı döneminde çok olumlu şekilde gelişti. Umarım yeni Başkan Necmi Hasanoğlu bu olumlu çalışmaların devamını sağlar.
Kısacası değerli okurlar, ben sayın Sibel Tatar, Vakıflar İdaresi ve okulların birlikte aldıkları kararların sürdürülebilir olacağına inanmıyorum. Bu, okullara yarar sağlayacağı yerde onların daha da pasifleşmelerine yol açacaktır.
Bir “devletin” kendi ülkesinde çocuklar prefabrik sınıflarda, çok zor koşullar altında eğitim görürken, eğitim sistemlerinde çok ciddi sorunlar varken, İngiltere’deki çocuklar için parasal destek sağlamanın vicdanen çok yanlış olduğunu düşünüyorum.
Gelen hafta konuya devam edeceğim.

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.