Yoğun günler ve önemli mesajlar
Yoğun bir hafta sonu geride kaldı.
Bugün itibarı ile geçen hafta yaşanan yoğunluğun yansımalarını göreceğiz.
TEKNOFEST KKTC, ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşen, KKTC Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi ve Cumhuriyet Meclisi açılış töreni.
Açılış öncesi ve sırasında yaşananlar, elbette Cuma günü yapılan genel grev ve yine Cuma akşamı binlerce insanın katıldığı eylem.
TBMM Başkanvekili, DEM Parti İstanbul Milletvekili, Türk siyasetinin önemli ve renkli ismi, Sırrı Süreyya Önder’in hayatını kaybetmesi.
Tabi bir başka önemli olay, üç yıl önce öldürülen, Halil Falyalı'nın finans müdürü Cemil Önal’ın öldürülmesi, üstelik Hollanda da koruma altında olmasına rağmen.
Cemil Önal, bir süre önce Kıbrıslı gazeteci Ayşemden Akın’a konuşmuş ve önemli iddialarda bulunmuştu.
Gazeteci Ayşemden Akın da tehdit edildiğini söyleyerek polise başvurdu.
Ayşemden önemli bir gazetecidir ve önemli bir röportaja imza attı.
İddialar kendisine değil, bir dönemin önemli tartışmalarına dair konuşan Cemil Önal’a aittir.
Ayşemden gazetecilik yapmıştır, aldığı tehditler, güvenliği açısından ciddiye alınmalıdır.
Her türlü mücadele, eylem, eleştiri, gösteri bir haktır, bunun kimseye bir zararı yok.
İsteyen, dilediği görüşe katılır, dilediği fikri seslendirebilir, bu bir özgürlük ve kimse korkmamalı.
Nasıl ki bir görüş desteklenir, yollar yürünür, karşıtlık da gayet normaldir.
Aslında kimse bardağın dolu tarafına bakmıyor, kendi doğrusunu kabul ettirmenin kavgasını veriyor, durum bu olunca da kopukluk bir daha ortak noktada buluşamayacak kadar derinleşiyor.
Türban konusu sonrası, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri merak ediliyordu.
Ve tabi ki “yeni müjdeler vereceğiz” söyleminin altında neler olduğu.
Yeni bir kriz, gerginlik bu söylemlere yansır mı, farklı beklentiler vardı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan;
"Akdeniz’in incisi, direnişin kalesi, Mehmetçik ve mücahitlerin destan yazdığı topraklardayız.
Aynı kültürü, aynı inancı ve aynı maziyi paylaştığımız Kıbrıs Türk halkıyla istikbalimizi birlikte yürütüyoruz. Ellerinden gelse Türkünü adadan kovacaklar, bunu biliyoruz.
Hayat tarzı, kılık kıyafet ve mezheplerimiz üzerinden ayrıştırma yapıldı. Kıbrıs Türkü kardeşlerimiz, oynanan oyunun farkındadır. Oynanan oyuna izin vermeyeceğiz. Adlarımız farklı olsa da söz konusu Kıbrıs davası olunca soyadımız KKTC’dir. KKTC, garantör ülke Türkiye’nin desteğiyle kazanmaya devam edecek.
Adanın gerçeklerine uygun bir çözüm gelmedikçe, bizim Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne limanlarımızı kullandırmamız mevzubahis olamaz.
Eğer çözüm olacaksa iki toplum arasında değil, egemen eşitlik ilkesiyle iki devlet arasında olacaktır.
Suyu getirdiğimiz gibi enerji sorununu da mutlaka halledeceğiz. KKTC’nin müreffeh bir yapıya kavuşması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz."
Elbette önemli mesajlar vardı.
Müjdeler hatta KKTC’nin adının bu ziyaretle değiştirileceği, bunun gündem de olduğu, nereden, nasıl böyle bir konu çıktı.
Kimse anlamadan, bir anda KKTC’nin ismi değişiyor diye tartışmalar başladı.
Gerçekten çok ilginç, bir anda gündem değişiyor, değiştiriliyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti, Rum yönetimine limanların açılmasının mümkün olmadığı açıklaması ile de adanın iki tarafında tartışılan bir başka konuya da son nokta konmuş oldu.
Evet, yine kaldık baş başa, bakalım şimdi neleri tartışıp, kendimizle kavga edeceğiz.

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.