İnce bir çizgi var

Yayın Tarihi: 08/09/25 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Sahte reçete olayında, tutuklamalar, suçlamalar ve kelepçe takılıp, takılmaması, uzun süre gündem oldu.

Girişimler yapıldı, uygulamada değişiklikler olacağı günlerce konuşuldu.

Şimdi, aynı konu, yine gündem de.

Elbette bu konuyu tekrar tekrar gündeme getirme niyetim yok.

Ama bu uygulamanın, karşılaştırmalı bir yorumunu yapmak istiyorum.

Esas konu ve amaç tabi ki güvenlik.

“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi; Özellikle 3. madde ve 5. madde kapsamında.

Her ülke, kendi ceza usul yasaları veya polisin yetkilerini düzenleyen kanunlarında, kelepçenin hangi şartlarda takılabileceğini düzenler.

Avrupa’da kelepçeli tutuklama yalnızca istisnai ve gerekli hallerde yapılabilir.”

Tutuklanan kişinin kaçma ihtimali var mı?

Tutuklanan kişi, kendine, diğer görevlilere zarar verebilir mi?

İşlendiği iddia edilen suçun niteliği.

İlk sorgulanan bunlardır.

Bu önemli ve kritik ayırım noktaları şöyle özetleniyor;

“Avrupa’da kelepçeli tutuklama, yalnızca kaçma, saldırganlık veya güvenlik riski bulunduğunda, yani zorunlu ve orantılı olduğu hallerde meşru kabul edilmektedir. Bu uygulamanın amacı kamu güvenliğini sağlamak olsa da, insan onurunun korunması ve keyfî muamelelerin önlenmesi temel ilkeler olarak öne çıkmaktadır.”

Bunların belirlenmesi de zor değildir.

Ve ince bir çizgi, kişi hak ve onuruna zarar veriliyor mu?

İşte bu en çok tartışılan konudur.

Zaman zaman ve maalesef bu çizginin aşıldığını görüyoruz.

5 Rum vatandaşının tutuklanması, bununla beraber, ülkemizin önde gelen avukatlarından Murat Metin Hakkı’nın tutuklanması ve kelepçeli şekilde mahkemeye getirilmesi.

Mutlaka ki herkes yasalar karşısında eşittir, yine bu noktada bir tartışma çıkıyor ortaya, kelepçenin gerekçesi nedir?

Her gün tanık olduğumuz olaylar var.

Çeşitlenerek artıyor, günlük yaşamı, huzuru, güvenliği, devlet otoritesini tehdit ediyor.

Onlarca insan, ülkede kaçak yaşadığı için, gözaltına alınıyor.

Bu insanlar mı suçlu, yoksa onları buraya getiren, bırakan, paralarını alan, sonra da ne arayan, ne de soranlar mı?

Peki, adam vurmak için ülkeye gelen, onları saklayan, yer bulan, besleyen, silah temin eden, adam vurmayı, cinayet işlemeyi, bir iş gibi gören.

Ve final gibi olay, ülkenin halini ortaya koyan, sözün bittiği yer, bir polis açıklaması;

“Polis basın subaylığından verilen bilgiye göre, 03.09.2025 tarihinde, saat 12.00 sıralarında, Girne Turizm Limanı’nda, kullanımındaki tır araç ile ülkeye giriş yapan C.K.(E-43), E.Ö.(E-36) ile birlikte maddi menfaat elde etmek ve kanunsuz olarak ülkeye giriş yapmasını sağlamak maksadıyla, gerekli tedbirleri almayı ihmal ederek, konu tırın dorsesi içerisine sakladıkları yurt dışında sakin erkek bir şahıs, konu tırın dorsesi içerisinde hareketsiz olarak bulunmuş ve götürüldüğü hastanede, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirmiştir.”

Para karşılığı, yasa dışı yollarla, bir insan ülkeye getirilirken, bir tır dorsesi içinde havasızlıktan hayatını kaybetmiş, onu getirenler, olayı fark edip, bir hastanenin önüne atıp kaçmaya çalışmışlar.

Ne söylenebilir, bilemiyorum, söz bitti.

Bunlar yaşanıyor, normalleşiyor ülkemizde.

Suçun orantısına göre, yapılacak her türlü uygulamaya kimsenin itirazı olmaz.

Ancak söylediğim gibi suç ve suçlunun içinde bulunduğu durumun orantısına çok önemli.

İşte ince çizgi burada ve başka amaçlar yoksa bunu belirlemek zor değil.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları