DÜŞÜNCE

Muhittin Tolga ÖZSAĞLAM
ozsaglam@kibrispostasi.com
Muhittin Tolga ÖZSAĞLAM

Cibuti’den  Kıbrıs’a !

Yayın Tarihi: 10/07/25 10:21
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Cibuti’den  Kıbrıs’a !

Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Postası TV’de Gökhan Altıner’in konuğu olmuştum ve şimdilik 12 gün süren İran-İsrail Savaşını konuşmuştuk… Konu ister istemez jeopolitik konumu itibariyle Cibuti’ye kadar gelmişti…  Uluslararası ilişkiler sisteminde son 15-20 yılda klasik anlamda jeopolitik öncelikler yükselişe geçince coğrafi konumu itibariyle Cibuti’nin de önemi bir o kadar daha arttı!

Cibuti yaklaşık 1 milyon nüfusa sahip bir ülke, ülkeyi oluşturanların çoğunluğu Somali kökenli İssa klanıyla birlikte Afarlar’dır….  Cibuti 1977 yılında bağımsızlığını kazanmasına karşın jeopolitik konumu itibariyle büyük güçlerin üs olarak kullandığı ve araç haline gelen bir ülkeye dönüşmüş durumda! Başka bir deyişle coğrafyasını ‘’pazarlayan’’ ülke durumunda!

Kızıldeniz’de önemli bir geçiş noktasında bulunan ülke, Akdeniz’den, Kızıldeniz ve Hint okyanusuna uzanan önemli bir jeopolitik konuma sahip…

Cibuti’nin bağımsızlığını takiben Fransa dünyadaki en büyük askeri üssüne bu ülkede sahip olmuştur… 2002 yılında ise Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Cibuti’de askeri üssünü kurmuştur! Fransa ve ABD’nin ardından Japonya 2009 yılında, Çin Halk Cumhuriyeti ise 2017’den itibaren Cibuti’de askeri üssünü kurmuştur! Japonya ve Çin Halk Cumhuriyeti özellikle ticaret yollarını özellikle Somalili korsanlara karşı güvence almak adına Cibuti’de askeri üslere sahip olmuşlardır. Fransa ve ABD ise hem ticari rotalarını güvence altına almak hem de Afrika ve Güney Asya’ya askeri anlamda ihtiyaçları tedarik etmek amacıyla üslerini etkin bir şekilde kullanmaktadırlar.

Cibuti yönetimi yabancı askeri üslerden elde ettiği gelirlerle ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin yatırımlarıyla ticari limanlarını geliştirmektedir!

Çok yönlü dış politika yaklaşımı ve farklı ülkelerin askeri üslerin Cibuti’de açılması Cibuti’ye ekonomik anlamda avantaj sağlasa da, bölgede son yıllarda ortaya çıkan gerilimlerle Cibuti de savaşan tarafların hedefi haline gelebilmektedir!

1960 yılında bağımsız olan adamızda da durum Cibuti’den pek farklı olmamıştır. Bağımsızlığa karşın adada Garanti ve İttifak Antlaşmaları çerçevesinde Birleşik Krallığın egemen üsler bölgesi oluşturulmuş, Türk ve Yunan alayları da adaya yerleşmişlerdir…

Batı kampına ait 3 devletin garantörlüğüne ve askeri varlıklarına karşın, Makarios  yönetimi Bağlantısızlar Hareketi çerçevesinde bir dış politikayı benimsemiştir….

Makarios’un politikaları Avrupa Birliği üyeliği çerçevesinde törpülense de Anastasiadis dönemine kadar etkin olmuştur diyebiliriz…. Anastasiadis’in iktidara gelmesiyle birlikte özellikle ABD ve Fransa ile kurulan askeri özel iş birliği-ortak tatbikatlar, adanın güneyinde ABD ve Fransız askeri varlığının belirmesine neden olmuştur.  Buna ek olarak Kıbrıs Cumhuriyeti İsrail’e kara sularını ve hava sahasını kullanma izni vermiş ve aynı zamanda ortak askeri tatbikatlara imza atılmıştır. Adanın kuzeyinde ise   Geçitkale (Lefkonluk) havalimanı yapılan protokol çerçevesinde askeri güvenlik amaçlar doğrultusunda Türk Barış Kuvvetleri’nin kullanımına verilmiştir…

Yazımın başında da belirttiğim üzere Cibuti’den son dönemde fazla bahsedince askeri üs konusunun salt Cibuti’ye özel olduğu algısı oluştu sanırım! Kıbrıs’ın da durumu askeri üs bağlamında-Batı kurumlarıyla iliştirilme bakımından Cibuti’den pek farklı olmuyor!

Yakın çevremizdeki diğer ülkelerde de benzer durumla karşı karşıyayız, Suriye’de ABD ve Rusya askeri üslere sahipken, Türkiye’de malumdur İncirlik üssü ABD’nin kullanımında, İzmir’deki Çiğli hava üssü ise NATO çerçevesinde bir misyona sahip…  ABD’nin Irak, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerde de askeri üsleri mevcut! Birleşik Krallık ise Kıbrıs’a ek olarak Bahreyn ve Katar’da askeri üsse sahip.  Hindistan ise Umman’da etkili bir askeri üsse sahip…

Jeopolitik önceliklerin ön plana çıktığı bir dünyada askeri güç üzerinden dünya kapitalizminde etkinliğini kurmaya veya korumaya çalışan aktörlerin güç savaşına tanık oluyoruz. Yaşanan süreçte  çok uluslu şirketler ve onların araçsallaştırdığı devletler söz konusu güç savaşına giriyorlar, kimi zaman ise devlet kapitalizmini uygulayan ülkelerin (devlet şirketleri) önderliğinde bu savaş veriliyor. ABD, Fransa, Birleşik Krallık gibi askeri ve ekonomik anlamda küresel boyutta güçlü ülkelere Çin, Hindistan ve Rusya yaptıkları ataklarla çok kutupluluk sürecini başlatıyorlar. Rusya ve Hindistan bölgesel güçten öteye yönelmeleri zor görünürken, Çin’in küresel düzeyde varlığı dikkat çekiyor !

Sonuç olarak, Cibuti’de, Kıbrıs’ta ve yakın çevremizdeki durumu küresel gelişmelere bakarak okumak gerekiyor. Farklı güç odaklarının çok kutuplu sistem içerisindeki mücadelelerini iyi analiz etmekte yarar var…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.