Milli Kuruluşlar'dan ortak açıklama: KKTC'nin tanınması siyasetinden geri dönülemez

TMT Mücahitler Derneği, Kıbrıs Türk Barış Harekâtı Gaziler Derneği ve diğer beş millî kuruluş, yarın New York’ta yapılacak gayriresmî 5+1 Kıbrıs Konferansı öncesinde ortak açıklama yayımlayarak, iki devletli çözüm, egemen eşitliğin tescili ve KKTC’nin tanınması siyasetinden vazgeçilmeyeceğinin net şekilde muhataplara iletilmesi gerektiğini belirtti. Açıklamada, Rum yönetiminin tek taraflı adımları eleştirilirken, KKTC’nin tanınmasına yönelik yeni bir dış politika çağrısı yapıldı.

TMT Mücahitler Derneği, Kıbrıs Türk Barış Harekâtı Gaziler Derneği, Erenköy Mücahitler Derneği, Mücahit Komutanları Derneği, Sönmezliler Ocağı ile Milli Mücadele Vakfı tarafından yapılan ortak açıklamada, yarın New York’ta yapılacak gayriresmî 5+1 Kıbrıs Konferansı’nda “iki devletli çözüm”, “egemen eşitliğimizin tescil edilmesi” ve “KKTC’nin uluslararası alanda tanınması” siyasetinden asla geri dönülmeyeceğinin tüm muhataplara net olarak ifade edilmesi çağrısında bulunuldu.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren millî dernek ve kuruluşlar, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50’nci yıl dönümü olan geçen yılki açıklamalarından sonra yaşanan gelişmeler ışığında, Barış Harekâtı’nın bu yılki 51’inci yıl dönümü ve New York’ta yapılacak 5+1 gayriresmî Kıbrıs toplantısı öncesinde görüşlerini, saptamalarını ve kararlarını paylaştı.
MİLLİ KURULUŞLAR: BARIŞ HAREKÂTI VE ÖNEMİ
TMT Mücahitler Derneği, Kıbrıs Türk Barış Harekâtı Gaziler Derneği, Erenköy Mücahitler Derneği, Mücahit Komutanları Derneği, Sönmezliler Ocağı ve Milli Mücadele Vakfı, 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı’nın 51. yıldönümü dolayısıyla yaptıkları ortak açıklamada, harekâtın Kıbrıs Türk halkı için bir varoluş ve özgürlük dönüm noktası olduğunu vurguladı.
Kuruluşlar, Kıbrıs Türklerinin 1878’de adanın Osmanlı yönetiminden çıkmasından itibaren 1974 Barış Harekâtı’na kadar geçen sürede destansı bir direniş ortaya koyduğunu belirtti. Açıklamada, 1950-1974 yılları arasında İngiliz ve Rum yönetimlerinin baskılarına, saldırılarına ve haksız uygulamalarına karşı birlik içinde mücadele eden Kıbrıs Türk halkının, vatanı, özgürlüğü ve güvenliği uğruna gereken her şeyi yaptığı vurgulandı.
Anavatan Türkiye’nin desteğiyle verilen bu mücadelenin, Girit ve Rodos başta olmak üzere diğer Ege ve Akdeniz adalarında yaşananların Kıbrıs’ta tekrarlanmasına izin vermediği belirtilerek, Kıbrıs’ın Helen hegemonyasına girmesinin önüne geçildiği ifade edildi.
Barış Harekâtı’nın, 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta gerçekleştirilen Yunan darbesine ve bir Helen devleti ilan edilmesine karşı meşru bir müdahale olduğu kaydedilen açıklamada, bu müdahalenin Kıbrıs Türk halkına özgürlük getirdiği ve güvenli bir geleceğin kapılarını araladığı belirtildi.
Milli kuruluşlar, 20 Temmuz’un Kıbrıs Türkü için “hayata dönüş” ve “karanlıktan aydınlığa geçiş” anlamı taşıdığını vurgulayarak, “Bizlerin özgürlüğü için mücadele eden Mehmetçik ve mücahitlerimize ebediyen müteşekkiriz. Millî davamız uğruna canlarını veren tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi ve hayatta olanları minnet ve şükranla anıyoruz” ifadelerini kullandı.
7 kuruluşun ortak açıklamasında mevcut durum şu şekilde değerlendirildi:
-
"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye’nin ortaya koyduğu net tavra rağmen, Rum tarafı ve onun destekçileri, 1974 öncesine dönüşü sağlamak için bildik “federasyon görüşmelerine Crans-Montana’da kalınan yerden devam edilsin” politikalarını sürdürüyor.
-
BM Genel Sekreteri, 16-17 Temmuz'da New York’taki BM merkezinde yapılacak gayriresmî 5+1 konferansı hazırlıkları çerçevesinde, iki tarafı birbirine yaklaştıracak sözde iş birliği konularını taraflarla ele almak için, 2 Mayıs 2025'te Maria Holguin’i ikinci kez “kişisel temsilcisi” olarak atadı.
-
Holguin, adaya gelerek iki tarafın liderleriyle, ardından da Türkiye’nin yanı sıra federasyonu savunan Yunanistan, İngiltere, Fransa dışişleri bakanları, federasyoncu AB Konseyi Başkanı Antonio Costa ve AB Kıbrıs Özel Temsilcisi Johannes Hahn ile 5+1 konferansından olumlu sonuçlar çıkması için görüşmeler yaptı.
-
AB ise, Avrupa Komisyonu'nun Uyum ve Reformlardan sorumlu eski üyesi ve başkan yardımcısı Johannes Hahn'ı, tek yanlı olarak AB Kıbrıs Özel Temsilcisi olarak atadı. Bu, Rum-Yunan ikilisinin talebiydi. Türkiye ve KKTC, AB’nin tarafsız olamayacağı gerekçesiyle bu atamaya karşı çıktı ve Hahn’ı dikkate almadı. Hahn, adaya gelerek Rum yönetimi başkanı ile görüştü ve destek açıklaması yaptı. Ayrıca BM Genel Sekreteri'nin kişisel temsilcisi Holguin ile 5+1 konferansını görüştü. Türk tarafı, bu tek yanlı ve taraflı atamaya tepki olarak Hahn ile görüşmeyi kabul etmedi.
-
Adada 2 üssü bulunan İngiltere Başbakanı Keir Starmer, 9 Aralık 2024'te ilk kez adaya gelerek Rum yönetimi başkanı Hristodulidis ile ikili bir görüşme yaptı. Bu, son 9 ayda yaptıkları 3. görüşmeydi ve son 50 yılda ilk kez bir İngiliz başbakanı ikili görüşme için adaya gelmişti. Ancak Starmer, KKTC’ye geçip KKTC yetkilileriyle görüşmeyi gereksiz gördü. Bununla da yetinmeyen İngiltere, Rum yönetimi ile bir Genel Güvenlik Anlaşması imzalamaya hazırlanıyor. İngiltere, hâlen Rum yönetimi ile savunma, güvenlik ve diğer alanlarda iş birliğini içeren bir de Kıbrıs Memorandumu imzalamış bulunuyor.
-
İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de, 5+1 konferansı öncesinde, 4 Temmuz'da adaya gelerek Rum yönetimi başkanı ve “Kıbrıs Cumhuriyeti” dışişleri bakanı ile görüştü. İngiltere, BM Güvenlik Konseyi'nde Kıbrıs konusuna yön veren, BM Kıbrıs kararlarını kaleme alan (pen holder), Annan Planı’nı hazırlayan, adadaki 3 garantör devletten biri olan ve 16-17 Temmuz'da yapılacak 5+1 konferansına katılacak olan bir ülkedir. Ancak Dışişleri Bakanı da, başbakanı gibi, KKTC’ye geçmedi ve KKTC Cumhurbaşkanı ya da Dışişleri Bakanı ile görüşmeye gerek duymadı.
-
Rum yönetimi, Ocak 2026'dan itibaren 6 ay süreyle AB Konseyi dönem başkanlığını üstlenecek. İngiltere, bu dönemde, bir süre önce AB ile imzaladığı Stratejik Ortaklık Anlaşması’nı, AB dönem başkanı olacak Rum yönetiminin desteğiyle daha da güçlendirmek istiyor.
-
Rum yönetimi, 6 aylık dönem başkanlığı sırasında adanın güneyinde yapılacak çeşitli AB toplantılarına katılmak üzere, yalnızca güneydeki havaalanlarından gelmek şartıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da güneye davet edebileceğini ve AB’ye yakınlaşmış bir Türkiye’yi tercih ettiklerini açıkladı. Yunanistan da benzer açıklamalar yapıyor. Bu çerçevede, AB dönem başkanı olarak, 23 Nisan 2026’da AB üyesi 27 ülke ile Körfez ülkeleri, Mısır, Ürdün, Hindistan (büyük olasılıkla ABD, İngiltere, Suriye, Lübnan ve İsrail de katılacak) katılımıyla bir uluslararası toplantı düzenleneceği açıklandı. Bu toplantının amacı, bölge ülkeleri ile AB’yi yakınlaştırmak, iş birliğini güçlendirmek, kendisini odak yapmak, yeni ittifaklar kurmak; Türkiye ve KKTC’yi ise tecrit etmektir.
-
Bu yılın Ekim ayında, Kıbrıs konusunda ortaya konulan iki devletli çözüm siyasetinin devam edip etmeyeceği açısından son derece önemli olan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.
-
Rum tarafı, hâlen Kıbrıs Türk ekonomisini çökertmek amacıyla emlak sektörümüze yönelik saldırılarını sürdürmektedir.
-
KKTC Cumhurbaşkanı ve bakanları, Türk Devletleri Teşkilatı ile Ekonomik İşbirliği Örgütü toplantılarına düzenli olarak katılmakta; bu da Kıbrıs Türk halkına gelecek adına önemli ipuçları ve moral vermektedir"
MİLLİ KURULUŞLAR'IN ALDIĞI KARARLAR
Bütün bu gelişmeler ışığında Milli Kuruluşlar, aldıkları kararları da paylaştı.
Milli Kuruluşlar alınan kararları şu şekilde listeledi:
-
"16-17 Temmuz'da New York’ta yapılacak olan 3. gayriresmî 5+1 konferansında, iki devletli çözüm, egemen eşitliğimizin tescil edilmesi ve KKTC’nin uluslararası alanda tanınması siyasetinden asla geri dönülmeyeceği tüm muhataplara net olarak ifade edilmelidir.
-
Bu konferansın gayriresmî son konferans olacağı ve Türk tarafının belirttikleri kabul edilmediği takdirde, bundan böyle gayriresmî de olsa başka bir konferans yapılmasına onay verilmeyeceği açıklıkla ortaya konmalıdır.
-
Rum yönetiminin, KKTC ekonomisini çökertmek amacıyla başlattığı tutuklamalara ve silahsız saldırılara son vermemesi halinde en sert karşı önlemlerin alınacağı kararlılıkla ortaya konmalıdır. Bu bağlamda, ivedilikle Rum kesimini caydırıcı bir eylem planı hazırlanmalı ve bu plan cesaretle uygulanmalıdır.
-
Hâlen sürdürülmekte olan politikaya son verilmeli, tamamen KKTC’nin tanınmasına ve ekonomik güçlenmesine yönelik bir politika izlenmelidir.
-
Türk Devletleri Teşkilatı ile Ekonomik İşbirliği Örgütü üyelerine yönelik diplomatik çabalar ciddi şekilde artırılmalıdır.
-
Bizlere verilen sözler tutulmalı; KKTC Meclisi, federasyonun artık bir çözüm şekli olamayacağı ve KKTC’nin tanınması gerektiğine dair bir kararı ivedilikle almalı ve kamuoyuna açıklamalıdır.
-
“Top çevirme” politikasına son verilmeli, Kıbrıs Türk halkı ile egemen devletini uluslararası alanda hak ettiği yere taşıyacak politikalar izlenmelidir.
-
Rum tarafının, KKTC emlak sektörünü çökertmek için attığı adımları boşa çıkaracak önlemler alınmalı; Güney Kıbrıs’taki Türk mallarına sahip çıkılırken, KKTC toprakları içerisinde emlak yatırımı yapacak olanlara ve malı bulunanlara gerekli güvence sağlanmalıdır.
-
KKTC Cumhurbaşkanı ile Cumhurbaşkanı adayı olacak olanlar, en önemli görevlerinin bağımsız ve egemen devletimizi korumak olduğunun bilinciyle hareket etmeli; bunun dışındaki söylemleri bir kenara bırakmayı görev bilmelidir.
-
Türkiye ile KKTC arasında her alanda bağlar daha da ileri taşınmalı, bir an önce Türkiye ile KKTC arasında enterkonnekte elektrik enerjisi bağlantısı kurulmalıdır.
-
Türkiye ile KKTC yetkilileri, KKTC devletinin ekonomik olarak güçlenmesi ve altyapı eksikliklerinin giderilmesi için alınması gereken tedbirleri ivedilikle almalı; devletin zafiyet yaşamasının mutlaka önüne geçilmelidir.
-
Türkiye’nin etkin ve fiilî garantörlüğünün, Kıbrıs Türkü’nün can ve mal güvenliğini sağlamaya devam etmesi; Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili tarihî hak ve hukukuna asla halel gelmemesi kırmızı çizgimizdir. Hiç kimse bizlerden bu konularda en küçük bir geri adım beklememelidir.
-
Maraş, KKTC toprağıdır ve bir an önce, gerekmesi hâlinde Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası ile diğer yasalarda değişiklikler yapılarak hak sahiplerine hakları verilmeli, bölge yaşayan bir kente dönüştürülmelidir.
-
Eşdeğer Mal Komisyonu bir an önce çalışır hâle getirilmeli, vatandaşların mağduriyetleri giderilmelidir"
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.