Evkafın su, pardon bina meselesi
Londra’da Vakıflar İdaresinin kırmızı lambalı evleri ile ünlü Soho bölgesinde bir binası vardır. Bu bina Londra’ya 50li yıllarda Kıbrıs’tan göç edenler için çok önemli bir buluşma merkezi idi.
Avrupanın ilk toplum kuruluşu “Kıbrıs Türk Cemiyeti”nin yönetiminde ilk göçmen topluluklarına çok hizmetler sağlandı o binada.
Binayı kim aldı, nasıl aldı konularına girmeyeceğim. Vurgulamak istediğim, bu bina yüzünden Londra’da yaşayan Kıbrıs Türk toplumunun yıllarca birbirine düşürüldüğüdür. Gerçi burada yaşayan toplumun birbiri ile kavga etmeleri için başka nedene ihtiyacı yoktur. İncir çekirdeğini doldurmayan şeyler için neden yaratabilir bizimkiler. Bireylerin egolarını tatmin uğraşları bunların başında gelir.
“Kıbrıs Vakıflar İdaresi, Kıbrıs Türk halkının eğitim, sosyal, kültürel ve dini ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla KKTC Anayasası, Ahkamül Evkaf hükümleri, 73/1991 sayılı Vakıflar Örgütü ve Din İşleri İdaresi Yasası kapsamında faaliyet yürütmektedir. Bu değerlendirmeyle bahse konu binadaki ticari işletmelerden elde edilen kira gelirlerinin günümüzün ekonomik gerçekleriyle uyumlu bir hale getirilmesinin yanı sıra, binanın İngiltere'de yaşayan Türk toplumunun ortak milli menfaatleri için daha etkin şekilde kullanılabilmesini teminen İdaremiz tarafından çalışmalara başlanmış ve bu amaçla Londra'da mahallinde incelemelerde bulunulmuş, gerekli hukuki ve idari çalışmalara başlanmıştır”.
Yukaradıki sözler 2013 yılında Londra ziyareti esnasında zamanın Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Mustafa Kaymakamzade’nin basına verdiği yanıtı aktarıyor.
Neyse, 9 yıldan sonra bina konusunda önemli gelişmeler yaşanıyor şu an. Bunlar esasında bana göre gelişmeden çok geçmişte yaşanan olumsuzlukların yeniden hortlayacağının habercisidir. Nitekim kavgalar başladı bile.
KKTC hükümetleri yıllardan beri İngiltere’de yaşayan Kıbrıslıtürkleri İngiliz kolonyal ustalarından öğrendikleri şekilde yönetebilmek için bölmektedirler. Çünkü güçlü bir diaspora onlar için iyi olmaz. Tabii bizim buradakiler arasında da bölünmeye meyilli birçok ego düşkünleri vardır.
Londra’nın merkezinde bulunan bu bina son zamanlarda baştan aşağıya restore edilmiş ve hizmete açık duruma getirilmiştir. Bu işlerin masrafı 400 bin Sterlin olarak veriliyor. Şimdiki Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Profesör Dr. İbrahim Benter, geçen gün bu müjdeyi vererek şöyle bir açıklama yaptı:
“D’Arblay Street binasının yeniden Britanya Kıbrıs Türk toplumuna hizmete hazır olmasından büyük mutluluk duyuyoruz. Planlarımız pandemi yüzünden gecikti ama şimdi biri hariç tüm katları kiraladık. Masraflar düştükten sonra kira geliri, Londra ve dışındaki toplumu desteklemek için kullanılacak”.
Şimdiki iktidar ve Cumhurbaşkanı tarafından şımartılan “Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi”, İngiltere’de yaşayan tüm Kıbrıslıtürkleri temsil ettikleri saçma idddiası ile ısrarla binadan sağlanacak gelirin aslan payını kendileri alma mücadelesi veriyor yıllardır. Binanın kiralanması yüzünden çok kızgınlar. Gelebilseydi Cumhurbaşkanı Tatar’a şikayet edeceklerdi.
Sayın Benter’den veya diğer yetkililerden öğrenmek istediğim şudur: Bu binadan sağlanacak gelir neden ısrarla İngiltere’de yaşayan Kıbrıslıtürklerin kullanımına ayrılıyor?
Dünyanın en zengin ülkelerinden birinde yaşayan bizlerin neden böyle bir beklentileri vardır?
Kıbrıslıtürk sivil toplum örgütleri bu şekilde bir bağımlılığa alıştırılmışlardır yıllarca. Diğer toplumların İngiliz hükümetinden, yerel belediyelerden, kamu kuruluşlarından sağladıkları fonları alma uğraşı hiç yapmıyorlar. Bunu başarabilen çok iyi derneklerimiz var tabii ki.
KKTC’de o kadar ihtiyaç varken niye sırf mülk burada olduğu için bu ülkede yaşayan tembelleştirilmiş toplum kuruluşlarına bahşediliyor? Örneğin bu gelir neden KKTC’deki bakım evleri, okullar, çocuk yurtları için kullanılmıyor?
İngiltere’de yaşayan topluma da bir sorum olacak:
KKTC’de o kadar çok ihtiyaçlı kişiler varken Evkaf malından sağlanacak geliri kullanmayı vijdanınız nasıl kaldırabilir?
Vakıflar yasasına göre binadan sağlanacak gelirin İngiltere Kıbrıslıtürkleri tarafından kullanılması gerekiyorsa o zaman önerim şu:
-Topluma hizmet veren kurumlardan kararlaştırılan kriterlere uygun başvuru yapmaları istensin.
-Başvurdukları fonları ne için ve nasıl kullanacaklarına dair projeler sunmaları istensin.
-Başvuru tüm kuruluşlara açık olsun.
-Bağımsız kişilerden oluşan bir komite tarafından hangi projeler uygun görülürse fonlar bu projelere dağıtılsın.
-Projelerin denetimi için bir mekanizma devreye sokulsun ve kuruluşlardan projelerinin gidişatı üzerine düzenli rapor vermeleri istensin.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.