Kültürel zenginlik ve kültürel asimilasyon
Göçmenlik. Ülkelerini çeşitli nedenlerle terk edip başka ülkelere yerleşenlere göçmen denir. “Göçmen” kelimesinin en basit tanımı. Nedir bu çeşitli etkenler? Savaş, ekonomik güçlükler, iltica, kolonizasyon, vs., vs.
Göçmenlik bulunduğunuz ülkenin vatandaşlığını aldığınız an sona erer veya sona ermesi gerekir. Çünkü bir ülkenin vatandaşı olmak o ülkede doğanlarla aynı haklara sahip olmak demektir. Ancak ırkçılık, yabancı fobisi ve göçmenlerin gurbet duyguları bulundukları ülkede ne kadar uzun yaşarlarsa yaşasınlar onların o ülkeye ait hissetmelerinin, o ülkeye tam anlamıyla entegre olmalarının önünde engel teşkil eder.
Entegrasyon sözcüğünden benim anladığım şu; bulunduğunuz ülkeye uyum sağlama, yaşamın sağladığı olanaklardan mümkün olduğunca yararlanma, ama aynı zamanda yaşama olumlu katkılarda bulunma.
Hiç kimse doğup büyüdüğü ülkeleri sebepsiz yere terk etmek istemez. Biz Kıbrıslılar İngiliz sömürgeciliğinin nedeni olarak dünyanın çeşitli yerlerine dağıldık. Eskiler hala İngiliz döneminden hayranlıkla bahsederler. Geçen haftaki yazımda Başaran Düzgün’ün gerçek yaşam öykülerini yansıtan “Öksüz Atlar Ülkesinde” romanından ve Lawrence Durrell’in “Kıbrıs’ın Acı Limonları” kitabından İngilizlerin adamızı ne kadar yoksul bırakıp terk ettiğini anlatmıştım.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomilerini düzeltmek için Batı ülkeleri eski müstemlekelerinden göçmen davet etmişlerdi. “Anavatanları” olarak addettikleri Birleşik Krallık’a özellikle Karayip adalarından gelen göçmenler korkunç bir ırkçılıkla karşılaştılar. Kiralık ev aramak için gezenler evlerin kapılarında “No Blacks, No Irish, No Dogs” levhaları ile karşılaştılar (Siyahlara, İrlandalılara ve köpekli ailelere ev kiralanmaz).
Göçmenler de yerli halklar gibi bulundukları ülkelerin yasalarına örf ve adetlerine, kurallarına uymak zorundadırlar. Yıllar önce konu üzerinde yazdığım bir yazıda göçmenlerin hoşgörü sınırlarını zorlayan bazı davranışlarından örnekler vermiştim. Bunlardan bazıları şunlardı:
“İngiltere’nin Galler bölgesinde bir Hindu ibadethanesinde Shambo isimli bir boğa barındırılıyor. Bu hayvancağızın verem hastalığına yakalandığı saptanmış. Tarım Bakanlığı yetkilileri onun öldürülmesi gerektiğine, çünkü hastalığın insan ve diğer hayvanların sağlığını tehdit edici nitelikte olduğuna karar vermiş. Ama gel gelelim Hindu “toplum liderleri” boğaları dinleri icabı kutsal saydıkları için buna katiyetle izin vermek istemiyor ve tüm Hindu toplumunu Shambonun etrafında bir zincir oluşturmaya ve böylelikle hayvanın götürülmesini önlemeye davet ediyorlar!”
“İskoçya’da kurulan özerk parlamentoya bir Hindu delege seçilmiş. Bu delege yemin törenine kendi kültürüne has giysilerle gitmiş. Buna diyecek bir şeyim yok, ama yemini de kendi dili olan Urdu dili ile yapmasına ne demeli?!”
***
Şalgam, Adana kebabı ve künefe
Kıbrıs’ın kuzeyinde yukarıda verdiğim “göçmenler” örneğine zıt bir durum görüyoruz. Göçmenler gittikleri ülkelerde azınlıktırlar. Dünyada bazı istisnalar var. Kuzey Kıbrıs bu istisnalardan biri. 1974 yılındaki Türkiye’nin askeri müdahalesini takiben o ülkeden Kuzey Kıbrıs’taki demografiyi değiştirmek için aktarılan nüfus bölgede yaşayan Kıbrıslı Türk nüfusunu çoktan aşmıştır. Artık kültürel zenginlik, çok kültürlülük gibi kavramları Kıbrıs’ın kuzeyi için söylemek gülünç olmaya başlamıştır. Artık o topraklarda, işgal şartları altında yaşayan ve sayıları giderek azalan Kıbrıslı Türklerin kültürlerinin korkunç bir asimilasyon, yok olmakla karşı karşıya kaldığını haykırmak ve buna karşı direnmek gerekir.
Geçtiğimiz hafta Pergama’da yapılan “Şalgam, Adana Kebabı ve Künefe Festivali”ni bizim İngiltere’de yaptığımız yıllık Kıbrıs Türk kültür, sanat festivalleri ile karıştırmamak gerekir. Biz gençlerimizi kendi Kıbrıslı kültürümüzü tanımalarına, kültürümüze sahip çıkmalarına teşvik etmek amacıyla düzenliyoruz bu festivalleri. Pergama’daki festival bir kültürü tanıtmak, yaşatmak için düzenlenen bir etkinlik değil, ancak çoğunluk kültürün azınlığa itilen yerli kültür üzerindeki hakimiyetini, üstünlüğünü pekiştirme göstergesidir. Unutulmasın. Politik baskılar, yaşamın her alanına yapılan müdahaleler kadar kültür asimilasyonu da önemlidir. Hatta bu en sinsi bir yöntemdir.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.