Kalpsiz Serseri
Korkuyordu hem de çok korkmuştu. Yaşamın ona tekrar tokat atmasından öyle çok korkuyordu ki sığındığı yer kalbinin en derinliklerinde ki yalnızlık olmuştu. Duygularını açmak ona işgence gibi gelmişti. Sırf bu yüzden backup'ları arasında bir hayat yaşamıyı tercih etti. Mutlu olduğunu sanıp bir o kadar da mutsuz , kalabalık ama bir o kadar da yalnızdı. Aslında istediği sevmek ve sevilmekti. Ama yok olmuştu çaresizliğin içinde. Kendine yeni bir arkadaş edindi o da onun seçtiği bir sürü kadının içindeki yalnızlığı oldu. Kadınlar onu yok etmişti. Git gelleri onun normali oldu. Kadınlardan biri gidiyor, biri geliyordu. Şeytan tüyü var derler ya aslında güçlü bir aurası vardı.Tükenmişti. Çaresizliğini göz bebekleri anlatıyordu. Fakat bu dengesizliğin için de dengesini kaybettiği için saklanmayı seçti. Hayatında bu kadar kadının olması onun normali olmuştu. Tükendi, yok oldu. En acısı da onu biliyor olmaktı. Geçmiş yoktu , gelecek yok. Şu anın içinde yanan bir anka kuşu var. Yanıp yanıp küllerinden tekrar doğuyordu. Tutku hafif olduğunda eğlencelidir ama takıntılı olursa hastalıktır. Arzu ise izin verirsen seni canlı canlı yer. Hangisinin arasında kalmıştı. Böylesine korku bilinçaltında onu kendine hapsetti. Açılamıyordu. Açılırsa tekrar incinmekten korkuyordu. Hisleri ile tekrar oynanılmasından korktuğu için aşkı yaşıyamıyordu.Korku onu içine aldı ve bilinçaltında varlığını yok etti. Kendi kendinin karmasını yaratıyordu. Kimseye güvenmiyordu . İçine girdiğinde mutlu olduğu kadına da güvenmiyordu. Oyun içinde oyunlar oynayıp , yeni taktikler geliştiriyor, stratejik oyunların içinde kendini bulmaya çalışıyordu. En büyük yalanı ise kendine söylüyordu. Utanıyorum diye sığındığı şey aslında en büyük korkusuydu. Kendi bu duyguyu büyüttü ve besledi. Aslında ilacı da zehride kendindeydi. Ama o zoru seçmeyi sevdi. O duyguya öylesine tuttundu ki yaşaması gereken şeyleri bile erteledi. Kalpsiz değildi, sadece kalbi korku doluydu. Sevginin yerine korkuyu koymuştu ve bu frekansın içinde esas varoluşunu , yapacaklarını unuttu. Boşvermişlik mottosu olmuş, kendine söylediği yalanları ise aslı olmuştu. Yardımları reddediyordu. Rüzgar nasıl eserse oraya doğru yol almıştı. Tozlu kalbinden kalan şüphe, korku ve güvensizlikler onu alt etmiş ve savunmasız bırakmıştı. Dünya umrumda değil tarzı olsada içindeki fırtınalar o kadar güçlü ki sesi bile duyuluyordu. Seni de , hayatı da sallamıyorum modunun altında ise küçük bir çocuğun korkusu gibi büyük bir duygu ile başetmeye çalışıyordu. Duygularını söylemek onun için bir zayıflıktı. Kadınlara karşı olan bu güvensizliği ve öfkesi onu duygusal bir girdabın içine sürüklüyordu. O yüzden suskunlukların içinde kalıyor ve sürekli bahanelerin arasında gidip geliyordu. Korkusu ona sus derken bir yandan kalbinin en derinliklerindeki özü ise artık beni yukarıya taşı ve sevginle büyüt diyordu. Durdu ve orada kaldı. O anda ne yapacağını bilemeden düşüncelerine kendini teslim etti.Bu teslim oluş kendinin hem başlangıcı hem de sonu oldu. Sevme ve sevilmeye kendini açtığında iyileşecekti ama bunu yapabilecekmiydi orası belirsizdi.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.