"Kalite" bir yaşam şeklidir

Yayın Tarihi: 21/08/24 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Herkesin bir amacı, bir çabası, uğraşı var.

Elde olanlardan, daha iyisine ulaşmak için, daha iyi yaşam şartları, imkânlar, olanaklar, hep daha iyiye gitmek için.

Hedef, uğraş, çaba, kişisel başlar ve toplumsal olarak devam eder.

En önemli konu, amaçtır, hedeftir, bunlar olmazsa olmazlardır.

Kişisel amaçların sınırı yok, istendikçe, elde edildikçe artar, sonu gelmez.

Akıl, mantık, tanımaz, öyle bir döngü ki, sonu yok, hep daha fazlası istenir.

En sonunda da, gözleri karartırcasına, amaç, araç olur.

Toplumsal hedefler, amaçlar, istekler, ortaktır, tektir, ya da öyle olmalıdır.

Belki de toplumsal olarak en büyük zaafımız, eksikliğimiz budur.

Ortak kaygılarda, acılarda birleşmek, ortak çıkarlarda bir araya gelememek.

Sonrasında ayrışmak, bölünmek, kutuplaşmak.

Bunların da kişisel çıkarların çatışmasıyla bağlantılı olduğunu düşünüyorum.

Gelinen nokta da, aynı amaçla bir çatı altında birleşmiş insanların bile kişisel çıkar noktasında, şiddetle ayrı düştüğünü görüyoruz.

Doğruluğuyla ilgili iddiam yok, sadece bir düşüncemi paylaştım.

Siyasi görüşü, dünyaya bakış açısı, dini, dili, ırkı fark etmeksizin ortak hedefler ve amaçlar, ne kadar çoğalırsa o kadar birlikte hareket olur.

Yaşadığımız hayat, bir şekilde akıp gidiyor ve yaşam için ilk olarak kaliteye ihtiyacımız var.

Sırf olsun diye değil, en iyisini yapmak, en iyiye ulaşmak, en kaliteliyi elde etmek.

Hem de hiç olmadığı kadar, günden güne uzaklaşan bir hedef olsa da, kaliteli bir yaşam hem hakkımız, hem de en büyük eksiğimiz.

Kaliteli seçimler, ya da kalite için seçimler yapmadıkça, bu hedefe ulaşmak mümkün mü?

Ne yazık ki kalite hiçbir alanda aranmıyor, kaliteli hizmet, kaliteli kamusal imkân, kaliteli yönetim kadroları, hepsinden uzaklaşıldıkça uzaklaşılıyor.

Ve artık kalitenin hiçbir önemi yok, yarışmanın, teamüllerin, saygının, kabullenmenin, hayatımızdaki yeri küçüldükçe küçülüyor.

Umursanmıyor, kalitesizlik normalleşti, normalleştirildi, yerini çıkarlar uğruna susmak, kalitesizliği savunmak ve kabullenmek kaldı.

Kıbrıs Türk toplumunun geneli olmasa da, çoğunluğu, kalitesizlik karşısında duyarsız.

Konu ne olursa olsun, hep bir siyasi hırs ile hareket ediliyor.

Bu hırs o noktaya gelmiş ki, herkes, kim olursa olsun, eğitimi, tecrübesi, hiç dikkate alınmadan, her görevi kendine layık görebiliyor.

Hak görüyor, istiyor, olmayınca, muhalefete geçiyor.

Muhalefet edilebilecek onlarca konu olmasına rağmen, kişisel beklentiler daha belirleyici oluyor.

Diğer bir durumda ise tam ters bir yaklaşım söz konusu.

Sırf kişisel çıkar uğruna, yanlışa, hataya, destek olunabiliyor.

Siyasi partiler ve de özellikle sağ partiler kendi içlerinde yaşanan yarışmalarda ciddi kırılmalarla sallantılı süreçler yaşıyor.

Bu sıkıntılı süreçlerin, kendi içinde kalması, açılan yaraların, kendi kendine iyileşmesi gerekirken, son derece acımasız, hoyrat, birbirini yok edecek derecede, kutuplaşmalar yaşanıyor.

Oysa yazının başından buyana anlatmaya çalışıyorum, mesele kalite.

Hiçbir şeyin tek başına, durup dururken gelmeyeceği gibi kalite de bir başına gelmez.

Bu bir tercihtir, önceliktir, kendinize yakıştıracaksınız.

Parçalı, yamalı, kumaş misali, dikiş tutmayan, her ne yapılırsa yapılsın, sürekliliği olmaz.

Akıl, mantık, vicdan, en önemli ideolojinin, en temel unsurları olmalıdır.

Empati ile kendine saygı ile kaliteden ödün vermeden, hep daha iyisine ulaşmayı arayarak, en başta kendine yakışanı yapmak.

Bazı konularda, duygusallık, kişisel zaaflar etkili olabiliyor, bunun bir diğer tarafı da prensiplerden vaz geçmek olur.

Kalite bir yaşam biçimidir, bir defa ödün verildi mi, geriye dönüşü olmaz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları