Cinnet mahalli
Ülkenin içinde bulunduğu durumla, ülkeye yön veren etkenler arasında, çok büyük, çok derin bir uçurum görüyorum.
Bir kere ülkenin gerçek tablosu ve gündemi tartışılmıyor.
Ülkenin gerçek tablosu, gazetelerde, artık normalleşmiş, kanıksanmış, şaşırmaların bile kalmadığı, toplumu dinamitleyen, adli olaylar.
Siyaset, sivil toplum örgütleri, tamamen siyasi konuları öne çıkararak, siyaseti ülkenin birinci gündemi haline getiriyor.
Bir yere kadar tabi ki normaldir, olağandır, ancak bunun yanında, ülkenin günlük yaşamı devam ediyor ve bu günlük yaşam, içinden çıkılmaz noktalara geldi.
Ekonomik durum, mutlaka önemlidir, siyasette yaşanan krizler ve istikrarsızlık da önemli sebeplerdendir.
Fakat tablo ortada, vurdumduymazlık, umursuzluk, genç bir kız öldürüldü, hunharca, hayatı elinden alındı, suçlu, ömür boyu hapis, onun da bir yaşamı yok artık.
Yıllarca kaçak yaşayan insanlar çıkıyor ortaya, her gün, onlarca.
Her gün sıradanlaşan olaylara tanık oluyoruz.
Çok samimiyetle söylüyorum, çok çok üzülüyorum.
Erken seçimmiş, meclis başkanlığı seçimiymiş, iktidar, muhalefet, suçlamalar, savunmalar, gerçekten yorulduk.
Artık memleket bakma zamanı gelmedi mi, bakın memlekete, her yer cinnet mahalli.
Çocuklar, okul çıkışı birbirini bıçaklıyor, biri çocukları istismar ediyor, uyuşturucu kullanımı ve suçları artıyor.
Sokaklarda çırılçıplak koşturan insanlar, alkollü, ehliyetsiz, güvenlik önlemi alınmadan yollarda, trafikte, azalmak bilmeyen yasa dışılıklar.
18 yaşında bir çocuk, ehliyetsiz, üstelik alkollü polise çarparak kaçmış.
Bu nasıl bir cesaret?
İşte cezalar artırılıyor, ama ceza, çözüm olmuyor.
Çalıştığı yeri soyanlar, hırsızlar, kanunsuz silah taşıyanlar, araçlarında bıçaklarla yakalananlar.
Diri diri genç bir insanı yaktılar, öldü, bir başkası tedavide.
Kimse de demiyor ki, neler oluyor, toplumsal cinnet mi yaşanıyor.
Varsa yoksa seçim, siyaset, suçlama, savunma, toplumdan gün ve gün uzaklaşma.
Gerçekten yorulduk, usandık, bıktık.
Demokrasi, sadece siyasete ait bir anlayış değil, yönetim zaaf veya yanlışları ile demokrasiyi paralel tutmak, eksik ve sığ.
Demokrasi tüm toplumun, tüm bileşenlerin, paydaşların, tek tek bireysel hakların, hatta tüm canlıların, çevrenin, haklarını, yaşamlarını koruyup kollayan bir bütündür.
Sorunlar, bütünsel çözüm yerine, siyasallaştırılıyor.
Elbette sorumlular vardır.
Aksini söylemiyor, savunmuyorum.
Peki, bizler, sen, ben, biz, hepimiz, bu suçların ortağı değil miyiz?
Suçlu biziz, hepimiz ve toplumsal bir silkinmenin, sağduyunun, bilinçli hareket etmenin sorumluluğunu almayı kabul etmeliyiz.
Siyaseti de tüm bunları organize edecek, altyapısını yapacak bir sorumlulukla hareket etmesi için zorlamalı, baskı unsuru yaratmalıyız.
Bu noktada muhalefete, sivil toplum örgütlerine çok önemli görevler düşüyor.
Toplumla beraber, memleket elimizden kayıp gidiyor.
Çok geç kalınmış değildir, ülkenin tek sorunu, Kıbrıs meselesi, meclisin çalışma sıkıntıları, parti içi hırslar, makam hedefleri değildir.
Kuzey Kıbrıs’ta bir cinnet hali yaşanıyor, cinnet geçiriyoruz, dingil kopmuş farkında değiliz.
Bu durum evimize kapandığımızda bitmiyor.
Ve her cinnet geçiren, cinnet mahalline geri dönüyor.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.