“Ben kazanayım, devletim daha çok kazansın”

Yayın Tarihi: 20/11/24 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Hazır bütçe konusuna gelmişken, planlamanın ilk gerekliliği, nüfusu bilmektir.

Nüfus bilinecek, ileriki yıllara göre, artış ve azalış oranı, genç, yaşlı, çocuk ortalaması, bilimsel olarak, tabi ki yaklaşık değerlerle ölçülecek.

Sonrasında, ülkenin ihtiyaçları ve ihtiyaçların giderilmesi programlanacak, planlanacak.

Bu dünyanın yeniden keşfedilmesi değil.

Devletin kurumları var, bu bilgileri toplayan, istatistikleştiren, veri haline getirerek, devlet için arşivleyen kurumlar.

Canımız yanmadıkça kimse üstüne düşmüyor, fakat temel kamusal ihtiyaçlar karşılanmadıkça, kamu hizmetleri özele kaydıkça, ortaya çıkan ciddi anomaliler var.

Bunları yaşayarak, üstelik kötü şekilde yaşayarak, tecrübe ediyoruz.

Sağlık, eğitim, en temel kamusal hizmetler, devletin sağlamakla yükümlü olduğu görevler.

Bu hizmetleri veren özel kurumlar olmasın mı, elbette olsun, olacaktır da.

Bunun yanında, bu haklara ulaşmada eşitlik de olmalıdır.

Herkes bu hizmetlere ulaşmalıdır, özellikle dar gelirli ve dezavantajlı kesimler, devletin korumasında olmalıdır.

Devletin bunları karşılamasının da bir maliyeti var mutlaka.

Her türlü kamu yatırımı ve ihtiyaç giderimini yaparken, devlet topladığı vergilerle bir kaynak yaratır, finanse eder.

Öncelik sırasına göre de topluma bu ihtiyaçları sunar, olması gereken budur.

Eğitim ve sağlığın özele kaymasının pek çok sebebi var.

Farklı bir açıdan bakmak için bir örnekle devam edeyim;

Oto galerisi olan bir arkadaşla, sektör üzerine sohbet ederken, araçlarını İngiltere ve Japonya’dan getirdiğini anlattı.

Hangi ülke ile daha kolay ticaret yaptığını sordum.

İngiltere pazarının güvensiz olduğunu, sipariş verirken, araçların bazı hasarlarının gizlendiğini ve evrak işlerinde de çok özensiz olduklarını söyledi.

Japonya ile yaptığı ticareti anlatırken ise aynen şunları aktardı;

“Adamlar dürüst, araçların en küçük hasarlarını bile, hem resimle, hem de raporlarla anlatıyor ve bilgilendiriyorlar. Alırken, ne aldığımı net olarak biliyorum. Hatta evrak işlerinde, Japonya devletinin tüm kural ve yasalarına birebir uyuyorlar. Bunu da devletimi kandıramam, ben kazanayım, devletim benden daha fazla kazansın, diye anlatıyorlar.”

Kıyas yapmıyorum, bunu düşünmek bile mümkün değil.

Kamu da alamadığımız temel hizmetleri, özelden alırken, ya da ülkenin önde gelen ve aydın kesim diye nitelediğimiz pek çok alanında görev yapan, örnek olması gereken kesimler, iş dünyası, kamusal hizmet veren alanlar, devlete vergi vermekte ne kadar istekli?

Bunu düşünmek, Japonya örneği özelinde bir bakış açısı yaratmak yanlış mı?

Devleti yönetenlerin, gelmiş geçmiş hükümetlerin, kamusal alacaklar konusunda ne kadar cömert(!) olduklarını biliyoruz.

Sayısız kötü örnek var.

Örnekler, bugün de devam ediyor.

Vergi vermek konusundaki isteksizliği ve güvensizliği de bir yere kadar anlıyorum.

Sonuç olarak bu sürdürülebilir bir sistem değil.

Kamu kaynakları, şeffaf, açık, eşit ve zenginden, fakire akacak şekilde dizayn edilmeli.

Vergi eşitliği için çok yol ve yöntem var.

Kayıt altına alınabilecek hem kaynak hem de iş alanı bulunuyor.

Kaynakların kullanım önceliği ve alanları da güveni güçlendirir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları