Dipteyiz, ama çare arayan yok
Aslında Kıbrıs sorunu bitmiştir denilerek, en başından çok büyük bir hata yapıldı.
İki toplum tarafından kabul edilmemiş, ihtilaflar ortadan kaldırılmamış, karşılıklı ilişkilerin her bir alanı normalleştirilmemiş, bu şekilde sorun ortadan kalkmış olmaz, olmadı da.
Kıbrıslı Türkler her alanda zayıflıyor, yavaş yavaş kaybediyor.
Bu bir felaket senaryosu, moral bozma veya kötümserlik, karamsarlık değildir.
Gerçeğin günlük yaşam pratiğine vurmuş halidir.
İçinde olduğumuz çıkmazlara sevinenler olabilir, bunu anlayamamakla beraber, ben onlardan değilim.
Evet, en baştan yanlış yapıldı.
En başta mülkiyetle ilgili konularda.
Koçan vermek, alımı, satımı serbest bırakmak, "İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası" yani İTEM.
Bugün yaşananları görebilecek bir üst akıl olmadı, günlük yaşam, günlük kararlar, günü kurtarmalar, her daim öncelik yapıldı.
Karmaşa üstüne karmaşa şimdi de bunun yerini kaos aldı.
Ve hiçbir sorun yokmuş gibi davranılması da ayrı bir mesele.
Rum yönetimi arkasına uluslararası her türlü avantajı almış, her yönden politikasını yürütüyor, ilerletiyor.
Bu politika, sırf Türk tarafı federasyon görüşmüyor diye de olmuyor aslında, Rum yönetiminin eli uluslararası alanda daha güçlü.
Bunun birçok sebebi var, elde edilmek istenen nedir, esas konu burada yatmakta.
Ortada bir çıkmaz var, nereye gideceğini kimse kestiremiyor.
KKTC hükümetinin emlak satışları ile ilgili aldığı yeni kararlar, attığı yeni adımlar, mülkiyet sorununun bu haline çare değil.
Sadece durmuş olan sektör hareketlerine, satışlara bir çare olacak, o da belki.
Yani Rum tarafı ile ilgili tutuklamalar, yargı yolu ile durmuş olan inşaat emlak satışlarına belki hareketlilik getirecek, ama hukuk alanındaki sıkıntılara çare değil.
Önemli olan bu konuya çare bulmak, yine çare, benzer şekilde karşılık vermek, Maraş’ı açmak da değil.
Bu noktada Türkiye neden sessiz, ne bekleniyor, oldukça ilginç.
Neden Türkiye’yi konuya çekecek girişimler yapılmıyor, ya da yapılmışsa, neden bu sessizlik.
Zamana bırakılacak bir konudan bahsetmiyoruz.
Her yönden zordayız, sıkıştık, çare bulmak, üstelik en kısa zamanda, bir zorunluluk.
İnşaat, emlak, bir yandan hukuki, diğer yandan ekonomik olarak dipte.
Aynı şekilde üniversite, eğitim, alanı da, ciddi bir erozyon ve güvensizlik ortamında eski günlerini arıyor.
Sahte diplomalar, insan ticareti ile anılmak, kalitenin değil, ekonomik getirinin daha çok öne çıkması, eğitim alanını da daraltmış durumda.
Peki, turizm, turizmcileri dinleyince, tablo net olarak ortaya çıkıyor.
İnşaat, emlak, üniversite, turizm, zaten bunun dışında hareketli ve getirisi olan ekonomik alan kalmadı.
Bunları ne hale getirdiğimiz ortada.
Bir kez daha altını çizmekte fayda var.
Bunları bugün konuşmamızın ve tartışmamızın sebebi, daha önce yapılan hatalar, ısrar edilen yanlışlar.
Çözüm yollarını bulmak, günlük kararlarla olmaz.
Sağlam, tüm kesimlerle istişare edilmiş, Türkiye destekli planlar yapılmak zorunda.
Bu ülkenin kaynağı vardır.
Bu kaynak sadece maddi değil, insan kaynağımız da vardır.
Esas olan, gerçek anlamda sorun olduğunu kabul etmek, cesaretle radikal kararlar almak ve toplumsal uzlaşı ile oluşacak destekle beraber hareket etmek.
Üstelik daha fazla geç olmadan.

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.