Suçu, kaynağında engellemek
Kıbrıslı Türklerin, KKTC vatandaşlarının, güvenlik kaygısı var mı?
Evet, vardır ve bu kaygı sırf Kıbrıs sorunu kaynaklı veya dış etkenlerle sınırlı değildir.
Dış etkenli güvenlik kaygılarından daha çok içte, günlük hayatta kontrolden çıkan olaylarla yaşanıyor.
Yüzeysel geçiliyor, sanki çok başka, çok uzak bir yerde yaşanıyor, olup bitenler.
Otoritenin hantallığı, denetim eksikliği, kuralsızlığı benimsemek, normalleştirmek, birçok etken birleşerek, çok çeşitli yasa dışılıkları yaşamamıza sebep oluyor.
Bir başka taraf, bir başka gerçek, suç olaylarının ağırlıklı çoğunluğu, ülkede bulunan yabancılar, üçüncü uyruklu kişilerce işleniyor.
Bu yabancı düşmanlığı veya ırkçılık değildir, asla.
Ülkede yıllarca kaçak bulunan insanları belirleyip, tutuklamakla iş bitmiyor.
Bu insanlar nasıl geldi, ne amaçla geldi ve şu an gelme amaçları ile yaptıkları aynı mı, amaca uygun mu yaşıyorlar bu ülkede?
Tespit et, tutukla, deşifre et, cezaevine gönder, bitti mi, bu mu, bu kadar kolay olmamalı.
Yabancıların hepsi kaçaktır, tüm yasa dışı işleri onlar yapıyor, anlatmak istediğim bu değil, böyle bir niyetim yok.
Fakat burada bir yanlışlık, bir uyumsuzluk var.
Bir yandan insanlar toplanıyor, bir yandan insanlar, belli amaçlarla ülkeye gelmeye devam ediyor.
Çalışma amacıyla veya öğrenci olarak gelen birisi zaman zaman aranıp, ziyaret edilip, kontrolü sağlanıyor mu, bu sadece ülke için değil, bizzat o kişinin yaşam şartlarını görmek ve aksi bir durumda müdahale etmek için gereklidir.
Çalışıyor mu, parası veriliyor mu, aç mı, susuz mu, insani koşullarda mı yaşıyor, çalışma koşulları uygun mu?
Hepsi devletin görevi ve sorumluluğu.
Güvenlik dedik, ekonomik durumu, yaşam seviyesi, sağlık ve eğitim gibi insani konulara ulaşım kolaylığı, yaşanan herhangi bir durumda hakkını hukuki yollarla arama imkânı, bunların bir bütün olarak sağlandığı yerlerde, suç oranları da azalır.
Gelir dağılımında adaletsizlik, kamusal haklardan faydalanmada eşitsizlik, adli meselelerde uzayıp giden süreçler, hantal bürokrasi ve en kötüsü, adalete olan güvensizlikle kendi hakkını kendi arama çabası, suçu, yolsuzluğu, artırır ve normalleştirir.
Yönetimler istikrarsız, öncelikler başka, iddialı ve idealist olanlar, bu amaçla yola çıkanlar da sisteme ayak uydurunca, yerinde sayan, bir adım ileriye gidemeyen bir ülke gerçeği.
Bir ülke, artık sıradan hale gelen, iş insanlarını vurmak için ülkeye gelen suçlu sayısının artmasını, normalleştirebilir mi?
Bu konu ülkenin, devletin, kamuoyunun dikkate alması gereken ilk öncelik olmalı.
Suç işlemek için gelenlerin, başarılı olması mı bekleniyor, ona göre mi bir şeyler değiştirilecek.
Elbette her şeyi polis, mahkemeler yapacak değil.
Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ her fırsatta dile getiriyor ve anlatıyor;
"Suç oranlarındaki artış, toplum güvenliğini tehdit ediyor. Ve yalnızca polis, savcılık ve mahkeme zinciriyle değil, suçları kaynağından ele alarak çözüm bulunmalıdır. Hukuk davalarında düşüş var, ancak ceza davaları ve cezaevi nüfusu istikrarlı bir şekilde artıyor. Bu, bazı şeylerin yolunda gitmediğini gösteriyor.”
Bu bir özet aslında.
Ceza davaları artıyor, çeşitleniyor, bir yerlerde yanlışlar büyüyor.
Ve artık ciddi bir tehditle yaşıyoruz.
Kaynağına inilmedikçe de bu gerçek değişmeyecek.

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.