Ya ortaya bir plan atın ya da bizi rahat bırakın!
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Maria Holguin’in 3.tur ziyaretleri çerçevesinde geçtiğimiz gün önerdiği ‘üçlü zirve’ önerisinin ancak Ersin Tatar ve Türkiye tarafından reddedilmesinin yankıları sürüyor.
Aslına bakarsanız bu ilk ret değil. Çünkü benim aldığım bilgiler, Türk tarafının geçen hafta Rum basının ortaya attığı 3’lü ve 5’li görüşme önerilerinin de ısrarlı bir şekilde yönünde. Yani çıkan haberler doğru.
Halbuki, en son Ankara’da Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşen Maria Holguin’in, bu toplantıdan aldığı cesaretle, üçlü görüşme teklifini Tatar’a ilettiği ancak aldığı ret yanıtıyla birlikte şok olduğu da konuşuluyor.
Fidan’ın genelde devlet ciddiyetini takındığı fotoların aksine, bakanlığı tarafından basına servis edilen görüşme fotolarına da baktığınızda, gülen yüzleri görüp, toplantının iyi geçtiğini anlamak pek de zor değildi.
O zaman neden Tatar bu teklifi reddetti? İyi polis, kötü polis rolleri mi icra ediliyor?
Bilemiyorum ama bu soruyu dün canlı yayınıma telefonla katılan sevgili dostum gazeteci Ayşemden Akın’a da yönelttim. Ayşemden “Bence Türk tarafı pazarlık payını yükseltmek için böyle yapıyor olabilir” diye cevap verdi. Aslında mantıksız değil ancak 2021 Cenevre zirvesinden itibaren ortaya konulan bu ısrarcı duruş ve o günden beri devam eden iki devletli çözüm bombardımanından sonra bu çıta daha nereye kadar yükselecek cidden anlamak mümkün değil.
Tamam, Türkiye, Kıbrıs sorununu elinde bir koz olarak tutuyor ve kartlarını açmak istemiyor olabilir. Ama Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik darboğaza bakıp, bunun daha ne kadar geciktirilebileceğini anlamak benim aklımı aşıyor herhalde.
Yine dün telefonla programıma katılan Halkın Partisi lideri Kudret Özersay ise Türk tarafının üçlü görüşmeyi reddetmesinin, Holguin’in görev süresinin uzatılması konusuna karşı atılan stratejik bir adım olduğunu söyledi. Hoca’ya göre, Ersin Tatar ve Türk tarafı ‘hade tamamdır, görev süren doldu, raporunu yaz da yolla. Senin görevin ortak zemin var mı yok mu anlamaktır, müzakere başlatmak değil’ şeklinde bir mantıkla hareket ediyor olabilir.
Hoca’nın tezi doğruysa vay halimize demekten başka çaremiz yok! Yani biz daha konuşmak için konuşma yapmanın yollarını arıyoruz!
Malumunuzdur, BM’den Holguin’in görev süresiyle ilgili tek bir açıklama yoktur. Benim aldığım bilgi görev süresi konusunda tek yetkinin Guterres’te olduğu ve son kararı onun vereceği yönündedir.
Buna da elbette Holguin’in yazacağı rapordan sonra karar verecektir.
Ancak Özel Temsilcinin her ne kadar Tatar’ın dünkü Kıbrıs Türk basınına özenle seçilip yerleştirildiği çok belli olan ve Holguin’e parmak sallayarak “raporunu adil yaz” şeklinde düzülen manşetlerin aksine, tamamen doğruları yazacağı, bunun da Türk tarafını hiç memnun etmeyeceği öngörülüyor.
Yıllarca FARC gerillalarıyla, buralardan çok daha vahim ortamlarda istişareler yapan, çok daha zorlu koşullarda Kolombiya barışına katkı sağlayan bir diplomatı parmak sallayarak, azarlayarak yönlendireceğini zanneden zihniyetler elbette yanılıyordur.
Ancak, öte yandan, bazı şeyleri de yazmadan geçemeyeceğim.
Daha önceki birkaç makalemde, BM’yi, Tatar’a bu kadar şov yapma fırsatı verdiği için eleştirmiş, buna müsaade edilmemesini istemiştim. Sonuç olarak bu fikrimde yalnız olmadığım açıktır. Mesela dün Tatar’ı “Kıbrıslı Türkleri temsil etmiyor” deyip istifaya davet eden KTÖS ve KTAMS da benimle aynı fikirdedir. Toplumun diğer kesimlerinden de aynı tepkiler yükselmektedir. Umarım bu tepkiler daha da büyür ve toplumsal bir sinerjiye dönüşür.
Fakat tam da bu noktada, madem konuyu toplumsal sinerjiye getirdik, BM’ye naçizane bir önerim olacak.
Ortaya bir plan atın! Evet, yanlış duymadınız, bir plan!
Aynen 11 Kasım 2002’de rahmetli Kofi Annan’ın yaptığı gibi!
Artık bütünlüklü mü olur, kısa mı olur, ne olur, ona siz karar verin.
“Kardeşim biz sizden bıktık, aha 6 başlıktaki planımız budur, alın ne yaparsanız yapın” deyip ortaya atmanız gereken bu plan size garanti veririm büyük etki yaratacaktır.
Bizi “Konuşmak için konuşmak” gibi abesle iştigal etme düzeyinden pat diye iyi-kötü bir plan yani çözüm konuşma noktasına götürecek olan bu adım, kuşku yok ki çözüm hayal eden iki toplumun önemli kesimleri için son derece büyük bir umut doğuracaktır.
Kıbrıs sorununda eksik olan liderlik, irade, niyet gibi şeylerin yanında bence en büyük eksiklik umuttur.
Böylesi bir adımla verilecek olan umudun etkisi inanılmaz bir sinerjiye yol açabilir, eksik olan motivasyon buradan sağlanabilir.
Çıkmaza giren sorunlar ancak bir elektro şokla aşılabilir. Bu şok bence BM’nin inisiyatif alıp yeni bir çözüm planı ortaya atmasıyla sağlanabilir. Toplumlar bu plana sahip çıkmaya başladığı andaysa liderlikler bu sese kulak vermek zorunda kalır.
Yoksa “liderler gereğini yapsın” diyerek iyi niyet ortaya koyan Sevgili Maria Holguin de biz de daha çok bekleriz.
Ha bunu da yapamıyorsanız o zaman bir zahmet çıkın, çözümsüzlüğü ilan edin, üzerimizde deneme yapmaktan vazgeçin!
Çünkü artık dayanacak gücümüz yoktur!
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.