Bir pazar yazısı...
Bir pazar yazısı...
Bariz bir gerçek!
Trump'ın antisemitik sözcük dizgileri, öylesine cahilce kodlanmış durumda ki, bir ruh hastasının, sinagogda Yahudilere saldırmasına ve katliam yapmasına neden oldu!
* *
Genelde pazar günleri yazım yayınlanmaz. Ancak bu pazar için gerekli gördüğüm bir yazıyı paylaşmak ihtiyacı duydum.
*
Geçtiğimiz hafta içerisinde Şalom Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Baş Yazarı değerli dostum İvo Molinas twitter üzerinden çok önemli bir soru sordu. İçimden geçenleri twitter sınırları dahilinde orada da yanıtladım. Ancak Kıbrıs Postası Gazetesi aracılığı ile buradan daha detaylı yazmak istedim.
İvo'nun sorusu, akademide (Girne Amerikan Üniversitesi) ara sıra karşılaştığım sol ideoloji üzerine sorulan soruların türündendi. Öğrencilerime de genel bir yanıt taşısın bu makale.
İvo, "Sol antisemitizmi, ne zaman konuşacağız?" diye sordu.
*
Tarih bize sol ideolojiyi; değişime, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine, modernizme, hümanizme ve benzeri ilerici paradigmalara liderlik eden ideaların doğduğu merkez olarak öğretmiştir.
Bunun doğruluğu elbette tartışılmaz. Ancak tartışılması gereken de zaten ideal sol değil, bahsedilen ideal olanın bugüne yansıyan (diğer bir değişle geriye kalan) kısmının giderek içi boş bir yapıya doğru gerilemesi ve bize bu hissi yaşatan "sol ideoloji" sahibi erk sahiplerinin davranış ve söylemleridir.
*
İvo'ya içten bir yanıt olarak; içi boş bir solun faşist denecek ölçüde cahil olduğu coğrafyalarda, antisemit söylem dahil, her türlü ırkçılığın ivedilikle konuşulmasının şart olduğunu söylemem mümkün.
Ne yazık ki Türkiye böylesi bir yer. Türkiye'de sol, frenleri çalışmayan bir aracın yokuş aşağıya hızla inişi gibi çöküyor. Üstelik, yok oluş enerjisini de kendi içinden alarak ve 1980'den bu yana bu çöküş enerjisini yeniden üreterek.
Kendi toplumunu tanımayan, toplumu ile gerçekçi ortak hayalleri dahi olmayan, amiyane bir ifade ile "kapitalist bir koltuk sevdalısı" durumundaki Türkiye solu, entelektüel birikimini güncelleyememiş, dünya görüşünü güne adapte edememiş bir dip noktada.
Böylesi bir idea tutulmasındaki sol, antisemitizmi de bünyesine alır, faşizmi de.
*
Dünyada yaşanan ve kabul edilemez antisemit saldırılar ise, her yerde aynı endişeyi yaratmış durumda. Sinagog katliamının ardından, New York'un Brooklyn Heights ilçesindeki Union Temple sinagogunun iç merdivenlerine kimliği belirsiz kişiler tarafından "Tüm Yahudileri Öldürün" yazılırken, California'da bir sinagogun kapısına "tüm Yahudileri öldürün", duvarına ise Yahudiler hakkında küfürler yazıldı. Las Vegas'ta da Yahudi asıllı bir kişinin evine gamalı haçlar çizildi. Bu eylemlerle güven derinlemesine sorgulanır bir hale geldi. Ama öncelikle sorgulanan ABD demokrasisi. Devletlerin bu tür saldırılara geçit vermemek için, öncelikle devlet olarak kendi resmi dilinden ve buna paralel, ırkçı söyleme yakın duran her tür politikacıdan ve sözde kanaat önderinden arınması şart. Başta Trump'tan.
Güvensizlik tek başına bir duygu değil. Korku gibi, bir toplumun tamamına en hızlı yayılabilecek olgulardan birisi.
Başta, ağzı diline uymayan Trump'tan başlayarak, her sözcüğe dikkat edilmesinin sağlanması kaçınılmaz bir ihtiyaç. Çünkü net bir şekilde görülüyor ki; ırkçı söylemle ırkçı saldırı birbirleri ile doğru orantılı.
Ne yazık ki, en temel insan hakları ABD'de çiğnendi ve çiğnenmekte. Bunu kabul etmek mümkün değil!!
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.