Toplum sevgisizlikten kırılıyor
Sokakta yürürken göz göze gelmekten kaçan insanlar, toplu taşımalarda birbirini yok sayan kalabalıklar, sosyal medyada “laf sokmak” dışında bir dili neredeyse unutmuş kullanıcılar…
Ne oldu bize? Hangi kırılma anında sevgiyi bir zayıflık, şefkati bir aptallık, empatiyi ise vakit kaybı saymaya başladık? Toplum, sadece ekonomik krizden, adaletsizlikten, eşitsizlikten değil; sevgisizlikten de kırılıyor.
Sevgi, bir duygudan öte bir tutumdur. Sevgi, bakışta, sözde, sabırda, anlayışta, paylaşımda gizlidir.
Tüm bunları, dini değerlerle düzenlenebileceğini sananlar, dinin de değerlerinin yitirilmesine neden oldular.
Bugün geldiğimiz noktada tüm erdemler toplumun çöp kutusuna atılmış gibi. Namazını kılan iş bitti sanıyor. Sanki herkes travmasını öfke maskesiyle örtmüş; sevgiyi unutarak kendini koruyabileceğine inandırılmış. Oysa biz, ancak birbirimizi severek iyileşebilirdik.
Çocuk parklarında bile sevgisizlik kol geziyor. Bir çocuğun düşmesine gülüp geçen yetişkinler görüyoruz. Okullarda öğretmenler sabırsız, öğrenciler ilgisiz. Hastanelerde şifa kadar sevgi de arıyoruz ama o da eksik. Bir hastaya nazik davranan bir hemşire haber değeri taşıyor. Çünkü sevgisizlik artık norm olmuş durumda.
Aile kurumunda bile sevgisizlik sıradanlaştı. Ebeveynler çocuklarına vakit ayıramıyor, çocuklar sevgiyi ekranda arıyor. Partnerler birbirine tahammül edemiyor, duygular “yeterince karşılık bulmadığı” bahanesiyle tüketiliyor. Evlilikler, dostluklar, komşuluklar… Hepsi sevgisizlikten kırılıyor. Sahi, en son ne zaman bir komşunuza gerçekten hissederek “İyi misin?” diye sordunuz?
Medya ve siyasetin dili de yangına körükle gidiyor. Ayrıştırıcı söylemler, hakaret kültürü, ötekileştirme… Politik insanlar kendilerini ve siyasi merkezlerini “vatan” sanıyor. Kendilerini eleştirenleri tahammülsüzce yargılıyor. Herkes birbirini “düşman” görmeye, farklıyı “tehdit” saymaya alıştırıldı. Ve toplumun sinir uçlarıyla birlikte sevme kabiliyeti de köreldi. Oysa düşman değiliz, farklıyız sadece. Ve farklılık sevginin değil, sevgisizliğin sorunu.
Sevgisizlik, sadece bireyleri değil; şehirleri, kurumları, gelecek hayallerini bile hasta eder. Sevgisiz bir toplumda hak yerini bulmaz, adalet tecelli etmez, iyilik çoğalmaz. Birbirine karşı duyarsızlaşan bireyler, yarını olmayan bir ülkenin habercisidir.
Artık kırıldığımız yerden bakmayı öğrenmeliyiz. Siyaseti, eğitimi, medyayı, aile yapısını yeniden sevgiyi merkeze alarak inşa etmeliyiz. Çünkü sevgi sadece bireysel bir lüks değil; toplumsal bir zorunluluktur.
Yoksa bu kırık kalplerle ne bir millet olunur, ne bir gelecek kurulur.
Unutmayın; sevgisizlik bir kusur değil, bir krizdir. Ve bu krizin çözümü sandığınızdan daha basit: Kalpten kalbe bir köprü kurmak.

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.