“Yeni açılım süreci”ne hazırlık yazısı

“Yeni açılım süreci” parametrelerini yazmadan önce bir hazırlık yazısı yazmak istedim. 

Bakın nerden başlıyorum:

Balık Ayhan (gerçek adıyla Ayhan Küçükboyacı), 2007 yılında verdiği bir röportajda, 6 yaşındayken ilk darbukasını Mahir Çayan’ın emriyle bir cami avlusuna bırakıldığını iddia etmişti. Bu hikâye, dönemin bazı medya organlarında geniş yankı bulmuş ve Balık Ayhan’ın hayat hikâyesinin önemli bir parçası olarak sunulmuştu.  

Ancak, bu iddia zamanla sorgulanmaya başlandı. Çünkü Mahir Çayan, 1972 yılında hayatını kaybetmişti ve Balık Ayhan’ın doğum yılı 1967 olduğuna göre, bu olayın gerçekleştiği iddia edilen dönemde Balık Ayhan henüz çok küçük bir çocuktu. Bu kronolojik tutarsızlık, hikâyenin doğruluğunu şüpheli hale getirdi.  

Daha sonra Balık Ayhan, bu hikâyenin aslında kurgusal olduğunu ve senaryo çalışmaları kapsamında uydurulduğunu itiraf etti. Bu açıklama, özellikle açılım süreci döneminde siyasi hedeflerle bu tür anlatıların kullanıldığı eleştirilerini beraberinde getirdi. Değerli ve deneyimli gazeteci sevgili Yılmaz Özdil de bu konuyu ele alarak, Balık Ayhan’ın bu hikâyeyi siyasi çıkarlar doğrultusunda kullandığını ve sonrasında gerçek olmadığını kabul ettiğini vurguladı.  

Sonuç olarak, Balık Ayhan’ın Mahir Çayan ile ilgili darbuka hikâyesi, gerçek dışı bir anlatı olarak ortaya çıkmış ve kamuoyunda yanıltıcı bir etki yaratmıştır.

İnsanlar yalan söylerler. Meşru kabul etmesek de bunu bir realite olarak görebiliriz. Balık Ayhan denen şahıs da buna dahil. Ancak esas mesele bu ve benzer insanların “akil” olarak kanaat önderi yapılmaması gerektiğidir. Düşünün sürecin hakikaten kıymetli isimlerinden birisi İbrahim Kalın, başka bir listede ise yalancı Balık Ayhan. Bu denge sorunu sürecin başlamadan bitmesini nedenidir. 

Esas yazıya hazırlanmaktayım. Bu yazı ona bir hazırlık yazısı olsun. 

Çünkü yeni açılım sürecinde aynı hataları toplum artık kaldıramaz.