Yalan söylüyorsun! Hayır, sen söylüyorsun!
Başbakan Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı’na sunduğu kabine değişikliği ile ilgili polemik devam ediyor.
Başbakan, Cumhurbaşkanı’nı etik dışı davranmak ve doğruları söylememekle suçluyor, aynı şekilde Cumhurbaşkanı da Başbakanı.
Ne günlere kaldık...
Bu mudur devlet ve hükümet yönetiminden anladıkları.
Kamuoyu önünde birbirlerine gol atmak ve kamuoyunu gereksiz ve anlamsız işlerle meşgul etmek mi?
Başbakan Ersin Tatar, defalarca karar değiştirip, kabinesindeki değişiklikleri Cumhurbaşkanı’na götürmüş. Anlaşılan Başsavcıya danışmayı akıl etmeden, ya da bilerek danışmadan Faiz Sucuoğlu’nun yerine Aytaç Çaluda’yı atamak istediği artık biliniyor.
Başbakan buna 'istişare' diyor; Cumhurbaşkanı, 'yazılı olarak getirdi' diyor.
Tatar, Çaluda’ya Bakanlık sözünü daha kurultay sürecinde vermiş olmasının getirdiği ağırlığın, özel jet krizinde gündeme gelen zorunlu bakanlık değişimi ile birlikte çoğalmasıyla hareket ettiği belli.
Ya, ‘Belki Akıncı ses etmez onaylar’ ya da ‘Reddetsin ki Çaluda’ya verdiğim sözü Akıncı yüzünden tutmamış olayım’ hesabıyla gittiği Saray’da ondan daha kurnaz bir Akıncı ile karşılaşınca hesap şaştı.
Hem Çaluda’yı hem de Sucuoğlu’nu kendine düşman etti.
Çaluda’nın gönlünü alırım düşüncesiyle, Akıncı’ya yüklenmeye çalıştıkça, Akıncı da birçok seferde olduğu gibi fırsatı kaçırmadan Tatar’ı gömmeye devam ediyor.
Devletin zirvesinde ‘sen yalancı, hayır sen yalancı’ atışması dönüyor resmen.
İnanılacak gibi değil.
Özel jet rezaletini, Başbakan olarak sorumluluğunu üstlenmek yerine, günah keçisi kurban etmeyi bile beceremedi sayın Başbakan ve onu da yüzüne gözüne bulaştırıp yeni bir siyasi rezaleti bizlere izlettiriyor ne yazık ki.
Partilileri, yaşananlardan rahatsızlıklarının üzerine, bir de Genel Başkanlarının Cumhurbaşkanı tarafından dövülmesine fırsat vermesine de haliyle içerliyorlar.
‘Bu fırsatı Akıncı’ya bile bile neden verirsin?’ diye soruyorlar.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Tatar, ilk kabineyi kurarken yaptığını bu sefer yeniden yaptı ve kabinede yer vermediklerine ‘Türkiye sizi veto etti’ deyiverdi ya da ima etti.
Geleneksel olarak Türkiye ile ilişkileri en iyi olması gereken partinin Genel Başkanı’nın Türkiye ile ilişkileri bu kadar yıpratacak hareketlerde bulunması da ayrıca not edilmesi gereken bir vaka olduğunu buradan belirtmek isterim.
Eğer bir partinin Genel Başkanı olmuşsanız ve hasbelkader de Başbakanlık koltuğunda oturuyorsanız, hareketleriniz ve kararlarınızın sorumluluğunu da taşımak zorundasınız.
Tercihlerinizin arkasında durmak yerine, ‘Napayım elçilik istemedi’ ya da ‘benim bir günahım yok Cumhurbaşkanı Veto etti’ diyemezsiniz.
İllaki telkin ya da tavsiye alacaksanız da bunu dellal düdük etmeyin çünkü Kıbrıs Türk halkı, karar veremeyen, ya da kararlarının arkasında duramayan bir Başbakanı hak etmiyor.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.