Ya kanser... Ya kaza... Ölüyoruz…

Yayın Tarihi: 04/12/24 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Sürekli yaşanan ölümlü trafik kazaları ve genç yaşta kansere yenik düşen yurttaşlarımızın haberlerini duydukça ciddi anlamda sarsılıyoruz.

Kazalar birçok etkenin birleşimi olmakla birlikte yollarda polis korkusunun olmamasından kaynaklanıyor.

Bu noktada hem yol güvenliği hem polis istihdamının olmaması hükümetleri birincil dereceden sorumlu hatta suçlu kılıyor.

İngiliz döneminde nüfusun az olmasına karşın artan motor kazalarının önüne sürat yapamayan 2,5 attan fazla olan motorlarının ülkeye girişinin yasaklandığını her zaman büyüklerimizden dinlemişizdir.

Sürat yapma, yarışma hırsı eğitimle de kazanılabilecek bir çözüm olmayacağını sanıyorum. Öte yandan gençlerin hızla kansere yenik düşmelerinin birçok etkeni var. Ama bunun altında yatan en temel sorun ise sağlık sisteminin yetersiz oluşudur.

Kanser illetinin hem tanısının geç konmasında hem de tedavi aşamasında yeterli olunamaması bireylerden ziyade sağlık sisteminin bir sorunudur.

Bugün hala kanser hastalarının tedavisini yurt dışında yaptırmaya çalışan bir devletimiz varsa o ülkede iyi bir sağlık sistemi olduğu zaten söylenemez.

Sağlık Bakanlığı her ne kadar iyi adımlar atmaya çalışsa da sorunları hızla düzeltme şansı hepimiz biliyoruz ki yok. Bu konu ciddi bir yatırım istiyor.

KANSER VAKALARI HIZLA ARTIYOR

Ülkede yaklaşık 7 bin kişi kansere karşı mücadele ediyor. Rakamlar, son sayıma göre her 42 kişiden birinin kanserle mücadele ettiğini ortaya koyuyor.

Yaş ayırt etmeyen kanser hastalığı çocuklarda da genetik ve çevresel nedenlerden dolayı görülebiliyor.

Anne ya da babanın sigara kullanması hastalık riskini yüzde 13 artırıyor. KKTC’de son on sekiz yıl içerisinde kanser hastalığına yakalanan çocuk sayısı ise 60.

Ülkede en çok görülen kanser çeşidi kadınları vuruyor.

Kadınlarda meme kanseri yüzde 35,6 gibi yüksek bir oranla ilk sırada. Bunu yüzde 13,3 ile prostat kanseri, yüzde 8,9 ile cilt kanseri, yüzde 8,9 ile lösemi ve yüzde 6,7 ile rahim kanseri izliyor.

Kanser hastalarının yaklaşık 3’te 1’i (35,6%) KKTC Devlet Hastanesi’nde tedavi görüyor.

Yüzde 20,2’si Türkiye’deki özel hastanelere, yüzde 15,6’sı Türkiye’deki devlet hastanelerine, yüzde 15,6’sı KKTC’de bulunan özel hastanelere, 6,6’sı Güney Kıbrıs ve İngiltere’deki hastanelere gidiyor.

KKTC vatandaşları arasında her 100 bin kişiden 666’sında kanser vakası görülürken, KKTC’de yaşayan TC vatandaşları arasında her yüz bin kişiden 211’inde, hem KKTC hem de TC vatandaşı olanlarda ise her yüz bin kişiden 448’inde vaka görülüyor.

KADINLAR DAHA MI ÇOK KANSERE YAKALANIYOR?

40 yaşına gelmiş her kadının mamografi testi ve meme muayenesi yaptırması gerektiğini söyleyerek 50 yaşına gelindiğinde de kalın bağırsakla ilgili gizli kan testi yapması gerekiyor bir kere.

Ancak risk grubunda olan kişilerin hekimlerin hazırlayacağı program doğrultusunda kontrollerini yaptırması gerekiyor.

Hemen hemen birçok şeyin kansere zemin hazırladığı gerçeği yanı sıra en çok da gıdalardaki zehir oranının yüksek olması kanser vakalarını tetikliyor.

Ünlü kanser uzmanı Prof. Dr. Mustafa Camgöz’ün bir açıklamasına gözüm ilişti. Yer vermekte fayda var zira bu yazıları pek çok kanser hastası da okuyor. “Kanserin dağılmasını önlemek için de gıdaların büyük rolü var… Tuz kanserin düşmanıdır… Sıfır tuz kullanacağız. Balık yağları, bu kanserli hücredeki kanalları bloke ederek, dağılmayı önlüyor. Yeşil çay, hep söylediğim bir şey, tonlarca yeşil çay için. Kansere etkisi, bilimsel olarak kanıtlanmıştır… Kırmızı biber kansere iyi gelir…”

Pek çok alanda olduğu gibi kanserin tedavisi de ciddi bir enstitü ya da hastane istiyor. Umarım Lefkoşa’daki Onkoloji Hastanesi bu ihtiyacı giderme konusunda yardımcı olur. Vatandaşlara belki bilinçli olmak düşüyor ama günümüz dünyasında bu o kadar da kolay değil.

Tükettiğimiz gıdaların hemen hemen hepsinde kanser yapıcı maddeler var. Soluduğumuz hava kesinlikle temiz değil.

Geriye ne kalıyor, genetiğimizin de kansere yakalanmamızda aktif rol oynayacağını göz önünde bulundurursak geriye devletin bu işe adam akıllı el atması kalıyor.

Trafik kazaları sert tedbirlerle ciddi anlamda azaltılabilir ve önlenebilir ama kanser ancak devlet yardımıyla erken tanı ve doğru tedaviyle ömür uzatabilir ya da kurtarabilir.

Kansere yakalandığınızı öğrendiğinizde ne yaparsam yapayım öleceğim korkusuyla yola çıkmanızı engellemeli devlet.

Birçok kanser hastasına depresyon tedavisi de uygulanıyor ve moralleri yüksek tutulmaya çalışılıyor.

KANSER KADER Mİ?

Bir gazeteci olarak en çok sorduğum sorulardan biridir. Kanser olduysak illa ki ölmemiz mi lazım. Yoksa ömrümüzün bir şekilde son bulma şekli midir kanser?

Bu sorunun cevabını tam anlamıyla veremesek de kanser olan kişinin acınmak yerine, ona üzülmek yerine iyileşmesi ya da uzun yaşaması için el vermek gerekiyor.

Kaldı ki birçok kanser vakasının iyileştirilme umudu var. Yeter ki doğru tanı ve tedavi uygulansın. Doğru tanı ya da doğru tedavi bizde hala başarıyla uygulanmıyor.

Bakınız erken tanı demiyorum, hastanın kanser olduğunu anlamayan doktorlarımız var. Belki bunları küstürmemek için iyi doktor diyoruz ama kanser işi uzmanlık istiyor.

Kanser genelde tekrarlayan bir hastalık, buna kader de desek bu devletin ve bu toplumun görevidir bir kanser hastasına layıkıyla bakmak ve doğru davranmak.

Eğer bir kanser hastasıysanız bir gün daha fazla yaşamak için gereğini yapın. Kimsenin size acımasına izin vermeyin.

***************

GÜNÜN SÖZÜ

Aşk karşı duruldukça bütün bütün devleşir, her türlü engel, büyümesi için ona bir vesiledir.

Balzac

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları