Kıbrıs Türk siyasetinin başkan seçememe sendromu...
Cumhurbaşkanı, Başbakan, parti başkanı derken en sonunda Meclis Başkanı da seçemeyecek duruma geldik.
2020 yılı boyunca Kıbrıs Türk halkının iradesine yapılan pervasız müdahaleler sonucu yaşanan siyasi skandallar, 2021 yılında da devam ediyor değerli okuyucular...
Bu bağlamda yeni kavga ise Meclis Başkanlığı makamı olarak karşımızda duruyor.
Türkçe meal ile söyleyecek olursam, yüce meclisimizin 2021 yılında yaptığı ilk toplantısında, ondan bir hafta önce aday seçimi yapan ve Resmiye Canaltay'ı başkanlığa aday gösteren UBP, yine kendi adayını seçmedi. Buna 'seçemedi' demek de mümkündür.
Öte yandan bu garabetin yanına, mecliste yapılan oylama sonucunda bizzat Meclis Başkanı tarafından telaffuz edilen bir takım sözler ve ardından ortaya çıkan belirsizlik de cabası olarak durmaktadır.
Önce bu seçim şekli işinden başlayacak olursak, mecliste geçen gün yapılan seçimin sonucu açıklayan Başkan Teberrüken Uluçay'ın "Resmiye Canaltay'ın adaylığı 13 evet karşılık, 26 ret, 5 geçersiz ve 3 çekimser oyla reddedilmiştir" lafının yarattığı karmaşaya dikkat çekmek gerekir.
Zira bu açıklamayla birlikte, Canaltay'ın bir daha aday olma ihtimalinin ortadan kalktığı düşünülmeye başlandı. Ancak meclis iç tüzüğünde bu konuda herhangi bir hususun bulunmadığı, dolayısıyla aynı kişinin bir kez daha aday olabilmesi yönünde yasal bir engelin olmadığı da ertesi gün basına yansıdı.
Yasal engel olmamasına rağmen, 'etik' engel olup olmadığı ise tartışılır bir noktadadır çünkü meclisin salt çoğunluğundan bir fazla oy alarak, 26 sayısına ulaşan Canaltay'a karşı oluşan bu cephenin, eğer aday olursa, bir sonraki seçimde fikir değiştirmesi normal şartlarda pek olası görülmemektedir.
Kıbrıs'ın kuzeyindeki coğrafyada her şeyin mümkün olduğu gerçeğini bir kenara bırakırsak, Canaltay'ın aldığı 26 ret oyunun ne anlama geldiğini ise basın olarak anlamakta zorlandık.
Bu noktada imdada meclisin en tecrübeli üyelerinden, böylesi sorunların çözülmesinde tam bir kurt olan Serdar Denktaş'ın yetiştiğini söylemek lazım.
Denktaş, dün katıldığı bir programda, "ret sayısı 25'te kalsaydı oylama devam edecekti ama 26 olunca edemedi, bir ilk oldu" diyerek o ana kadar basını da ikiye bölen konuya açıklık getirdi.
Ancak bu noktada ortaya daha garabet bir durum çıkmaktadır.
Öyle ki Meclis iç tüzüğü, çoklu seçimlerde iki veya fazla adaydan birinin salt çoğunluğu alması gerektiğini söylüyor. 4.turdan sonra 5.turda ise, en çok oy alan adayların yarışacağını ve fazla oy alanın seçileceğini belirtiyor. Normal şartlarda bir sıkıntı yok gibi duruyor.
Fakat aynı tüzük bu yukarıda saydığım prosedürün tek adaylı seçimlerde de uygulanmasını emrediyor.
Etik olarak baktığımızda, 4 tur boyunca meclisten yeterli oyu alamayan, yani 26 sayısına ulaşamayan bir adayın zorlamayla 5.turda başkan seçilmesi ne kadar demokratiktir?
Bu arada 5.turda başka bilinmezlikler de vardır. Mesela kendisine karşı verilen ret oyları 26'yı aşmayacak şekilde, evet oylarını geçiyorsa, yine başkan seçilir mi? Yani diyelim ki 5.turda, 13 evet, 18 hayır oyu çıktı, sonuç ne olur? 13 oy alan tek aday, doğal olarak fazla oy almış mı oluyor? Bunun cevabını bilmiyorum.
Yasal ve aritmetik bilinmezliklerin yanına siyasi bilinmezlikleri de koyarsak ortaya çok bilinmeyenli bir denklemin çıktığını açıkça ifade etmek gerekir.
Önce UBP ve hükümet çevrelerinden başlayacak olursak, Resmiye Hanım'ın bir kez daha aday olup olmayacağı bilinmemektedir. En büyük rakibi Zorlu Töre ise seçim sonucunun belli olmasının ardından "ben Canaltay'ın yerinde olsam çekilirim" demektedir. Aynı Töre'nin "başkanlık benim hakkım" dediğini, sonrasında aday gösterilmeyince de "müdahale yapılıyor" dediği hatırlatmak lazım.
Kıbrıs Türk siyasetinin yeni mağduriyet betimlemesi olan "bana müdahale edildi" şeklindeki ifadeleri sonrası, Zorlu Bey'in aday yapılması ne kadar etik ya da demokratik olacak? Bunun cevabını yine UBP ve hükümet vermelidir diye düşünüyorum.
Öte yandan siyasi kulisler, UBP'nin iki aday dışında üçüncü bir adayın, orta yol olarak aday gösterilebileceğini de fısıldıyor. Bunun da parti içi yarışa aday olup kaybeden Menteş Gündüz olabileceği söyleniyor ama ortaya 'beklenmedik' bir aday da çıkabilir. Aslına bakarsanız 'beklenmedik' kelimesini tırnak içine alırken, yakın geçmişte bu kişinin isminin sık sık bu görev için zikredildiğini hatırlatmak isterim.
Tüm bunlar yaşanırken, olanı biteni "inanılacak gibi değil" şeklinde ifadelerle izleyen iyi niyetli arkadaşlarımızdan oluşan muhalefetimiz ise bambaşka havalardan çalmaya devam ediyor.
CTP'den Erkut Şahali, "Resmiye Hanım aday çıkarsa bu meclise saygısızlık olur, biz de aday gösterebiliriz" derken, Grup Başkan Vekili Asım Akansoy "niyetlerinin olmadığını" söylemektedir. Keşke ortak bir karar verseler ya da yapılması gerekeni yapsalar diyeceğim ama demiyorum.
Küçük muhalefet HP'nin vekili Gülşah Sanver Manavoğlu ise yaşananları "Hollywood filmi solda sıfır kalır" şeklinde kendine has söylemiyle eleştirmektedir. Gerçi kendilerinin de mensubu olduğu son koalisyonun filmlerinin, Hollywood'dan çok daha nitelikli sayılan Cannes Film Festivalinde verilen büyük ödül Palme D'or'u alabilecek niteliklerde filmler olduğunu gözden kaçırıyor ama olsun, maksat muhalefet olsun diyorum.
Velhasıl kelam, Kıbrıs Türk siyasetinin geçen yıldan miras başkan seçememe sendromu devam etmekte, salgının pençesinde kıvranan toplumun feryadı ise tamamen göz ardı edilmektedir…
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.