Bir Genel Başkandan kurtulmak isterseniz onu Cumhurbaşkanı yapın!
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın istifa etme olayıyla ilgili muamma ve söylentiler sürüyor. Öyle ki, geçtiğimiz gün aniden basına yansıyan ve yaklaşık 1 saat sonra yine bizzat Tufan Erhürman tarafından yalanlanan istifa olayıyla ilgili yapılan açıklamalar belli ki olayın kolayca kapanmasına yetecek gibi görünmüyor.
Dün çıkan bazı sağ eğilimli gazeteler, Erhürman’ın önce istifa ettiğini ancak bazı vekiller ve ilçe başkanlarının müdahale etmesiyle kararını değiştirdiğini iddia ediyorlar. Ama bana sorarsanız esas mesele bizzat Erhürman’ın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada kendini gösteriyor.
Bir kere sevgili hocamızın annesine geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum. Umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur.
Öte yandan Erhürman hocamızın sosyal medya üzerinden yayınladığı açıklama aynen şöyle: “Bir süreden beri yaşadığım aile içi sağlık sorunları nedeniyle parti organlarında görev dağılımı/bölüşümü konularını gündemimize aldığımız doğrudur. Bununla birlikte görevimden istifa etmem söz konusu değildir. Görevimin başındayım. Herkese sevgi ve saygılarımı sunarım.”
Bir siyasetçi kendi ya da bir yakını için bulunduğu görevden ayrılabilir. Buna en ufak bir laf etme, eleştirme hakkı kimsede olamaz, olmamalı.
Açıklamanın ilk kısmına sağlık bölümü dışındaki ‘görev bölümü’ kısmına bakarsanız ortada bir olayın olduğu, en basitinden bir sıkıntının yaşandığı çok net ifade edilmiştir. Dün yayınıma katılan CTP Lefke Milletvekili Salahi Şahiner’e bu görev bölümüyle ilgili sıkıntının ne olduğunu sorduğumda bana partide her gün başkanla görüşmeye gelip dertlerini anlatmak isteyen en az 40 kişi olduğunu ancak başkanın hasta ziyareti sebebiyle bu görüşmelere zaman bulamadığını söyledi. Sevgili Salahi konuyu bence iyi niyetli bir şekilde geçiştirmeye çalışmıştır diye düşünüyorum.
Öte yandan istifa haberini kim sızdırmıştır? Esas sorulması gereken soru budur.
Öncelikle, konuyu sosyal medyanın gündemine taşıyan ilk kişi ben değilim. Kim, nasıl bu kanıya kapıldı bilemiyorum ama ben haberi sevgili Harun Denizkan’ın paylaşımından gördüm. Ve Harun abinin böyle ciddi bir bilgiyi asla haybeye yazmayacağını bildiğimden paylaşmaktan çekinmedim. Nam-ı diğer Garga’nın bu konularda nasıl kaynaklara sahip olduğunu yakından bilen birisi olarak benim şahsi kanaatim Erhürman’ın önce istifa ettiği, sonra bunu geri aldığı şeklindedir.
Konuyla ilgili CTP kaynaklarımı zorladığımda bana ‘hiçbir şey olmamış’ gibi davrandılar. Bazıları “nereden çıkardınız yahu?” diye de sitem etti. Benim bir yerden bir şey çıkardığım yok ama sizin cini şişeden kaçırdığınız ve bazı şeylerin ayyuka çıkmış olduğu gerçeği kesindir.
Mesela evveli baştan yerel seçimlerde Girne ve Mağusa’da elde edilen başarının nasıl olup da Lefkoşa’da sağlanamadığı sorusunu sormak gerekmektedir. Dün sağ basına ait bir yayın organı (Kıbrıs Türk), Erhürman’ı istifadan vazgeçirmek için ilk uğraşan isimlerden birisinin Sıla Usar olduğunu yazmıştır. Habere göre başta Usar ve bazı başka milletvekilleri, Erhürman’ı kararından döndürmek için ısrarcı olmuştur.
Peki niye Sıla Usar ismi bu habere konu edilmiştir?
Yerel seçimlerin üzerinden yaklaşık 1 ay geçmiştir. Belli ki CTP her zamanki ‘kol kırılır yen içinde kalır’ felsefesiyle hareket edip, seçim sonrası tartışmaların üzerini kapatmaya çalışmaktadır.
Çünkü siyasi kulisler aynı Sıla Usar’ın, Lefkoşa seçimi büyük bir hezimetle kaybedilince, dönüp partiyi suçladığını, hatta sert tartışmalara girdiğini bilmektedir. Sıla Usar, seçimin kaybedilmesi noktasında partinin ona gerekli desteği vermediğini yakın çevresine söylemiştir. Sıla’nın isminin habere konu edilmesi bence ‘neler yaşandığını biliyoruz’ mesajının verilmesinden başka bir şey değildir.
Belki henüz konuşmamıştır ama bir başka patlamaya hazır bomba da Ahmet Benli’dir.
Gönyeli’de alınan büyük mağlubiyetin sorumluluğunun parti yönetimine yazdığı, seçimin son günlerinde slogan değiştirip ‘Biz buradayız’ diyen Benli’nin kırgın olduğu da açıktır.
Daha eski Alayköy Belediye Başkanının aday yapılmayınca ortaya çıkan küskün tavrı sonrasında ‘seçimde Benli’ye çalışmıyor’ diye bizzat Erhürman’a şikayet edilince “E o zaten yerinde oturarak propaganda yapar, telefon üzerinden insan arar” diye cevap gelmesi meselesine girmiyorum.
Peki Lefkoşa ve Gönyeli’de yaşanan büyük başarısızlığın ardından Girne ve Mağusa’da alınan zafer ne anlama gelmektedir? Birtakım söylentilere göre işin esas püf noktası buralarda yatmaktadır.
Tufan Erhürman, Lefkoşa’dan seçimi ada genelinde en çok tercih oyu alarak kazanmış birisidir. Sıla Usar, Lefkoşa milletvekili, efsane genel sekreter Naci Talat’ın emanetidir. Üstelik bu emanet işi kendi ailemden de gözlediğim kadarıyla ‘sökmüştür’, en kadim CTP’liler arasında alıcı bulmuştur. Partinin en etkili isimlerinden birisi olan Doğuş Derya da Lefkoşa vekilidir. Bu hesaba göre, CTP’nin Lefkoşa’da, hele de son genel seçimlerde yüzde 37 ile UBP’nin bile önüne geçmesini de denkleme koyarsak, seçimi en azından hezimetle bitirmemesi gerekirdi. O zaman basit akıl yürütme yaparsak, Lefkoşa’da birtakım filmlerin döndüğü kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Yerel seçimlerle genel seçimler belki karşılaştırılamaz ama bu seçim ve ortadaki siyasi figürler düşünülünce bence karşılaştırılabilir, o yüzden yazmakta bir çekince göremiyorum. Haliyle Erhürman, Girne ve Mağusa kliklerinin kendi altını oyduğu kanısına kapılmış olabilir. Bu arada kendisinin sürekli ‘istifa’ kartı oynayıp, birilerinin ‘yapma, etme başkan’ demesine de pek meraklı olduğunu biliyoruz. Bunu suçlama olarak yapmıyorum ama dün kadim bir dostumun yaptığı yorum tam da bu dediğime yönelikti: “Bu ilk istifa korkutması değil ama bu kez konu basına sızdı, ayyuka çıktı, açıklama yapmak zorunda kaldı.”
Okey, bu kadar konuştuktan sonra CTP Mağusa Milletvekili Asım Akansoy’un doğal başkan adayı olduğunu söylemeliyiz. Girne’deki zaferin mimarlarından sayılan Ongun Talat’ın adı da Genel Sekreterlik için zikredilmektedir. Bu durumda yerel seçimlerdeki tavır Akansoy’un başkan, Talat’ın da genel sekreter olmasına uzayan bir nevi yol haritasına zemin için miydi?
Kuşku yok ki bugün Tufan Hoca parti başkanlığını bıraksa, 2025 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en büyük doğal favorisi olarak partinin de doğal adayı konumunda olacaktır. CTP’nin ondan başka birisini başkan adayı yapabileceğine ihtimal vermiyorum.
Bu durumda zaten tüzük gereği tekrardan başkan olmayacak olan birisinin önümüzdeki 2 yıl boyunca rahat rahat Cumhurbaşkanlığı adaylığı hazırlığı yapması doğal bir plan olmaz mı?
En çok merak edilen soruyu sona sakladım: Yoksa bu plan bizzat hocanın bilgisinde mi yürürlüğe konuldu? Geçen günlerde meyhaneden paylaşılan o “ağır” katılımlı foto ne anlama geliyordu?
UBP içinde çok sevilen bir laf vardır: “Bir Genel Başkandan kurtulmak isterseniz onu Cumhurbaşkanı yapın!”
CTP’de aynı taktiği bilerek ya da gizlice güdüyor olabilir mi?
Bilmem ama dediğim gibi cin şişeden çıktı, testi kırıldı.
Bu dakikadan sonra bazı şeyler meşhur “CTP ketumluğuna” rağmen illa ki konuşulacaktır…
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.