O sandıktan bize belirsizlik ve çaresizlik çıkar…
Bütün gündür ‘ne yazsam ne yazsam’ diye kendimi zorlarken, sevgili kardeşim Rasıh Reşat’ın yeni makalesi önüme düştü: “6’lı masanın Kıbrıs 6’lısı.”
Malumunuzdur, Türkiye’de 14 Mayıs günü bir seçim yapılacak. Hükümetin adayı çoktan belli: Recep Tayyip Erdoğan.
Karşısındaki muhalefetin adayı ise henüz belli değil ve bana göre bu saatten (ve bu kadar keşmekeşten) sonra Erdoğan’a karşı çıkaracakları adayın ne kadar iddialı olacağı tartışılır. Sonuçta seçimin kararını Türkiye halkı verecek diye bu konuya girmek istemiyorum.
Ama gireceğim konu, olur da seçim sonrası değişiklik olursa, yeni geleceklerin Kıbrıs siyaseti ne olur başlıklı olanıdır. Sevgili Rasıh işimi kolaylaştırıp, 6’lı masadaki siyasilerin dün yayımladığı ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ taslağında Kıbrıs kelimesini aratmış. Toplamda 244 sayfa olan metinde Kıbrıs kelimesi sadece 6 kez geçmiş.
Rasıh’ın makalesinden alıntıyla 6’lı masanın Kıbrıs siyasetine bakacak olursak şunlar yazıyor: “Milli davamız olan Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla KKTC’nin ve Kıbrıslı Türklerin kazanılmış haklarını koruma ve iki toplumun egemen siyasi eşitliğini sağlama hedeflerini gözeteceğiz.”
Diğer alıntı da şöyle: “Kıbrıs milli davamızdır. Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla KKTC’nin ve Kıbrıslı Türklerin kazanılmış haklarını koruma ve iki toplumun egemen siyasi eşitliğini sağlama hedeflerini gözeteceğiz.”
Bir kere “Milli Dava” diye bir şey gördüğümüz zaman Kıbrıslı Türklerin hiçbir şekilde yararına olmadığı kadar Türkiye’nin de başına bin bir türlü bela açmış bir soruna aynı kısır bakışı bulursunuz.
Mutabakat metninde Kıbrıs’la ilgili kurulan cümlelerin hiçbir yaratıcılık taşımadığı, bilindik çözümsüzlük tezlerine atıftan başka bir şey olmadığı açıktır. Egemen siyasi eşitlik vurgusuyla esas istenilen şeyi ‘iki devletli çözüm’ olduğunu ben bir bakışta anlıyorum mesela. KKTC’nin kazanılmış hakkı olduğunu ise ilk kez duyduğum için bir şey diyemiyorum. Kıbrıslı Türklerin kazanılmış hakkından kasıt, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarımız ise eğer bunun açıkça ifade edilmesi belki bir yere kadar iş yapardı ama tümden metni düşününce, masanın Kıbrıs çözümüne hiçbir faydası olmayacağı bence sarihtir.
Bu minvalde 6’lı masanın en büyük iki partisinin başkanlarının Kıbrıs sorununa bakışını hatırlatmak lazımdır.
Mesela CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu defalarca partisinin ve kendisinin yeterince milliyetçi olmadıkları konusunda yapılan eleştirilere istinaden “Biz milliyetçiliğimizi Kıbrıs’a çıktığımızda Beşparmak Dağlarına yazdık” ifadesini kullanmıştır. Yine 2021’de geldiği ve Ersin Tatar tarafından kabul edildiği ziyaretinde ise CHP’nin resmi siyasetinin KKTC’nin tanınması olduğunu söylemiştir. Kılıçdaroğlu’nun ağzından ‘federal çözüm’ kelimesinin çıktığını kimse duymamıştır. Yine aynı ziyarette gittiği CTP’de de hiçbir şekilde çözüm vurgusunda bulunmamıştır. Ayrıca 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ziyaretini de son dakika ‘gerekçesiz’ bir şekilde iptal etmiştir.
Yani CHP için 1974’te yapılan harekât bir onur nişanıdır, bir milletçilik ispatıdır ve adadaki çözüm o gün olup, bitmiştir.
Öte yandan 6’lı masanın bir diğer büyük partisi İYİ Parti’nin de CHP’den eksiği yok, fazlası vardır. Başkanları Meral Akşener, geçtiğimiz yıl 20 Temmuz sebebiyle yaptığı açıklamada “Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır” demiş, yine 2021 yılında Yunan Başbakan Miçotakis’in “adada Türk işgali vardır” lafına cevaben “Haddini bil, KKTC müstakil bir devlettir” ifadelerini kullanmıştır. Yine Akşener’in “Kıbrıs sorunu 1974’te sona ermiştir” şeklinde birçok açıklaması da mevcuttur.
Uzun lafın kısası 6’lı masanın Kıbrıs sorunu hakkındaki duruşu ‘Milli Dava’ üzerine inşa edilmiş ve çözüm 1974 yılında zaten olup bitmiştir.
Bazıları kızabilir, bazıları sinirlenebilir ama AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıs sorunu konusundaki tavrı, 6’lı masaya nazaran çok daha çözüm odaklıdır. Ha onun liderliğinde Kıbrıs adasının kuzeyinin ‘ilhak’ edilmesi, bu tehlikenin günden güne büyümesi bir gerçekliktir. Fakat Erdoğan böyle bir adım atmaya kalksa, 6’lı masanın ‘Milli Dava’ diyerek alkış tutacağı zaten aşikardır. Yine aynı oluşuma ait figürlerin, gerek Annan Planı gerekse de Crans Montana sürecindeki tavrı ise “Kıbrıs’ı satıyorlar” şeklindeydi, unutmuş değiliz.
Bu bağlamda Erdoğan yönetimi, Kıbrıs sorununun çözülmesi konusunda tarihte düzenlenmiş olan üç uluslararası konferansın ikisine imza atmış bir yönetimdir. Hatta 2021 Cenevre’yi de işin içine koyarsak toplamda üç eder. 2004 Bürgenstock zirvesi belki hafızalardan silinmiş, Annan Planı unutulmuş gitmiştir. Ama sadece 6 yıl önce yapılan ve Kıbrıs sorunu çözümünün en yakın olduğu 2017 Crans Montana’da Türkiye’nin çözüm odaklı tavrı ortadadır. O tarihten sonraki tavrı ise tamamen ters yönde, Kıbrıslı Türklerin ‘kayıp özneye’ olmaya giden yolculuğunun daha da körüklenmesi şeklindedir. 2020’lerden sonra ortaya konulan ‘2 devletli çözüm’ siyasetinin hiçbir oluru yoktur, kabul görmemiştir.
Peki nereye varmaya çalışıyorum?
Dünya görüşüm, felsefem AKP ile hiçbir şekilde kesişmemektedir. Kıbrıs’ın kuzeyine dayattıkları hiçbir siyaseti de benimsemiyor ve istemiyorum. 6’lı masanın tüm figürleriyle de kesişen bir fikrim yok denecek kadar azdır.
Türkiye siyaset arenasında HDP dışında Kıbrıs sorununa ‘Milli Dava’ olarak bakmayan oluşum çok az ya da çok etkisizdir. HDP’nin bakışı ise federal çözüm vurgusundan çok ötede “sorunun çözümü, siyaset ve diyalogla halledilmelidir’ babında genel geçer bir tanımdadır. En azından “buna da şükür” diyebileceğimiz bu tavır dışında etkin bir duruş görmüş değiliz.
O zaman Türkiye’deki seçimlerden ne bekleyebiliriz?
Kıbrıs sorununu adil ve kalıcı bir şekilde çözecek bir yönetim anlayışının galip gelmesini mi? Hiç sanmıyorum.
Çünkü bu türden bir anlayış maalesef hiç göremiyorum. En azından diplomasi diyenlerin iktidar erkini ele geçirmesini ise ihtimal dışı görüyorum.
Sonuç olarak diyeceğim o sandıktan bize çıksa çıksa büyük bir belirsizlik ve onun yarattığı çaresizlik çıkabilir. Fazlası değil…
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.