CTP’nin kritik New York yolculuğu…

Yayın Tarihi: 23/09/24 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Federal çözümün kuzeydeki en büyük örgütlenmesi olan CTP’nin geçtiğimiz hafta çoğumuzu da şaşırtan bir şekilde açıkladığı New York seyahati, çok önemli bir adım olarak dikkat çekiyor.

Bu sabah adadan ayrılacak olan Genel Başkan Tufan Erhürman ve partinin Dışilişkiler Sekreteri Fikri Toros’tan oluşan CTP heyeti, 5 gün sürecek olan New York ziyaretinde Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılacak.

Bunun yanında ve daha da önemlisi, BM’nin ve Güvenlik Konseyinin üst düzey temsilcileriyle de bir araya gelecek. Sadece bu husus bile tarihte bir ilk olması bakımından önemlidir. New York’ta Tatar’ın çözümsüzlük sesinin yanında, çözüm isteyen bir başka ses daha olacaktır.

Merak etmeyin, daha delirmedim, o yüzden CTP heyeti gidecek de Kıbrıs sorununu çözüp gelecek diye bir iddiada değilim. Fakat bu ziyaretin manası, kendisinden çok daha büyüktür.

Hele de CTP’nin uzun süredir üzerine serpilen ‘ölü toprağının’, son derece şık ve kararlı bir hareketle silkelemesini seyretmek doğrusu beni mutlu eder. Sanılanın aksine.  

Öte yandan ben ve benim gibi birkaç kişinin çok uzun zamandır ortaya koyduğu, çağrısını yaptığı ‘uluslararası toplumla yakın temas’ ve ‘inisiyatif alma’ hususlarının geç de olsa hayat bulmasına itiraz edecek hiç halim yoktur. Aksine desteğim.

Hele de cumartesi sabahı UBP kurultayına katılıp, salonda bulunan AKP temsilcisine karşı bu konu hakkında içinde çokça panik barındıran bir konuşma yapan Ersin Tatar’ın o halini görünce daha da desteğim!

Sabahki konuşmasında pervasızca Tufan Erhürman’ı ‘paralel yapı kurmakla’, milli siyasete zarar vermekle suçlayan Tatar, aynı gün hızını alamayıp Ercan’dan ayrılışında da yine Erhürman’ı ‘devlet adamlığına yakışır hareket etmemekle’ suçlamaya devam etti. Ben tabii daha da yükseldim.

Zira en başta devlet adamlığına yakışır hareket etme cümlesiyle Tatar’ı aynı cümle içinde kullanmak imkansızıdır.

Hele de New York seferi sırasında uçakta karşılaştığı THY müdürüyle “KKTC’ye uçuşları konuştuk” diye basına açıklama geçtikten sonra! Yani ne alaka?

Ama ben yine de bu makalenin konusunu Tatar olarak seçmedim. Sadece ona net cevap veren birisini göremediğim için kısa bir atıf yapmak istedim.

O yüzden CTP’deki ‘ölü toprağı silkeleme operasyonuna’ dönmek istiyorum.

Çünkü bir şeyin neden olmayacağını konuşmaktansa, onun nasıl olabileceğini konuşmak daha yapıcıdır diye düşünüyorum.

Aslında tüm bu makalenin odağında yapıcı olmak vardır.

Şimdi tabii CTP’nin bu tavrını farklı farklı değerlendirenler vardır.

Bir kere en çok sorulan soru, Türkiye’nin bu işin neresinde olduğu sorusudur.

Daha açık konuşmak gerekirse, CTP’nin bu ziyaretin kararını alırken, “iyi saatte olsunların” fikrinin alınıp, alınmadığı merak edilmektedir.

Kanımca bu sorunun cevabı, Türkiye’nin son dönemde sırayla çark ettiği dış politika hamlelerinde aranmalıdır. Mısır, Suriye, Yunanistan ve AB ilişkileri gibi maddeler yakın geçmişte bunlara örnektir. Türkiye bir takım değişiklikler içine girmiş gibi durmaktadır.

Kaldı ki başa kim gelirse gelsin, kim ne isterse yapsın, Türkiye ile stratejik ortak olduğumuz gerçeği değişmeyecektir. Ama tek stratejik ortağımız Türkiye olmamalıdır. Kıbrıs sorununu çözmeye çalışmak, zaten birleşmeye çalıştığımız toplumla ya da bölgeyle, ne isterseniz deyin, bir stratejik partnerlik kurmaya çalışmaktan başka bir şey değildir.

Konu, bunun dengesini nasıl sağlayacağımızın yollarını bulmaktır.  

Bir başka eleştiri de 2004 Annan süreci ve sonrasında yaşananlarla ilgili olarak CTP’ye olan güvensizliğin halen devam etmesidir. Bu güvensizliğin en büyük nedeninin büyük bir kibir içinde boğulan bazı anlayışların hala daha partiye hakim olması ve o dönemle ilgili yüzleşmenin halen daha yapılmış olmamasıdır. Ama bu makalenin konusu bu da değildir.

Ama güvensizlik olduğu gerçeği sarihtir.

Mesela CTP’nin geçtiğimiz gün açıkladığı ve 5 adımda müzakerelerin başlatılmasını öngören paket, kimileri tarafından haksız bir şekilde eleştirilmektedir.

Özetle, Crans Montana’da elde edilen yakınlaşmalara sadık kalınmasını ve anlaşmalardan geri dönülmeyeceğini ifade eden, BM kriterlerini ve federal çözüm parametrelerini öngören bir çözümü destekleyen, sonuç odaklı, muhakkak bir sonuç olması istenen, takvimli bir müzakereyi öngören paketinin en son maddesinde parti,  “şu anki statükoya geri dönülmemesini’ destekliyor.

İşte bu son kısım bazıları tarafından “CTP, KKTC’yi tanıtmak istiyor” ya da “CTP, KKTC’nin statüsünü yükseltmek istiyor” diye yorumlanmış, eleştirilmektedir.

Oralara da verilen bir cevap görmediğim için kendime vazife çıkarıp, bu satırları yazıyorum ama bu kıyaklarımın bir sınırı olacağını açıkça ifade etmekte fayda görüyorum.

Tekrar akışa dönecek olursam, Kıbrıs’ta varılması tek ihtimal olan federal çözüme düşmanlık derecesinde kin besleyen ya da kişiler üzerinden siyaset yapmaya çalışan sekter anlayışın ürünü olan bu kafaların yapıcı olmasına ihtimal yoktur.

O yüzden de bu anti-federal tavır çözümsüzlüğe hizmet eden bir tavırdır. Bu da sizi kilise, Elam ve Tatargillerle aynı kampa sokar!

6 Temmuz 2017’den beri yokuş aşağı yuvarlanan, Ekim 2020’de çözümsüzlük çukuruna atılan ve ölüme terkedilen Kıbrıs Türk halkının bir umuda, bir ışığa ama en çok da bir lidere ihtiyacı vardır! Esas boşluk da zaten budur.

Son 4 yıldır bu toplantılara gidip, Türk Evinde selfi çekmekten ileri gidemeyen, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını önemsemeyen, hamaset, vizyonsuzluk ve siyasetsizlik içinde yuvarlanan Ersin Tatar ve Türkiye tarafından desteklenen çözümsüzlük felsefesinin yarattığı boşluk çok büyüktür.

CTP, hafta sonu yaptığı ve New York siyasetinin sebeplerini sıraladığı açıklamasında ortaya çıkan bu büyük boşluğa işaret etmektedir.

Kuşkusuz o boşluğun çoktan dolması, gerekli adımların atılması gerekirdi ama bu çetrefilli kısmı ‘geç olsun da güç olmasın’ diyerek kapatmak istiyorum.

Çünkü en başta ve hayati bir şekilde Kıbrıslı Türklerin ve de genelde tüm Kıbrıs halklarının çok acil bir çözüme ihtiyacı vardır.

Bu çözüme ulaşmak için de yapmamız gereken şey, çok daha yapıcı ancak bir o kadar da akılcı davranmaktır. Ben de kendime düşeni yapmakta kararlıyım.

Fakat bunu birilerinin maşası olalım ya da ‘otur-kalk’ tarzı bir ilişki şekline everilelim diye algılamayın.

Ortada bir stratejik partner, bir de stratejik partnerlik yapmak istediğimiz bir partner adayı vardır.

Üstelik bu partner adayıyla aynı evde yaşamak dışında başka hiç şansımız yoktur!

Ustalık tüm tarafları o özlediğimiz dostluk denizine ulaştırmaktır.

Ben bu ziyareti bir yolun başlangıcı gibi görüyorum, öyle olmasını diliyorum.

Umarım sonu Frodo ile Sam’in yolculuğu gibi biter…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Alexy Flemmings23/09/24 08:58
🌍DÜNYADA BİRLEŞME YOK!🌏 🌍 DÜNYADA YALNIZCA AYRIŞMA VAR!🌏 Dünya’da Federasyonlar, Konfederasyonlar, Merkezi Yapılı Ülkeler Bitiyor: 1990'dan bu yana Federasyonların, Konfederasyonların, Merkezi Yapılı Ülkelerin (aynı ırklı, aynı dinli, aynı dilli Sırbistan-Karadağ bile!) ayrışmasıyla dünya kadar ülke bağımsız olup HİÇ BİR TAVİZ VERMEDEN tanındı, NEREDEYSE TAMAMI Birleşmiş Milletler üyesi oldu, 6sı bugün yarın olacak. Birleşen 1 tane yok!: ★ SOVYETLER BİRLİĞİ (FEDERASYON): 1 Ermenistan 2 Azerbaycan 3 Belarus 4 Estonya 5 Gürcistan 6 Kazakistan 7 Kırgızistan 8 Letonya 9 Litvanya 10 Moldova 11 Rusya 12 Tacikistan 13 Türkmenistan 14 Ukrayna 15 Özbekistan. ★ YUGOSLAVYA (FEDERASYON) = 1 Bosna Hersek 2 Hırvatistan 3 Makedonya 4 Sırbistan-Karadağ 5 Slovenya. ★ AYNI IRKLI, AYNI DİNLİ, AYNI DİLLİ Sırbistan-Karadağ DA AYRILDI!: YENİ PARÇA (Sırbistan-Karadağ) DA PARAMPARÇA OLDU: SIRBİSTAN-KARADAĞ (FEDERASYON)= Sırbistan + KARADAĞ. ★ PARAMPARÇANIN (Yugoslavya) PARAMPARÇASININ (Sırbistan-Karadağ) PARÇASI (Sırbistan) DA PARÇALANDI: Sırbistan = Sırbistan + KOSOVA. Kosova: 111 ülke tanıyor. BM üyesi olmadığı halde, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ne üye oldu; 2016 Rio Olimpiyatlarında mücadele etti; FİFA ve FİBA'ya üye oldu; tüm dünyayla futbol ve basketbol oynuyor. Kosova'ya TÜM DÜNYADAN uçaklar vızır vızır inip kalkıyor. Kosovalılar, AB'ye VİZESİZ girip çıkıyor. ★ Marşal Adaları, Mikronezya Karolin Adaları, Palau (ABD’den (FEDERASYON) ayrıldılar!) ★ ÇEKOSLOVAKYA (FEDERASYON) = Çekya + Slovakya. ★ Güney Afrika = Güney Afrika + NAMİBYA. ★ Etiyopya = Etiyopya + ERİTRE. ★ Endonezya = Endonezya + TİMOR-LESTE. ★ Gürcistan = Gürcistan + ABAZYA + GÜNEY OSETYA. ★ Sudan = Sudan + GÜNEY SUDAN. 🟦Federasyonların, Konfederasyonların, Devletlerin AYRIŞMASI HİÇ BİTMEYECEK🟦 ★ Trinistra, Filistin, Batı Sahara, Grönland, Quebec, Wallonia, Flanders, Katalonya, Bask, Padova, Kuzey İrlanda, İskoçya, Somaliland, Putland,... Kıbrıs Türk'ü tek yürek olarak, KKTC'nin, SINIRLI TANINMA konumundan TAM TANINMA konumuna daha hızlı ilerliyor. 😍★ Kıbrıs = Kıbrıs + KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ 😍 İçimizdeki RUM TOHUMLARI ve ÖDENEKLİLER olmasa, KKTC, şimdi, çoktaaaaan, TAM TANINMIŞ veya bir kaç istisnayla TAM TANINMIŞ olurdu.