Ekşi üzüm sendromu...
Geçenlerde okuduğum bir makalede, Ersin Tatar için çok enteresan bir benzetme yapılmış.
Ünlü masalcı Ezop’un meşhur Tilki ve Üzümler hikayesine atıfta bulunulan makalede Tatar için “Ekşi üzüm sendromundan mustariptir” (Sour-Grape Syndrom) denmiş.
Doğrusunu söylemek gerekirse böyle bir sendrom olduğundan habersizdim. İnternete girip bakınca, Ezop’un masalını tabii ki hatırladım ama bunun üzerinden bir sendrom tanımı yapıldığını da ilk kez öğrendim.
Bilmeyenlerin için kısaca özetlemem gerekirse, bir zamanlar bir tilki varmış. Bir gün yüksek asmaların bulunduğu bir yere girmiş. Bir de bakmış gibi bal gibi üzümler. Hemen hava zıplayıp bir parça koparayım diye düşünüp, zıplamış. Ama o da ne! Boyu yetmiyor!
Tilki ikinci kere zıplamış, sonra üç ve dördüncü kez. Ama nafile. Son denemesinden sonra durum farkına varan tilki şu meşhur sözleri söylemiş: “Aman, zaten bu üzümler kesin ekşidır!”
Yani Kıbrıs’ta bizim çok yaygın şekilde kullandığımız “kedi uzanamadığı ciğere mundar der” deyişimizin tilki versiyonu!
Türkçe meali ne demek? Elde edilemeyen şeyleri kötüleme durumu!
Peki neden bu benzetme Ersin Tatar için uygun duyuluyor?
Efendim, Ersin Bey geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada aynen şu ifadeleri kullanmış: “Rumlar bizi tanımıyor ama hemen hepsi kuzeye geçiyor. Bu bizi tanıdıkları anlamına gelir!”
Gazete de bu ifadeleri alıp, Ersin Bey’i “Ekşi üzüm sendromundan mustarip” diye nitelemiş!
Peki haklı mıymışlar?
E pek tabii!
Çünkü her ne kadar, dün itibarıyla bininci kez Pakistan tarafından tanınıyoruz şeklinde haberler basınımızın manşetlerini oluşturuyor olsa da, KKTC’nin hiçbir zaman tanınmayacağını Ersin Tatar’ın kendisi de biliyor!
Bildiği için de vaz geçmiş bıkkın bir tavırla “zaten kuzeye geçiyorlar, bu tanınma anlamına gelir” diyebiliyor!
Ha Pakistan meselesine gelince. Malumunuzdur, dün Recep Tayyip Erdoğan, Pakistan’daydı. Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif’le yapacağı görüşme öncesinde basına konuşan Şerif, konuşmasında “Kuzey Kıbrıs davasına ve Türkiye’ye tam destek vermeyi sürdürüyoruz” ifadelerini kullanınca konu hemen bizim basına da yansıdı.
15 Kasım 1983’ün bir kaç gün sonrasındaki Kıbrıs Türk basınına bakarsanız, Pakistan’ın ve hatta Bangladeş’in, KKTC’yi tanımak üzere olduğu yönünde haberler görürsünüz. Aradan geçen 41.5 yılda bu tanımanın gelmediğini vurgulamak isterim.
Fakat biz tekrar Ekşi üzümlerimize dönecek olursak, Ersin Bey’in son 4 yıldır, 3 kıta, en az 4-5 deniz, Orta Asya, İngiltere derken karış karış gezdiği Anadolu ziyaretleri sonrası, kendi savunduğu eşit egemenlik ya da iki devletli çözüm tezi noktasında herhangi elle tutulur bir sonuç yoktur.
O da sonuç olmayınca “olsun, onlar tanımasa bile KKTC vardır” sanrısı altında konuşmalarına devam etmektedir.
Kimi dil bilimciler, Ekşi üzüm deyiminin daha çok spor karşılaşmalarından sonra kullanıldığını, bunu da “zor bir şey olan yenilgiyi hazmedemediğini samimiyetsiz bir tavır içinde sergileme’ olarak anlatırlar.
Burada yaşanan durum bence tam olarak budur. Çünkü Nisan 2021 Cenevre zirvesinde ortaya konulan ve yeni olduğu iddia edilen tezin aradan geçen zaman tahtında herhangi bir başarısı yoktur.
Dünyada hiçbir ülke, ki buna Azerbaycan ve Pakistan gibi ülkeler de dahildir, resmi destek vermemiştir.
Ersin Tatar’ın “Ekşi üzüm” tavrı aslına bakarsanız sadece ona mal edebileceğimiz bir sonuç değildir. Kıbrıs sorunu tarihi boyunca adanın kuzeyinde ayrı bir devlet kurulması için mücadele veren cenahın geldiği sonuç da budur.
Son 4 yıldır yaşananlar, eski-yeni bir tezin bir kez daha denenip, asla kabul görmediğinin anlaşılmasından başka bir şey değildir. Bu bir yenilgidir.
Tatar ve iki devletli çözüm cenahı, “federal çözüm denendi ve öldü” ifadelerini bile isteye kullanmaktadır. Fakat esasen tekrar tekrar denenip, tüketilen ve ölen formül ‘iki devletli çözüm modelidir.’
Çok uzağa gitmeden örnek verecek olursam, en son ciddi deneme, 1996’lardan sonra Rauf Denktaş’ın ortaya attığı “konfederasyon” önerisine bakmak gerekir. O tezin akıbetinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz: Reddedildi ve ardından da Annan Planı geldi!
Ancak bu noktada geçtiğimiz gün programıma konuk olan CTP’nin önemli isimlerinden, Dışişleri Eski Bakanı Kutlay Erk’in bir tespitini kayda değer buluyorum. Erk, diyor ki, iki devletli çözüm modeli fikri, aslında Genel Sekreter Guterres’in, adadaki son iki önemli çözüm sürecini berhava eden (Annan ve Crans) Kıbrıslı Rumlara karşı bir kozuymuş. Yani Kutlay Erk’in anlattığına göre Genel Sekreter bu açılımı, “siz federal çözüme evet der gibi görünüp, sonra vazgeçiyorsunuz. Alın, onlar da şimdi bunu istiyor!” şeklinde kullanıyormuş.
Ayrıca Erk’e göre Guterres’in esas hedefi, federal çözüm konusunda Kıbrıslı Rumlara güvenmeyen Türkiye’nin bu çekincelerini gidermekmiş. Erk “Bunu sağlarsa, Türkiye çözüme sıcak bakabilir” şeklinde konuşuyor.
Kutlay Bey’in görüşü de nihayetinde bir fikirdir, bir beyin jimnastiğidir, mantıksız da değildir.
Çünkü bir gerçek var ki, toplamda son Cenevre’yi de sayarsak, 1959 da dahil, 2004, 2017 ve 2021’den sonra, 4 kez bu toplantılara ön ayak olan AK Parti’nin, Kıbrıslı Rumlara çok da güvenemeyeceği açıktır.
O yüzden de kesin ve net emareler aramaktadır.
Dün Ankara’da Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından görüşme için bir miktar bekletilen, Dışişleri Bakanı düzeyinde görüşülmeyen, BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun durumu bu “güven” meselesi yüzünden düşük seviyede tutulmaktadır, mesaj verilmektedir.
Hatta buna dün bir etkinlikte “Ankara’da bulunan DiCarlo’dan hayırlı bir telefon bekliyorum” diye açıklama yapan Nikos Hristodulidis’in bu “beklentisini” de ekleyebiliriz. Belli ki Rum lider “acaba Ankara ikna oldu mu?” beklentisi içindedir.
Sonuç olarak Kıbrıs sorunundaki hareketlenmelerin gittik sonra ivme kazandığı günlerden geçiyoruz. Pek tabii ki DiCarlo’nun Ankara’dan sonra Londra, oradan da New York’a uçmasının ardından, 17-18 Mart tarihinde Cenevre’de yapılacak toplantının akıbeti daha da netleşecek.
Bu yüzden de önümüzdeki bir kaç gün bu soruların cevaplarını anlamamız açısından son derece kritiktir diye düşünüyorum...

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.