Karga yazı...
(Devrim Altıkulaç)
O yaz, o gün sıcaktı. İlk kez. Beklediğinden erken uyanmış, göz ucuyla kadının ve giysilerinin etrafta olmadığını fark edince rahatlamıştı. Sonuncusu da kopmak üzereydi. “Daha iyi ve sakin”, aklından ilk bu geçti. Yatağın yanında fısıldayan radyoyu kapatıp salona gitti.
Öğle güneşi keten perdelere ulaşmıştı. Işık, kendi yarattığı gölge ile dans edecekti. Genellikle gölge kazanırdı ya da her zaman.
Balkon kapısını açtı. Dizi ağaçları gördü, gülümsedi. Kenardaki fesleğen henüz çiçek açmamıştı. Küçük beyaz çiçekler. “Ne tuhaf, yazın hemen başında günlerin kısalması... İşte büyük bir sır.” Bunu, mırıldanmıştı. O an, onunla göz göze geldi. Karga. Koyu tedirginliğiyle adama bakıyordu. Bütün dikkatini adamın yapabileceği sevimsiz bir harekete vermiş bekliyordu.
Kargaya sessizce seslendi: “Hoş geldin, bütün istediğin yerinde biraz daha kalmak ise ve kalabiliyorsan, şanslısın. Bekle.”
İçeri girdi, mutfağa gitti. Dağınık değildi. Buzdolabında salam buldu. Birazını kesip aldı, balkona döndü. Karga oradaydı. Kendisini mi beklemişti, bilemedi. Karganın uzağına, balkon korkuluğuna salamı koydu. Kargaya: “Hoşça kal, memnun oldum” dedi ve içeri girdi.
Elbette bu olay hemen unutuldu. Ta ki, bir kaç gün sonrasında adamın ilk balkon ziyaretinde yerde bir kaktüs bulmasına kadar. Dikensiz, koca yaprakları ile açık yeşil bir kaktüs.
Daha sonraları, kapıları olmayan, metal küçük bir araba. (Kaldı ki bu mavi araba oldukça ağırdı.) Çalışmayan plastik bir çakmak ve hatırlayamadıkları...
En son canlı bir su kaplumbağası. Karganın hediyeleri peşi sıra gelmişti.
Bir tek kaplumbağanın nereden geldiğini anlayabildi. O ana kadar tanışmadığı üst katta oturan “güzel”den.
Kaplumbağayı aldı, yukarı çıktı. Evde yoktu, inip not yazıp kapısına iliştirdi.
Akşama doğru kapısı çalındı. Açtı, karşısında “o”: Belle. Muhteşem gülümsemesi ile “Evet kaplumbağa sanırım benim” dedi.
Adam biliyordu, o an bütün gezegenler ip gibi aynı sırada dizilmişlerdi.
Kısa kes
Johann Sebastian Bach: Sol Major Fantezi’ de yıkım sonrası mekânın ortasındayızdır: Bütün mimari araştırma terk edilmiş bir dizi yapının içinde ve dışında gerçekleşir.
Tabut Fabrikası’nda başından itibaren iki karakter arasında amansız bir entrika, kavga ve cinayet silsilesi vardır.
(Kara Grotesk - Jan Svankmajer - Levent Şentürk )
Dadacı bir şiir yazmak için…
Bir gazeteyi alın.
Bir makas alın.
Gazeteden, şiiriniziz ebatlarına göre bir yazı seçin.
Yazıyı kesin.
Sonra yazıyı oluşturan sözcükleri tek tek dikkatlice kesip hepsini bir keseye doldurun.
Yavaşça çalkalayın.
Sonra kestiğiniz parçaları tek tek seçin.
Keseden çıkış sıralarına göre özenle yazın.
Şiir size benzeyecektir.
İşte siz artık bir yazarsınız- cahil cühela kıymetini bilmese de çarpıcı bir duyarlılıkla donanmış, oldukça özgün bir yazar.
(Tristan Tzara- çvr- Halil Duranay – Kült Neşriyat )
Adam, masanın üzerine bir kuş koyar ve panjurları kapatır. Avucunda ki kuş tüylerinden daha nazik bir şekilde saçlarını tarar.
Kadın olacakları anlatır.
Ve bana bunu onamak düşer.
Taranmış saçlar, acı çeken bir ruh eller harap eder, saçlar beyazlar,
tutsaklık, kanayan bir yara gibi su beni üzerinde taşır.
(Hiç- Paul Eluard- 9cm no1 –)
Sarı saçlarınız ağır.
Altın bir ışık gibi çevrelemişti sizi.
Hanımefendi çok güzeldiniz.
Ben bunun nedenini bilmiyorum!
(varoş manastırı / ölüm şiiri - d.a.levy )
Çok eski zamanlardan beri:
Neolitik çağlardan hatta Paleolitik çağlardan beri, tarımı var eden yegane şey yerleşik hayattır.
Eğer Polonyal çağda Avrupa
oburca saldırıp, dünyayı
sömürmeye başladıysa , şehir
yamyamlığı geç kapitalizmin bir nemesis.
(nemesis- Antik Yunan’da merhametsizliği ile bilinen öç tanrısı)
(Şehir Yamyamlığı Manifestosu- Wietske Maas & Matteo Pasquinelli)
Her ayna ismimi taşıyor.
Sırrım: Aynanın diğer tarafında olmam: 20 Temmuz 1924, İstiridye Kumsalı’nda C.S. ‘ nin evinde bu marifeti gerçekleştirdim: Biraz hız alarak, alnım önde, aynanın içinden geçtim. Tanıklarım var. Kolay ve büyülü oldu. Alında ufak bir çizgi, görünmeyen bir yara. O günden beri, eskisi gibi aynalara ismimi vermek yerine, diğer taraftan size cevap veren benim, sizi bilgilendiren benim, sizi yansıtan benim.
(Jacques Rigaut - İstiridye Kumsalı’ndaki AYNA)

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.