YANKI

Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR
chaglarm@yahoo.co.uk
Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR

Yeni Yüzyılın Kırılma Noktaları (2/5):

Yayın Tarihi: 25/06/25 05:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Enerji Koridorları, Güvenlik Hatları ve Batı’nın Stratejik Arayışı 

Her çağ, kendi kıyamet senaryosunu yazar. Bugünkü senaryo ise Ortadoğu’da yazılıyor; sahnesi Gazze, repliği Tel Aviv, yankısı Tahran, rejisörü Washington. 21. yüzyıl artık yalnızca askeri güçle değil, enerji haritaları, veri hatları ve jeopolitik koridorlarla yönetiliyor. Bugünün küresel satrancında taşlar; boru hatları, güvenlik anlaşmaları ve lojistik düğümlerden oluşuyor

Küresel güçler arası yeni denge arayışları, artık yalnızca diplomasi salonlarında değil; boru hatlarında, deniz üslerinde ve veri merkezlerinde kuruluyor. 21. yüzyılın yeni satranç taşları artık enerji koridorları, güvenlik anlaşmaları ve teknoloji kartelleri. Bu çerçevede Orta Doğu, Orta Asya ve Doğu Akdeniz hattı, sadece jeopolitik değil, jeoekonomik bir bilek güreşine sahne oluyor.

ABD, Çin ve Rusya arasında şekillenen bu mücadelede enerji koridorları birer can damarı gibi. Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC), Trans-Hazar Koridoru ve Çin’in Kuşak-Yol Girişimi artık sadece taşımacılık değil, stratejik kontrol ve dijital hâkimiyet savaşının sahnesi haline geldi. Enerji güvenliği, yalnızca enerji arzıyla değil, o arzın hangi siyasi blok üzerinden sağlandığıyla da ilgili hale geldi.

Avrupa Birliği, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte enerji arz güvenliğini yeniden şekillendirirken, yalnızca Yeşil Dönüşüm’le değil, aynı zamanda güvenlik eksenli yatırımlarla da ön plana çıkıyor. Almanya'nın “Grüne Wende” politikası Rus gazına bağımlılığı kırsa da, Avrupa’nın enerji açığı başka bloklara olan bağımlılığı artırıyor. İngiltere ve Fransa gibi ülkeler, yalnızca askeri değil, enerji altyapısına yönelik diplomatik ve finansal hamlelerle öne çıkıyor. Artık enerji diplomasisi, klasik diplomasinin önünde seyrediyor.

Peki Türkiye bu tabloda nerede duruyor?

Türkiye, hem IMEC hem Trans-Hazar projelerinde merkezî bir kavşak noktası. Azerbaycan ve Türkmenistan doğal gazı, TANAP üzerinden Avrupa’ya taşınırken; limanlar, kara yolları ve demir ağlarla örülü bir jeopolitik geçiş ülkesi haline geliyor. Bu pozisyon, Türkiye’yi sadece bir enerji taşıyıcısı değil, aynı zamanda bir dengeleyici aktör yapıyor. Ancak bu pozisyon, aynı zamanda hassas bir terazide yürümeyi gerektiriyor. Çünkü her yeni koridor, aynı zamanda yeni bir sorumluluk ve risk doğuruyor.

Ukrayna Savaşı, Avrupa için alternatif enerji kaynakları ve rotaları bulma zorunluluğu yarattı. Bu zorunluluk Türkiye’yi vazgeçilmez bir ortak haline getirirken, Rusya için de yakından izlenen bir oyuncu yaptı. Türkiye’nin hem NATO’yla hem de Moskova’yla kurduğu denge politikası artık çok daha ince bir çizgiye dönüşmüş durumda. Bu koridorlar, üzerinde yürürken mayınlı bir araziye benzeyebilir. Küçük bir yanlış adım, dengeleri altüst edebilir. 

İşte tam bu noktada Kıbrıs sorunu yeniden stratejik bir dosya haline geliyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Avrupa Birliği üyesi olarak enerji masalarında yer alması, KKTC'nin dışlandığı her adımı daha da derinleştiriyor. Kıbrıs Türk tarafı için enerji yalnızca bir ekonomik mesele değil; aynı zamanda diplomatik izolasyonu kırabilecek bir fırsat ya da daha da derinleştirecek bir tehlikedir. Güney’in dahil edildiği, Kuzey’in dışlandığı her yeni proje, çözüm umutlarını biraz daha öteliyor.Ve bu yalnızlık, bazen yeni ittifaklara, bazen de sert kopuşlara neden olur. Kıbrıs Türk tarafı için bu kopuşun ne tarafa doğru olacağını belirleyecek şey ise yalnızca masa başındaki müzakere becerisi değil, bölgesel enerji diplomasisine dair stratejik zekâ olacaktır.

Enerji koridorlarında yer almamak, sadece ekonomik yalnızlık değil, jeopolitik görünmezlik demektir. Türkiye’nin bu görünmezliği aşmak için atacağı adımlar, KKTC’nin de kaderini belirleyebilir. Zira enerji sadece zenginlik değil, barış ya da çatışmanın anahtarı olabilir.

Ve tam da bu nedenle, Kıbrıs’ta bir çözüm, yalnızca adaya değil, bölgeye dair yeni bir vizyonu da beraberinde getirebilir. Bu vizyon; enerji diplomasisine entegre olmuş, geleceği yalnızca geçmişe sıkışmamış, stratejik akılla inşa edilmiş bir çözüm olmalıdır.

Not: Bu yazı, “Yeni Yüzyılın Kırılma Noktaları” başlıklı dizinin ikinci bölümüdür.

Dünkü 1. Bölüm: Küresel Satranç Tahtasında Kıbrıs’ın Gölgesi

Yarın yayımlanacak 3. Bölüm: Jeopolitik Hafıza – Trans-Hazar’dan Kıbrıs’a Kadar Bir Denge Oyunu

Bu yazı dizisi şu bölümlerden oluşmaktadır:

1. Bölüm:Küresel Satranç Tahtasında Kıbrıs’ın Gölgesi

2. Bölüm:Enerji Koridorları, Güvenlik Hatları ve Batı’nın Stratejik Arayışı

3. Bölüm:Jeopolitik Hafıza – Trans-Hazar’dan Kıbrıs’a Kadar Bir Denge Oyunu

4. Bölüm:Kıbrıs’ta Çözüm Arayışları – İki Devletli Hayal mi, Federal Gerçeklik mi?

5. Bölüm:Barış Mümkün mü? Üçüncü Dünya Savaşı mı Geliyor?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.